Akbank Caz Festivali’nde dadanacağımız bir ikili: Lara Di Lara ve Kamufle röportajı

Ve pandeminin hayatımızın her anını yeniden şekillendirdiği upuzun bir sürecin ardından, türlü belirsizliklerin bünyemizde yarattığı hislere tercüman olan bir kayıt düştü önümüze. Hem de her daim dadandığımız iki müzisyenin ellerinden, zihninden çıkma bir kayıt… Lara Di Lara ile Kamufle’nin ortak seslerde buluştuğu Denge, bu süreçte yalnız olmadığımızı yeniden hatırlattı bize, hatta bir umut oldu. İkisinin müziğinden de pek çok özellik taşıyan hatta yer yer farklı yollara da sapan Denge hakkında konuşmak için epeydir bekliyorduk aslında. Bu akşam Akbank Caz Festivali kapsamında gerçekleştirecekleri ikili konser bunun için harika bir fırsat oldu ve konser öncesi ısınma turları atarken hem iş birliklerine hem de hayatın genel hallerine dair bir muhabbete koyulduk.

Bu arada Akbank Caz Festivali, dün itibariyle yola çıktı! 10 Ekim’e kadar sürecek festivalin 31. yılı bu. (Bir ömür desek çok da abartmış olmayız sanki.) Muhabbetin bir noktasında festivalin arkasındaki isimler de bize dahil oldu ve geçmişten bugüne, şehrin caz halini anlatan bir yolculuğa da çıktık böylece.

Kamufle ve Lara Di Lara dediğimizde zihnimizde dönmeye başlayan sesler çok farklı hatlarda ilerliyor aslında. Bir araya geldiğinizde yaptığınız müzik ise hem bunların bir toplamı hem de daha fazlası. Biraz başa dönecek olursak, yollarınızı kesiştiren ve sizi birlikte müzik yapmaya iten ne oldu? Ortak seslerde buluşup bu ‘denge’yi nasıl kurdunuz? (Bu kelime oyununu yapmamız lazımdı ☺)

Lara Di Lara: Yollarımızı kesiştiren ilk şey aslında fiziksel olarak tanışmamızdı. Bir konserde denk gelip, sanal olmayan bir şekilde birbirimize ‘merhaba’ dedik. Bu merhaba ile arkadaş olduk ve müziğe bakış, hatta hayata bakış açılarımızda da kesiştiğimizi görünce doğal bir şekilde kendimizi müzik yaparken bulduk. Denge farklı noktalardan gelip, ortak vizyonda buluşarak kurulmuş oldu.

Kamufle: Ortak konuk olduğumuz bir konserde Dilara’nın dediği gibi doğal yollarla tanıştık. Ben zaten uzun zamandır takip ediyordum Dilara’yı, kuliste ufak bir muhabbet ve yeterli düzeyde müzik paylaşımı aramızda jilet gibi bir arkadaşlık, zihinsel bir uyum artı lirikalite oluşturdu. Kadim bir dost ve denge kurabileceğim bir sanatçı ile tanıştım.

Denge EP’nizdeki parçalarda sözler de ön planda. Birlikte şarkı yazım sürecinde nasıl ilerlediniz? Dinlerken tüm şarkılar belli bir hikayeyi tamamlıyor gibi ama böyle bir bütünlük yaratmayı gözeterek mi yazdınız şarkıları yoksa tesadüfi bir şekilde mi tamamlandı her şey?

Lara Di Lara: Sözler çoğunlukla uzaktan yazıldı. Pandeminin içinde olmamızın büyük etkisi oldu böyle çalışmamızda. Bazen bir fikir üstünden ikimiz ayrı evlerden, yerlerden yazıp birleştik bazen tamamen hissiyatla birimizin bir verse veya chorus yazmasıyla şekillendi. Fakat bence çok düşünmeden de olsa, parçaların ortak bir çatı altında toplanabiliyor oluşu ve bir bütünlük hissinin oluşu ikimizin de müzikal açıdan ve arkadaş olarak birbirimizi anlamasına dayanıyor. Anahtar da sanki müziğe ve birbirimize güvenmek oldu.

Kamufle: Pandemi dönemi yüzünden uzaktan kendi evlerimizde demolar kaydettik, sözler de böyle şekillendi. Ama öncesinde mercek altına aldığımız dinlediğimiz 45 adet altyapı vardı (ki hâlâ mercek altında); onların içinde harlana harlana oluştu her şey. Sözler ve hikayeler sayesinde birbirimizin ortak dertlerini açığa çıkardık. Yüzde 100 hissiyat! :))

Bu arada şarkı sözleri demişken: Dünya ahvali, memleket meseleleri derken, son birkaç yılın bünyemizde yarattığı hislerin bir toplamı gibi bu EP. Krizler çağının hissizleştirdiği bireyleriz… Sizce buradan bir çıkış yolu var mı; ne derece karamsar ya da umutlu olmalıyız? Günlük hayatımız çıkmazlarla dolu gibi geliyor çünkü…

Lara Di Lara: Artık yazarken insan istese de istemese de, bilinçli veya bilinçaltı, bir şekilde yaşananlardan uzak kalamıyor. Müzikte de bu illaki bir yerden çıkıveriyor ve hissediliyor. Bir yandan da herkesin politik olmak zorunda olduğunu asla düşünmesem de, sanatın birçok şeyden daha kuvvetli bir gücü oluşunu kullanmanın önemli ve bir değişim için iyi bir araç olabileceğini düşünüyorum. Denge, içimizde tutamadıklarımızı olduğu gibi akıttığımız bir EP oldu kesinlikle. Çıkış yolu olduğunu her zaman düşünüyorum. Ne kadar karamsar da olsak, ne kadar çıkmazlara girdiğimizi hissetsek ve düşsek de, çıkışın hep olduğunu bilerek yaşamak her şeyi değiştirebiliyor. Mümkünse karamsar olmamalı bence ama karanlığı anlamadan, hissetmeden bir şey yokmuş gibi yaşamak çok da gerçekçi gelmiyor. O noktada da umut devreye giriyor işte. Umut hep olmalı çünkü umut yoksa hayat gittikçe monoton, otomatik, duygusuz, anlayışsız ve anlamsız oluyor. Günlük hayat ve genel olarak hayat her zaman çıkmazlarla dolu olacak. Bu çıkmazları yeri geldiğinde bırakıp yeri geldiğinde aşmaya gayret gösterdiğimiz zaman, konsantrasyon çıkmazda olmak yerinde, dışındakilere yöneliyor ve işte o zaman heyecan başlıyor!

Kamufle: Dibe vurmadan yukarıya fırlayamıyoruz maalesef. Ama genel olarak bu coğrafyanın kaderidir keder, hüzün, vuslat ve hasret. Kendi dünyamıza pozitif eylemler eklesek dahi bi noktada her zaman, ”Ben ne yapıyorum yahu” aşamasına geliyoruz.

Ama bu durum insana tecrübe katıyor seni sen yapıyor. Elbet bir çıkış yolu vardır! Sen şahit olmasan dahi senin geleceğe bırakacağın ufak bir tohum ileride bir şeyleri değiştirecek o tılsımın anahtarı olabilir. O bakımdan her an her hata ve doğruya ve günah ve sevaba değer yaşamak.

Stüdyo sürecini de merak ediyoruz: Hangi aşamada girdiniz stüdyoya ve ne kadar sürdü kayıtlar?  

Lara Di Lara: Stüdyoya son aşamada girdik. Bir önceki sorunun cevabında dediğim gibi, genel olarak uzaktan çalıştık. Yasaklar biraz hafifleyince, üretimleri finalize etmek için stüdyoya girdik. Kayıtlar aslında oldukça kısa sürede şekillendi ama işte yine pandemiden dolayı çıkışı düşündüğümüzden geç oldu. Yani toplamda ortalama bir sene diyebiliriz.

Kamufle: Uzaktan uzağa evde master kayıtlar alındı. Pandemi hafifleyince ilk yasaklar kalkınca stüdyoda aranje aşamasında toplandık o da iki hafta sürdü. Aslında toplamda üç ayda bitti EP ama mix mastering aşamasında mühendis çok yoğun olduğu için ve revizeleri de katarsak bir seneye yakın sürdü.

Dinleyiciniz olarak ikinizin de sahne performanslarının büyük hayranı ve takipçisiyiz. Peki bu iş birliğini sahneye nasıl taşınıyor? Şarkıları canlı performanslara uyarlarken neleri gözetiyorsunuz?

Lara Di Lara: Sahnede süper müzisyenlerden oluşan harika bir ekibimiz var. Altyapı olsa da canlı kanlı çalıyoruz. Enerjinin yüksek olması, herkesin birbiriyle iletişim halinde olması ve neşeyi kaybetmemeyi gözettiğimizi düşünüyorum 🙂

Kamufle: Mermi gibi bi ekibimiz var! İlk hedef enerjiyi seyirciye yansıtmak duygularını kabartmak. Uyumumuz gayet jilet. MAŞALLAH!

Kayıtlar sırasında Barış Demirel ve Da Poet de aranıza katılıyor. Sevdiğimiz tüm isimler bir arada gerçekten! Onlar nasıl dahil oldu bu sürece?

Lara Di Lara: Sürece Barış ve Da Poet’in eklenmesi de çok doğal bir şekilde gelişti. Barış zaten Kamufle ile bir çok kez çalmış/çalıyor olan bir müzisyen arkadaşımız, Da Poet yılların ustası ve çeşitli şekillerde bir araya geldiğimiz bir müzisyen arkadaşımız. Bu albümde olmaları, olmazsa olmaz gibi bişeydi bence.

Kamufle: Yapma Be Arkadaşım şarkısında bize Barış Demirel eşlik ediyor. Da Poet de Hissizleşmiş isimli şarkımızda bize Scratch atarak eşlik ediyor.

Da Poet yıllardan beri beraber ürettiğim en eski dostlarımdan birisi ve bir hip-hop emekçisidir. Barış da aynı şekilde enstrümanını ağlatan bir dost ve müzik dehası iyi ki hayatımızın nadide parçaları olmuşlar.

Bu ikinizin de ilk iş birliği değil; daha doğrusu şöyle söyleyelim, solo üretimlerinizin yanı sıra bir grubun ya da işbirliğinin parçası olarak diğer müzisyenlerle çalışmaya aşinasınız ikiniz de. Solo üretmenin özgürleştirici olduğu kesin ama farklı müzisyenlerle bir araya gelmenin, birlikte çalıp söylemenin en iyi tarafı nedir sizce?

Lara Di Lara: Hem müzisyenlik hem de insani anlamda eğitici ve öğretici oluşu en iyi tarafı bence. Müziğin çok bireysel bir tarafı olsa da, birlikteliğin ve iş birliğinin de acayip etkili olduğu bir tarafı var. Bunu bir de doğru kişilerle deneyimlediğin zaman, herkes o bireyselliğini egolarından ve sıkışmışlıklarından arındırıp sadece akıtabildiğinde, mucizevi ve bir daha asla aynısının yaşanamayacağı bir deneyim oluyor! Bu da bence en heyecanlı kısmı!

Kamufle: Hip-hop dünyasının en önemli parçası bir zamanlar birlik ve beraberlik idi. O bakımdan feat’ler yapmak, hip-hop jam etkinlikleri ve toplanıp rap partileri düzenleyerek bu günlere geldik. Ama benim için asıl tecrübe farklı müzisyenler ile tanışarak farklı dünyalar keşfetmek oldu. Birçok alternatif müzisyen ile stüdyo session’lar yaptım, düetler yaptım ve konserler verdim! Bunun nirvanası Dilara sayesinde Denge EP’siyle oldu.

Ufukta en yakın bu akşamki Akbank Caz Festivali kapsamındaki konseriniz var 🙂 Başka neler var yakın gelecek için planlarınız arasında?

Lara Di Lara: Evet heyecan ve mutlulukla beklediğimiz ve hazırlandığımız Akbank Caz Festivali konserinden sonra da konserlere devam edeceğiz elbette! Bir de yeni bir albüme çalışmaya başladık. Henüz belirli bir tarihi yok, içinde olacakları da sürpriz diyelim.

Kamufle: İlk hedefimiz Akbank Caz Festivali ! Sonrasında elbette konserler olacaktır. Albüme başladık gerisi akar gider.

Akbank Caz Festivali’nin 31 yıllık hikayesini ve bu yılki programını bir de arkasındaki süper güçlerle konuştuk.

Derya Bigalı – Akbank Sanat Müdürü

Bu sene Akbank Caz Festivali, ‘Yeniden şehrin caz hali’ diyerek 31. yılını kutluyor. Çoktandır bir şehir geleneği Akbank Caz Festivali… Tüm bu süreçte çok fazla değişim yaşandı aslında. Sadece pandemiden de bahsetmiyoruz; dijitalin yükselişiyle birlikte izleyici ve dinleyicinin kültür sanat alışkanlıkları değişti mesela. İstanbul’un dinamikleri de aynı şekilde, her 10 yılda bir değişiyor. Festival tarafından baktığınızda siz bu geçen 30 küsur yılı nasıl yorumluyorsunuz? Sizin için neler aynı kaldı, neler farklılaştı?

Öncelikle Türkiye’de cazın gelişimini 31 yıldır destekleyen bir festivale sahip olmaktan gurur duyuyoruz. Bugüne kadar 5 binin üzerinde uluslararası ve Türk caz sanatçısını ağırlayan ve caz müziğinin yeni nesillere aktarılması için 30 yılda 773 konser, 1000 atölye ve 100’ün üzerinde söyleşi ile 500 binin üzerinde izleyiciye ulaşan Akbank Caz Festivali, 1-10 Ekim tarihleri arasında izleyicisiyle yeniden buluşuyor. Avrupa Caz Network’ü EJN in de üyesi olan Akbank Caz Festivali sadece Türkiye’de değil, dünyada da çok prestijli bir festival.

Akbank Caz Festivali, Türkiye’nin en uzun soluklu caz festivali ve Türkiye’de cazın gelişimine destek olmak gibi önemli bir misyonu var. 31 yıl öncesine dönüp baktığımızda gerek caz sanatçısı gerekse caz izleyicisi oldukça azdı. Hem sanatçıları desteklemek hem de caz izleyicisi oluşturmak birlikte olması gereken bir olgu. Biz festivalimizin programını yaparken buna çok dikkat ediyoruz. Çocuklara, gençlere yönelik programlar ve ayrıca atölye programları yapıyoruz. Pandemi ile birlikte ara vermek zorunda kalmış olsak da sadece İstanbul’da değil Anadolu’nun birçok şehrinde Kampüste Caz konserlerimizle üniversite öğrencilerine de ulaşmaya çalışıyoruz. Geçen sene pandeminin başlamasıyla birlikte, konserlerimizi “Evin Caz Hali” adı altında çevrimiçi platformlara taşıdık. Bazen sanatçıların evlerinden yaptıkları bazen konser salonumuzda gerçekleşen canlı yayınlarla 30’un üzerinde çevrimiçi konser gerçekleştirdik. Tüm yıl boyunca sosyal medyadan yayınladığımız konserlerin yanı sıra, festivalin 30. yılına ithafen Türk caz sahnesinin bulunduğu noktayı kayıt altına almak ve caz müzisyenlerine katkı sağlamak için Akbank Caz Festivali’nin 30 yılını içeren “Dün Bugün Yarın” adlı albümü hayata geçirdik ve bu retrospektif çalışma ile Türk caz dünyasına anlamlı ve kalıcı bir eser bırakmayı amaçladık. 30 özgün beste ve 80’e yakın sanatçının performansının yer aldığı  bu plak projesini her şeyden önce festivalimizin genel sanatsal çizgisi ve duruşu üzerinden okuyabiliriz. İlk bakışta belki de birbirine kontrast olarak algılayabileceğimiz ama her biri kendi içinde bir bütünlük ve uyum teşkil eden kuşaklar arası bir buluşma söz konusu albümde. 2013 yılında JAmZZ Akbank Caz Festivali Genç Yetenekler yarışmasında “En İyi Yorum” ödülüne layık görülen caz vokalisti Deniz Taşar’ın 30 yaşındayken 30. Yıl albümünde yer alması bunun en güzel örneği. JAmZZ genç cazcıların kendilerini gösterebilmeleri için önemli bir platform oluşturan ve çok önem verdiğimiz bir yarışma.

Gözde Sivişoğlu – Akbank Sanat, Kültür Sanat ve Organizasyon Yöneticisi

Sonbaharın gelişine sevinme sebeplerimizden biri Akbank Caz Festivali. Bu sene de dolu dolu bir programla karşımızdasınız. Klasik cazdan elektronik müziğe uzanan pek çok özgün isme rastlıyoruz programda. Daha da heyecanlanıyoruz! Bu sene programı oluştururken nasıl bir hatta ilerlediniz? Ve bir de konser mekan eşleşmesinde neleri gözettiniz. ‘Klasikleşmiş’ mekanların yanında bu sene çok özel yerler de var…

Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederiz. İki yıl aradan sonra müzikseverlerle fiziki konserlerimizle buluşacağımız için ayrıca çok mutluyuz. Programı oluştururken ekip olarak “Festivalimizin kimliğini korurken, bu sene farklı neler yapabiliriz, festivale neler ekleyebiliriz?” diye soruyoruz. Yeni mekanlar, keşfedilmemiş yerler her zaman ilgimizi çekiyor. Bilindiği üzere “Şehrin Caz Hali” festivalimizin mottosu ve her sene şehrin farklı köşelerine yayılmak ve şehri müzik ile doldurmak en büyük arzumuz ve çabamız.

Bununla birlikte, konserlerin içeriği ve mekân birlikteliğini her zaman çok önemseyen bir festivaliz, bazen ters köşe yapıp konser için planlanmamış yerlere de program dengesinde içeriklerimizi yerleştirmeye özen gösteriyoruz. Mekan seçimlerini yaparken, keşifler sırasında bize hissettirdiği duygulara bakıyoruz. Bu hisler kılavuzluğunda mekana yakışacak, müzikseverleri meraklandıracak içeriklerle beslediğimiz bir programlamayla ilerliyoruz.

31. yılımızı da “Yeniden Şehrin Caz Hali” diyerek, müzisyenler ve dinleyicileriyle bir araya gelerek kutlamaya hazırlanıyoruz. Yıllar içinde genişleyen müzikal yelpazemiz kapsamında programımızda bu yıl klasik ve modern cazın yanı sıra elektronik müzik, hip-hop, Türk makam müziği, Türk-Osmanlı müziği ve dünya müziğinin farklı projelerine de yer vererek, caz müziği ile farklı müzik türlerinin bir araya geldiği bir seçki ile müzikseverleri karşılayacağız. Bu sene festival izleyicilerimizin Akbank Caz Festivali’nde görmeye alışık olduğu Babylon, Zorlu PSM, Nardis, BOVA, The Badau ve Bizim Tepe mekanlarına ek olarak; Müze Gazhane, Swissotel Sultan Park gibi açıkhava sahnelerimiz, etkileyici atmosferi ile Galataport Paket Postanesi sahnesi ve samimi ortamıyla callinghouse’u mekanlarımız arasına dahil ettik.

Ayşegül Turfan Mumcuoğlu – Pozitif Genel Müdürü 

Akbank Caz Festivali ile Pozitif tam 31 yıldır birlikte ilerliyor! Zorluklara, değişimlere rağmen sıkı sıkıya geçen 31 yıl… Peki bu iş birliği zaman içerisinde nasıl ilerledi ve evrildi? Özellikle pandeminin damga vurduğu 1.5 yılın ardından dönüp şöyle bir geçmişe bakınca neler öncelikli olarak zihninizde canlanıyor?

31 yıllık bir iş birliğiyle Akbank Caz Festivali Türkiye’nin en uzun soluklu festivallerinden biri. Pozitif olarak şehir ve yaşam kültürüne öncülük ederken müziğin geliştirici ve dönüştürücü gücünden ilham alıyoruz. Bu uzun yolculukta Akbank gibi beraber yol aldığımız partnerlerin desteği kültür sanat alanında en büyük itici güçlerden biri oluyor.

Festivalin geçmişini düşündüğümüz zaman, dönemin Akbank Genel Müdürü Hamit Belli’nin vizyonuyla ve kuruluşundan 2013’e kadar festivalin direktörlüğünü üstlenen Mehmet Uluğ’un başlattığı hikayeye dönüyoruz. Onların hayal ettikleri caz festivali; Akbank Caz Festivali’nin bugünlere gelmesinde en etkili faktör oldu. 31 yıllık yolculuğumuzda, ana hedeflerimizden biri olan her yıl genişleyen bir program ve katılımcılarına farklı deneyimler sunan bir festival olma hedefini başardığımızı görüyoruz. Şehrin sesine ve yeni dünyaya kulak veren, gençleşen ve katılımcı kitlesini genişleten bir caz festivali olarak önümüzde uzun yıllar var.