Dayanışmadan başka kurtuluşumuz yok

Bu sene sarmaya çalıştığımız yaralarımızla, kaybettiklerimizin yasıyla ve her geçen gün yeni nedenlerle büyüyen, bitmek bilmeyen haklı öfkemizle karşılıyoruz 8 Mart’ı. Kahramanmaraş merkezli, Türkiye ve Suriye’de büyük yıkıcı etkiler yaratan 6 Şubat depremleri başta olmak üzere, sarsıcı diğer gündemler ve devam eden süreçte bir kere daha gördük ki bizim dayanışmadan başka “kurtuluşumuz” yok.

Kapak fotoğrafları: Üzüm Derin SolakKolaj: Melisa Su Akar

Depremlerin üzerinden henüz bir ay geçmişken ve hem artçı hem de bağımsız depremler devam ederken, bölgeden hâlâ temel ihtiyaçların karşılanamadığı bilgisi geliyor. Çadır, su, hijyen hizmetlerine ulaşım; güvenlik ihtiyaçlarının herkese eşit, adil ve eksiksiz olarak karşılanmamış olması haklı öfkemizi daha da büyütüyor. Dönüp dönmeme; nasıl döneceğini bilememe gibi başlıklarla konuştuğumuz o “normalin” ne olduğunu bilemiyoruz artık. Normali bir kenara bırakıyor, yetişemediğimiz her bir ses, yardım bekleyen her bir çağrı, karşılanamayan her ihtiyaca destek olmak için dayanışmanın bir parçası olmaya çalışıyoruz.

Bu sene 8 Mart’a acıyla, yasla, öfkeyle ama en çok da birbirimize olan güvenimiz ve dayanışmayı merkeze alan mücadelemizle giriyoruz. Gücünü, feminist ve kuir dayanışmasından alan 8 Mart’ı karşılarken son bir ayda yaşadıklarımızı düşünüyor ve her şeye rağmen “devam etme” gücü veren dayanışmamızı büyütüyoruz. Ve biliyoruz ki, biz hayatta kalanların haykırışları; yitirdiklerimizin ve yardım bekleyenlerin “duyulamayan” sessiz çığlıklarına ses olacak. Çünkü bizim birbirimizden, haklı mücadelemizden ve durdurulamayan dayanışmadan başka kurtuluşumuz yok.

Deprem başta olmak üzere afetler, bölgede bulunan herkesi, pek çok yönden etkilese de özellikle kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’lar bu sarsıcı yıkımlardan en çok etkilenenlerin başında geliyor.

CEDAW Komitesi, “İklim Değişikliği Bağlamında Afet Riskinin Azaltılmasının Toplumsal Cinsiyetle İlişkili Boyutlarına İlişkin 37 sayılı Genel Tavsiye” başlıklı raporunda da kadınların, kız çocuklarının, erkeklerin ve oğlan çocuklarının iklim değişikliği ve afetlerden farklı şekilde etkilendiği, afet durumlarında ölüm ve hastalık oranlarının kadınlar ve kız çocukları arasında daha yüksek olduğu, kadınların ve kız çocuklarının ayrıca afetler sırasında ve sonrasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma riskiyle karşı karşıya olduğu aktarılıyor. Geçici yerleşim yerlerinde fiziksel güvenliğin olmaması, içme suyu ve sanitasyon da dahil olmak üzere güvenli ve erişilebilir altyapı ve hizmetlerin olmaması da kadınlara ve kız çocuklarına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artmasına sebep oluyor.

Biçilen toplumsal cinsiyet rollerinin etkisinin günlük hayattaki etkileri bile hâlâ birçok kadını etkilerken, deprem gibi kriz anlarında bu baskıların daha da büyüdüğü ve etkilerinin daha yıkıcı hale geldiğini de maalesef bu süreçte bir kere daha deneyimledik.

Tam da bu nedenle depremden tüm etkilenenlerin yanı sıra kadın, çocuk ve LGBTİ+’lara yönelik özel politikalar üretme ve koordine olmanın önemini bir kez daha anlıyoruz. Bölgeye giden pek çok gazeteci, sivil toplum görevlisi ve gönüllülerin aktardığı bilgilere göre afet anında tahliye, güvenlik, hijyen ve hijyen ürünlerine ulaşım, şiddet, taciz ve sağlık sorunları kadınların yaşadığı en büyük sorunların başlıcaları. Deprem bölgesinden gelen “Kadın gönüllülere ihtiyaç” var çağrıları da bize bu duruma öncelik vermenin gerekliliklerini gösteren bir başka durum olarak karşımıza çıkıyor.

Aktarılanlara göre kadınların yaşadığı sorunlar afet anından başlıyor. Birçok kadın henüz afet anında özellikle tahliye sırasında sorunlar yaşayabiliyor; kadınlar, hane halkına yardım etme, çocukları koruma gibi hareketlerle kendini ikinci plana atabiliyor. Bunun yanı sıra hijyen ürünlerine ulaşım konusunda yaşanılan sıkıntıların yanı sıra pek çok kadının, en temel ihtiyaçlarını dahi talep etme konusunda çekinceler yaşadığını biliniyor. Deprem bölgesine giden gönüllülerden, kadın görevlilerin eksikliği nedeniyle kadınların ihtiyaçlarını ifade etme konusunda zorluk yaşadığı haberleri de gelmişti. (Deprem bölgelerinde de kampanya yürüten beije’in askıda ped kampanyasının detaylarını buraya bırakalım. Kampanyanın temel amacı, menstrual hijyen ürünlerine ulaşım konusunda güçlük çeken herkese destek olabilmek. Uzun süreli dayanışma için detaylar incelenebilir.)

Gazeteci ve podcast yapımcısı Hazal Sipahi’nin T24’te başladığı yeni programı Ayrık Otu’nun ilk bölümü de Afet İçin Feminist Dayanışma’yı odağına alıyor. Feminist aktivist Feride Eralp’in konuk olduğu ilk bölüm, buradan dinlenebilir.

Bölgeye gidenlerin tanıklıklarını okuyabileceğiniz bazı haberler de burada:

“Hayatın akışını yine kadınlar devam ettiriyor” / Afet bölgesine giden feministlerle söyleşi

Bölgede faaliyet gösteren feminist & kuir organizasyonlardan bazıları

Dayanışmanın bir parçası olmak isteyenler olarak kimi zaman ne yapmamız gerektiğini bilemeyebiliyor, yönlendirmeye ihtiyaç duyabiliyoruz. Organize, işe yarar ve etkin bir dayanışma için yapılan çağrılara ve bölgeden bildirilenlere kulak vermekte fayda var.

İhtiyaçların duyurulmasında ve bilgiye erişimde sosyal medyanın ne etkin bir gücü olduğunu deneyimlediğimiz bir süreçteyiz. Bu nedenle, ilk olarak dayanışma organizasyonlarını sosyal medya hesaplarından takip edebilir, çağrılarının duyurulmasına destek olabilir ve yönlendirmelerini takip edebilirsiniz. Yanı sıra, çalışmalara katılmak için gönüllü olabilir ve elinizden geldiğince destek olabilirsiniz.

Ayrıca dayanışmanın, her adım ve her öznesiyle çok değerli olduğunu, ancak en çok da sürdürülebilir olduğunda anlam kazandığını da unutmamak gerekiyor. Bugünlerde deprem bölgelerinden gelen en büyük çağrının, “Bizi unutmayın” olması bir tesadüf değil. Çünkü kayıplar yalnızca evler, yaşam alanları ve can kayıplarıyla sınırlı değil. Bu yıkıcı deprem, biz uzaktakilerin aklına dahi gelmeyecek birçok gündelik ihtiyacın ve rutinin yok olmasına neden oldu. Bu nedenle, uzun süre devam edecek ve henüz karşılanmamış ihtiyaçların duyurulması, sağlanması ve en önemlisi bunların düzenli ve sürekli bir şekilde devam etmesi çok önemli.

Bağımsız feministler, sivil toplum örgütleri ve kadın örgütlerinden feministlerin bir araya geldiği Afet İçin Feminist Dayanışma’nın başlattığı Mor Tır kampanyası ve devamında kurulması planlanan Mor Çadırlar da sürdürülebilirliği dikkat çeken örneklerden biri. Afet bölgelerindeki kadın, LGBTİ+ ve çocukların ihtiyaçlarını öncüleyen ve görünür hale getirerek, ihtiyaçların karşılanmasını amaçlayan Mor Tırlar, ped, iç çamaşırı, çorap, cımbız, diş fırçası ve macunu başta olmak üzere güncellenen bir ihtiyaç listesiyle bölgeye ulaştırıldı. Yapılan açıklamalar ve duyurular, feminist dayanışmanın büyütülmesi için çağrıda bulunuyor.

Bu vesileyle bölgede faaliyet gösteren feminist & kuir organizasyonlardan bazılarını ve iletişim bilgilerini buraya bırakıyoruz.

Afet İçin Feminist Dayanışma // İletişim: https://bio.biolinktr.com/afeticinfeministler

17 Mayıs Derneği (May 17 Association) // İletişim: https://www.17mayis.org

Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi (Disaster-Child Civil Coordination Team) // İletişim: https://afetcocukkoordinasyon.org

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği (Association of Struggle against Sexual Violence) // İletişim: https://cinselsiddetlemucadele.org/en/home-english/

Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (Woman State of Soliditary Association) // İletişim: https://www.dakahder.org

Defne Kadın Emeği Derneği (Defne Women’s Labor Association) // İletişim: https://defnekadin.com/

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı (Mor Çatı Women’s Shelter Foundation) // İletişim: https://morcati.org.tr

Mor Dayanışma (Purple Solidarity) // İletişim: https://mordayanisma.org

KızBaşına // İletişim: https://www.kizbasina.com

Konuşmamız Gerek Derneği (We Need to Talk Association) // İletişim: https://konusmamizgerek.org

Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği (Füsun Sayek Association for the Development of Health and Education) // İletişim: https://www.fusunsayek.org

Lubunya Deprem Dayanışması (LGBTIQA+ Earthquake Solidarity) // İletişim: https://instagram.com/lubunyadeprem?igshid=YmMyMTA2M2Y=

Queer Antep // İletişim: https://www.instagram.com/antepqueer/

Rosa Kadın Derneği // İletişim: https://siginaksizbirdunya.org/kurultay-bilesenleri/rosa-kadin-dernegi/

Erkek şiddeti devam ediyor

Bir yanda feminist dayanışma çağrıları devam ederken kadınların mücadelesi hayatın farklı alanlarında da devam ediyor. Deprem yıkıcı etkileri ve kayıplarıyla hepinizi derinden etkilerken, erkek şiddeti de devam ediyor.

Kadın cinayetleri, faillerin cezasız kalmasına neden olan şüpheli kadın ölümleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve depremle birlikte artan bu eşitsizlik uçurumu da hâlâ gündemimizde. Öte yandan pek çok kadın hâlâ hayatları, kimlikleri, bedenleri ve söylemleri nedeniyle şiddete ve tacize maruz bırakılıyor. Ve maalesef deprem bölgesinden de şiddet haberlerinin geldiğini gördük.

Hatay’daki depremden sonra Samandağ’daki hasarlı evine dönemediği için, iki çocuğuyla eskiden evli olduğu Savaş Altun’un evine dönmek zorunda bırakılan Alev Altun’un üzerine uyurken kaynak su döküldü. Fail Savaş Altun, “Dua et seni öldürmedim” dedi. Failin ifadesinde depremi bahane ettiği öğrenildi. Yine Hatay’da yaşayan ve boşanma aşamasında olan Şiraz K. Da, bırakmak zorunda kaldığı çocukları görmek istediğinde, İsmail K.nin şiddetine uğradı.

Öte yandan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Şubat 2023 Raporu’na göre geçtiğimiz ay erkekler tarafından 11 kadın öldürüldü, 12 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Şubat ayında öldürülen 11 kadının 4’ü evli olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 1’i birlikte olduğu erkek, 1’i babası, 1’i kardeşi ve 1’i tanıdığı kişi tarafından öldürülmüştür. Bu ay kadınların yüzde 36’sı evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Bu noktada platformun Şubat ayı raporuna düştüğü notu da atlamamak gerekiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, verilerinin kaynağı olarak medyaya yansımış haberleri kullanıyor. Yapılan açıklamada, 6 Şubat depremleri nedeniyle “kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümü haberlerinin basına tam olarak yansımadığı kanaatinde” oldukları belirtiliyor.

Raporun diğer verileri ise şöyle:

Kadınlar kimler tarafından öldürüldü?

Şubat ayında öldürülen 11 kadının 4’ü evli olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 1’i birlikte olduğu erkek, 1’i babası, 1’i kardeşi ve 1’i tanıdığı kişi tarafından öldürülmüştür. Bu ay kadınların yüzde 36’sı evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınlar en çok evlerinde öldürüldü

Kadınların 9’u evinde, 1’i sokakta ve 1’i arabada öldürülmüştür. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 82’si evlerinde öldürüldü.

Kadınlar en çok kesici alet ile öldürüldü

Bu ay öldürülen kadınların 6’sı kesici aletlerle ve 5’i ateşli silahlarla öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 55’i kesici aletle öldürüldü.

Kadınların çalışma durumu hala tespit edilemiyor

Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Bu ay ulaşılabilen veriye göre öldürülen kadınların 1’inin bir işyerinde çalıştığı bilinmektedir. 10 kadının çalışma durumu ise bilinememektedir.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun dayanışma çağrısı ise şöyle: Haklarından faydalanamayan kadın ve LGBTİQ+’lar 0(212) 912 42 43 numaralı başvuru hattımızdan bize ulaşabilirler.

bianet’in, yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği verilerle hazırladığı erkek şiddeti çetelesi ise burada. Elif Yılmazlı tarafından hazırlanan dosyaya göre erkekler Şubat’ta en az 11 kadını öldürdü, en az 40 kadına şiddet uyguladı. Aralarında oğlan çocukların da olduğu en az iki çocuğu istismar eden erkekler, en az bir kadını taciz etti. Ayrıca bianet imzalı erkek şiddetinin 2022 videosu ve infografiği de aşağıdaki videodan izlenebilir.

8 Mart’ı karşılarken…

8 Mart’ı her sene farklı ruh hallerinde ama ne olursa olsun bitmek bilmeyen bir coşku ve heyecanla karşılıyoruz. Sokakların da, meydanların da, gecelerin de bizim olduğunu biliyor, yılın en önemli gününe hazırlanıyoruz.

Ama bu sene durum farklı…

Yasımız, acılarımız ve büyük bir öfkemiz var. Birlikte iyileşmeye, birbirimize yetişmeye çalışıyoruz. Kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak, birbirimizi dinlemeyi; sorunlara hep birlikte her bir öznenin faydasını düşünerek çözüm aramayı, kaybettiklerimizin hesabını sormayı ve en çok da “yalnız değilsin, değiliz” demeyi en iyi biz biliyoruz. Tam da bu nedenle önü kesilemeyen en güçlü mücadelenin özneleriyiz. İyileşmeyi, yaraları beraber sarmayı, hesap sormayı ve kırılamayan umudu, mücadelemizin kararlılığından alıyoruz.

Bu “düzen” yüzünden hayatını kaybeden her bir kızkardeşimizi sevgiyle anıyor; anılarına saygıyla, hayatta kalan ve mücadelesini sürdüren kız kardeşlerimizle dayanışmaya devam ediyoruz. İnanıyoruz ki, kurtuluşumuz hep beraber olacak. Biz hayatta kalanların haykırışları, yitirdiklerimizin ve sesini duyuramayanların sessiz çığlıkların duyurulmasına da yardım edecek. Çünkü, birbirimizi duyuyor, acılarımızı paylaşıyor ve mücadelemizi dayanışmayla büyütüyoruz.

Tüm bu yıkıcı gündemde, biraz olsun iyi geleceğini biliyor ve hatırlatmak istiyoruz:

Evde, sokakta, yıkılan bir şehirde, yardım elini beklediğimiz bir anda, gecenin karanlığında, yürümeye korktuğumuz o ıssız yolda, güvenlik endişesiyle plakasını paylaştığımız o takside, mobbinge, tacize, şiddete maruz bırakıldığımız okulda, iş yerinde, sosyal medyada ve aklımıza gelecek her yerde; asla yalnız yürümeyeceğiz.