
Arka bahçedeki melodiler eşliğinde Sofar İstanbul’un güzelleştirdiği bir cumartesi
Yazı: Manolya Fikri (Twitter: @manolyafikri)
Hani hayal edersin ya bazen “En sevdiğim grup evime gelse, sadece bana çalsa” diye…Sofar Sounds oturma odana, bahçene ya da terasına davet ettiği müzisyenlerle işte o özel anı yaşatıyor sana. Seninle aynı yerde oturup gitarını çalan adamla göz göze geliyor, onun varlığını yanı başında hissediyorsun. Şehrin içinde ama aslında bir o kadar da uzağında, müzikle baş başa birkaç saat… Gerçek olamayacak kadar güzel bir hayalin gerçekleşmesi gibi.
İlk Sofar deneyimini yaşamış biri olarak, “nedir bu Sofar Sounds” diyenlere (gerçi çoğunuz şimdiye dek çoktan duymuş olabilirsiniz) konsepti anlatayım. Sofar yani Sounds From a Room 2011’de Londra’da bir dairede başlayan, o zamandan bu yana 86 şehir ve 37 ülkeye yayılan, global ama lokalden güç alan samimi bir müzik etkinliği. Gizemli ve kendine özgü kuralları olan Sofar’a katılmak için önce sitesine üye olman gerekiyor. Bir süre sonra o ay yapılacak konserlerin bilgilerinin bulunduğu bir mail sana yollanıyor. Bu mail’e en kısa zamanda cevap vererek katılacağını bildiriyorsun. O ayki konserin nerede olacağını ve kimlerin çalacağına dair detaylarsa etkinliğin birkaç gün öncesinde sana ulaştırılıyor. Eğer bu aşamayı geçip konsere katılma hakkını elde ediyorsan, geriye bir tek konser gününü heyecanla beklemek kalıyor.
Sofar’ı sıradan bir müzik organizasyonundan ayıran şey sadece evde yapılıyor olması değil elbette. Konser saatinden önce orada olman gerek; evde yapıldığı için müziğe başladıktan sonra kapı zilinin çalınması kimsenin hoşuna gitmeyecektir. Performans esnasında konuşmak, tweet atmak, mesajlaşmak yasak! Tabii ki konseri çekip paylaşabilirsin ama zaten onlar için de her sanatçının performasından sonra küçük aralar veriliyor. Konser bitene kadar oradan ayrılmaman rica ediliyor. İlk çıkan da, son çıkan da aynı ilgiyi hak ediyor çünkü. Anlayacağın, müziğe odaklanman ve kendini vermen gerek. Zaten istesen de aksini yapamıyorsun, müzikle baş başa kalınca tek düşünebildiğin şey o oluyor. Aslında bence normalde de olması gereken kuralları var Sofar’ın. Bütün sohbetini konser gününe saklamışçasına konuşan ve sahnedeki insana saygı göstermeyen izleyiciler beni hep rahatsız etmiştir. O yüzden bu kuralları seviyor ve sonuna kadar destekliyorum.
Geçen sene Sofar’ın Türkiye’ye geleceğini ilk öğrendiğimde çok heyecanlanmış ama bir türlü uymayan tarihler yüzünden konserlerin hiçbirine katılamamıştım. İple çektiğim ilk Sofar etkinliğim için 23 Ağustos Cumartesi günü, Levent’te bir evin bahçesinde buldum kendimi. Nekizm, Mara ve On Your Horizon’ın çalacağı günde bu sefer iki güzel sürpriz de bizi bekliyordu; bir önceki Sofar’da çalan ama teknik aksaklıklar yüzünden videosu çekilemeyen Allen Hulsey ve Ah Kosmos da oradaydılar. “Argentina” ve “God Damn Woman”ı söyleyen Allen‘ın büyüleyici sesiyle Sofar’a muhteşem bir başlangıç yaptık. Akustik performansları ayrı seviyorum, bir gitar ve güzel bir sesle o an dünyadan uzaklaşmak daha da kolaylaşıyor sanki. Allen’ı daha önce dinlememiş olduğum için biraz üzüldüm açıkçası ama bundan sonra kendisinin canlı performanslarını mutlaka takip edeceğim.
Daha önce Peyote ve One Love’da da dinlediğim, son EP’si Uzay’ı geçen sene yayınlayan Nekizm‘i ayrı seviyorum, bizim buraların standartlarına göre epey yüksekten uçuyor. Doyamadım kendilerine.
Hava kararırken 15 yılı deviren Mara‘yı dinlemeye başladık. Bunca yıla rağmen çok bilinmeyen bir grup Mara. Google’da arama yapınca bile kendilerine ulaşmanız epey zor. En azından kendi isimlerini taşıyan bir YouTube kanalları olsa, Soundcloud’da da dinleyebilsek kendilerini diye düşünüyor insan. (Edit: Mara’nın Facebook grubu gözümüzden kaçmış. Kendilerini buradan da takip edebilirsiniz.) En çok şarkıyı Mara’dan dinledik, hepsi güzel olsa da “Son” acayip vurucu bir şarkıydı; kemanın ne kadar büyülü bir enstrüman olduğunu bir kez daha anladım.Finali de beni bambaşka diyarlara uçuran On Your Horizon‘la yaptık. Post-rock olarak tanımlansa da bence janr üstü bir müzik yapan grubu en son geçen seneki The xx konseri öncesinde izlemiştim. Büyük bir konser öncesi alt gruplara gereken değer verilmez genelde ama o gün On Your Horizon performansını bir saat daha uzatsaydı kimsenin şikayeti olmazdı herhalde. On Your Horizon’dan sonra çıkan Ah Kosmos’u izleyemedim ama videolarını merakla bekliyorum.
Cumartesi gecesi Levent’teki o evden çıkarken, ruhumu doyurmuş ve mutlulukla dolmuştum. Benimle benzer zevkleri paylaşan, müzik için orada olan insanlarla bir arada olmak gerçekten çok iyi geldi. Sofar, birlikte aynı duyguları paylaşabildiğin, tanımadığın ama tanısan çok seveceğin insanların olduğu, çok samimi bir organizasyon bana göre. Aslında “organizasyon” kelimesini kullanmak bile pek olmuyor sanki çünkü öyle arkasında kocaman bir ekip de yok. Yapılan her şey gönüllülük esasına dayandığından daha değerli geliyor insanın gözüne. Sofar ekibine, evini açanlara, bize özel müzik yapanlara ve orada olup anın tadını çıkaranlara bu deneyim için çok çok teşekkürler. Gelecek ay başka bir evde görüşmek üzere…