
Ateş ve Kan: Game of Thrones spin-off’u House of the Dragon hakkında neler biliyoruz?
Dünyayı ikiye bölen ve de çoğu hayranını küstüren bir final sezonuna rağmen efsane bir dizi olarak anabiliriz Game of Thrones’u. George R.R. Martin’in ince ince işlediği, özenle kurguladığı kitap serisinden yola çıkan bu fantastik dizinin spin-off’ları da, daha dizinin kendisi bile son bulmadan heyecanla bekleniyordu aslında. Kötü olduğuna ‘‘genellikle’’ hemfikir olduğumuz Game of Thrones final bölümüyle bu heyecanımıza ket vurulsa da, nihayet dizinin ilk spin-off’uyla tanışmak üzereyiz. Targaryen hanedanlığının geçmişini anlatacak olan House of the Dragon dizisinin çekimlerinin başladığını duyduğumuzdan beri sanki hafiften bir kıpırdanma oldu bizde de; hakkında daha fazla detay öğrenmeyi beklemeye başladık. Neyse ki bizi çok fazla bekletmeden, özlediğimiz Game of Thrones dünyasından kopup gelen birkaç yeni görsel yayınladılar. Yine oldukça büyük emekler ve paralar harcanan sağlam bir yapım gümbür gümbür geliyor, belli. Hazır HBO kalp atışlarımızı ufak ufak hızlandırmaya başlamışken, biz de bu dizi hakkında öğrendiklerimizi sizinle paylaşalım dedik.
House of the Dragon, George R.R. Martin’in Fire & Blood kitabını temel alarak ve de Game of Thrones’un zamanından yaklaşık 300 yıl öncesinden başlayarak, Targaryen ailesinin geçmişine ışık tutacak. Yani, Game of Thrones oyuncularından birilerini görme ihtimalimiz yok, çünkü henüz onların karakterleri yok. Herhalde hepimizin gözleri bir süre Emilia Clarke’ı ya da Kit Harington’u arayacak ama üzülmeyin. Olivia Cooke, Emma D’Arcy, Matt Smith gibi isimlerin olduğu yeni kadronun, içinize bir nebze de olsa su serpebileceğini umuyoruz. Ve bir güzel (bizce yani) haber daha verelim, Game of Thrones’un sekiz sezonunun tamamını yöneten ve son sezonda verdikleri yanlış kararlar sebebiyle oldukça eleştirilen David Benioff ve DB Weiss, bu spin-off projesine dahil olmamayı seçtiler. (O sıralarda yeni Star Wars filmleri için kolları sıvamaya hazırlanıyorlardı kiii, ondan da çekilmişlerdi sonrasında; Netflix ile 200 milyon dolarlık yeni bir iş birliğine imza attıkları gerekçesiyle.) Bu defa George R.R. Martin’in kalemine Colony dizisinin yaratıcısı Ryan J. Condal eşlik edecek (taze kan, taze umutlar). Ayrıca Game of Thrones’un en beğenilen bölümlerini (Hardhome, Battle of the Bastards, The Long Night gibi) yöneten Miguel Sapochnik de dizi sorumlusu ve de yönetmen olarak yer alıyor projede.
Bu haberlerle biraz da olsa yüzünüzü güldürebildiysek, artık dizinin konusundan da bahsedebiliriz.
Targaryen hanedanlığı, son Targaryen olarak bilinen (spoiler vermeme çabaları) Daenerys Targaryen küllerinden doğmasaydı yok olmak üzereydi hatırlarsanız. Çünkü zaten tahta göz dikmiş azılı düşmanlar yetmezmiş gibi, bir de aile kendi içinde birtakım anlaşmazlıklar ve de “Ejderhaların Dansı” olarak isimlendirilen büyük bir iç savaş yaşamıştı. Neredeyse bu köklü ailenin sonunu getiren iç savaş, sadece tahtın sahipleri olan Targaryenlar’ı değil, tüm Westeros halkını da etkilemişti doğal olarak. Yani, bize böyle anlatıldı. İşte bu dizide, bu anlatılanları kendi gözlerimizle göreceğiz. Martin’in geçtiğimiz sene yayınladığı 700 sayfalık Fire & Blood, Aegon Targaryen’in Yedi Krallık’ı fethiyle başlıyor, Targaryen ailesinin yedi neslinden uzun uzun bahsediyor. Ama House of the Dragon muhtemelen o kadar baştan olmasa da yine de Targaryen ailesinin en görkemli zamanlarından giriş yaparak, Ejderhaların Dansı’na kadar uzanacak. Özellikle Ejderhaların Dansı’na odaklanarak dizinin kurgusal zamanını biraz da olsa daraltmayı amaçlamışlar bu defa. Malum, yedi kuşağın tamamını kitaptaki gibi anlatmaları hem bizi hem de yapım ekibini biraz zorlayabilirdi. Ama tabi yine zaman atlamalarıyla geçmişe ve de geleceğe hızlı bakışlar atabiliriz.
Yukarıda bahsettiğimiz iç savaş, o zamanlar tahtta oturan Kral Viserys I Targaryen (evet, Daenerys’nin sinir bozucu kardeşinin adı da Viserys’ti) ölümüyle başlıyor, çünkü bu olay sonucu yine bir taht kavgası yaşanıyor. Viserys’in ölümünden sonra ise taht için iki aday öne çıkıyor; Viserys’in ilk eşinden olan, her zaman varisi olarak gördüğü kızı Prenses Rhaenyra (Emma D’Arcy) ve de Viserys’in ikinci eşinden olan kızı Kraliçe Alicent Hightower (Olivia Cooke). Rhaenyra ve Alicent arasında geçen bu taht kavgası, katıldıkları turnuvalarda temsil edildikleri siyah ve de yeşil renkler sebebiyle “Yeşiller vs Siyahlar” ve bir de “Prenses vs. Kraliçe” olarak da adlandırılıyor. Bu arada Prenses Rhaenyra için Fire & Blood kitabında çarpıcı bir tanım yer alıyor: Birçok kişi Rhaenyra’nın taht için gerekli tüm özelliklere sahip olarak doğduğunu söylerdi; bir erkek olmak dışında. İşte burada da yine tahtın varisi olarak görülen bir başka isim, Viserys’in küçük erkek kardeşi Prens Daemon Targaryen (Matt Smith) de taht oyunlarına dahil oluyor. House of the Dragon, muhtemelen Viserys’in ölümüne yakın bir zamandan başlayacak ve de sezonun son bölümlerine doğru bu kanlı iç savaşa bir giriş yapacak. Hatta şanslıysak, ejderhaların havada süzüldüğü birkaç etkileyici savaş sahnesi bile görürüz ilk sezonda.
Dizi temel olarak Targaryenlar’a odaklansa da, dönemin diğer güçlü hanedanlıklarıyla da içli dışlı bir şekilde ilerleyecek elbette (tıpkı Game of Thrones’da olduğu gibi). Mesela, Prenses Rhaenyra’nın, Lord Corlys Velaryon ile evlenerek dahil olduğu Velaryon hanedanlığı bu ailelerin başında gelecek muhtemelen. Zaten yayınlanan görsellerden birinde de, The Sea Snake olarak da bilinen Lord Corlys Velaryon’u canlandıran Steve Toussaint’ı görüyoruz. Rastalı saçlarıyla ve de havalı bir kostümle arzı endam ediyor kendisi. Velaryon ailesini siyahi oyuncularla temsil etmeleri de çok konuşulan bir karar aslında çünkü kitapta Valyrian kökenli bu ailenin üyeleri “gümüş saçlı, mor gözlü ve soluk tenli” olarak tarif ediliyor.
Bu arada Velaryon hanedanlığını Game of Thrones’da hiç duymadık, size de yabancı gelmiş olabilir. Ama zamanında ejderhalarıyla Yedi Krallık’a korku salan Targaryenlar’a kafa tutan ve de hem denizlerde hem de karada büyük bir hakimiyete sahip bir aile olarak resmediliyor Fire & Blood’da. Targaryen ailesiyle genelde evlilik yoluyla birçok ortaklık kursalar da yine de aralarındaki güç savaşı hep devam etmiş diyebiliriz. Velaryonlar’dan sonra, Kraliçe Alicent’in soyunun dayandığı Hightower ailesinin adını da sık sık duyacağız büyük ihtimalle.
Westeros’un en tehlikeli ve de büyük hanedanlığından birini detaylı bir şekilde işleyecek olan House of the Dragon’ın yayınlanma tarihi ise 2022’nin yaz ayları olarak duyuruldu. Ama tabi her şeyin ortasına koca bir soru işareti konduran pandemi yüzünden bu tarih ileriye de sarkabilir. Biz en iyisi çok da karamsarlığa düşmeyelim ve de bir zamanlar bizi uykusuz bırakacak kadar heyecanlandıran, ters köşeleriyle hepimizi şoklara sokan ve hakkında zevkle, bir dolu teori ürettiğimiz Game of Thrones dizisinin güzel zamanlarını hatırlayarak bekleyelim bu diziyi. Ve belki Targaryen’ların ne kadar şaşırtıcı olabileceğini unutmuşsunuzdur, size bu görkemli aileyi hatırlatan bir replikle yazımızı bitirelim: Madalyonun bir yüzünde delilik diğerinde ise bilgelik vardır. Derler ki, ne zaman bir Targaryen doğsa, Tanrılar yazı tura atar ve tüm dünya sonucu görmek için nefesini tutar.