“Yasaklanan şeyler hep ilgimi çekti, uslu bir çocuk olmadım hiç”: Ayşe Nil Öztürk ile korku filmlerinden seramik atölyesi Ratherart’a uzanıyoruz

Elm Sokağı’nın azılı kabusu Freddy’nin izdüşümünü avuçlarınızda hissettiğiniz kahve fincanları, korku sinemasının ürkütücü bir masumiyetle bakan çocuklarının yüzlerini taşıyan saksılar, kederin, mutsuzluğun, kaygının ya da gri alanlarda tutsak sürüsüne bereket tanımsız duygunun bir surete kavuştuğu seramik bardaklar, duvar, masa süsleri… Ayşe Nil Öztürk, üniversitedeki sanat eğitiminin ardından 2014 yılında Ratherart adlı atölyesini açan İstanbullu bir heykel/seramik sanatçısı. Çalışmalarında korku ve gerilim türündeki filmlerden aldığı ilhamın etkisi yoğun. Öztürk’ün seramik çalışan sanatçılar içerisinde sık görmediğimiz, son derece niş bir alanı kendisine seçmiş olmasıysa şüphesiz zamanın ruhuyla da ilgili.

Malum olduğu üzere ‘Dişi Gotik’ akımının sinemadaki yükselişine şahitlik ettiğimiz bir 10 yılı geride bıraktık. Bu akıma dahil Babadook (Kent), A Girl Walks Home Alone At Night (Amirpour), Saint Maud (Glass) gibi filmlerin korku ve gerilim janrını dönüştürdüğünü, estetik güzelliğini zenginleştirdiğini, biçimsel olarak da, içerik olarak da türü 20’li, 30’lu yıllarda çekilen ‘buhranlı’ filmlerin kompleks yapılarına yaklaştırdığını söylemek mümkün. Bu sanatsal üretimin ortak bir bilinçaltının eseri olduğunu iddia etmek, dünyamızın ‘hal-i pürmelali’ göz önüne alındığında abartılı olmaz diye düşünüyoruz.

Öztürk’le, seramik serüvenini ve Wes Craven, John Carpenter, Clive Barker (hatta Stuart Gordon) gibi ikonik isimlerinin sinemasal dünyalarıyla yakınsayan çalışmalarını konuştuk.

Klasik bir seramik atölyesinden farklı olarak korku ve gerilim sinemasından, gotik akımdan ilham alan çalışmalar yapıyorsun, seni bu çalışmalara yönelten ve heyecanlandıran neydi?

Korku ve gerilim sineması benim için çocukluğumdan beri heyecan dolu bir dünya. Benim çocukluğum VHS kasetler ve korku filmi heyecanı ile geçti. Yasaklanan şeyler daima ilgimi çekerdi. Uslu bir çocuk olmadım hiç. VHS’leri kiralayan bir dükkan vardı sokağımızda. Bacak kadar boyumla gidip oradan A Nightmare on Elm Street gibi filmleri kiralayabiliyordum. O dönem başlayan ilgim artarak hep devam etti ve bugüne dek ulaşıp işime kadar yansıdı.

Çalışırken neleri önceliklerin arasına koyuyorsun? Yeni bir konsept ve fikir aklına düştüğünde hangi prensiplerin takip ediyorsun? Estetik kuralların var mı?

Önceliğim bana heyecan verebilen türde modeller yapmak. Aklıma bir fikir geldiğinde bunun hayata geçene kadarki serüveni biraz sancılı geçiyor ama bu sancıdan çok zevk aldığımı söyleyebilirim. Önce çizime başlıyorum. Dijital hiçbir şey kullanmıyorum, çizimlerimi kağıt kalemle yapıyorum sonrasında modelleme başlıyor. Her şey yolunda gitmezse defalarca tekrarlanabiliyor bu süreç. Sıfırdan çiziyor sıfırdan modelliyorum. Daha sonra kalıp alıyorum ve döküme geçiyorum. Dökümden sonraki süreç de oldukça meşakkatli ve yorucu. Bunların dışında benden özel olarak talep edilen bir figür olursa -nadiren de olsa- yapıyorum. Birebir filmlerde ya da başka eserlerde karşılığı olmayan, ama yoruma açık modelleri tercih ediyorum.

Sinemadan ilham alıyorsun ama birebir filmlerde yer alan objeleri çalışmıyorsun.

Evet. Birebir aynısını yapmak, kopyalamak ve kendinden bir şey katmamak gibi geliyor bana. Prensip de diyebiliriz. Yaptığım işte kendimi görmeyi seviyorum.

Ziyaretçilerin çıkan modellere tepkileri nasıl oluyor?

Belli sebeplerden çok geniş bir kitleye hitap etmiyorum ve bundan bir şekilde memnunum. Türle ilgili olan kitle oldukça beğeniyor. Bu da beni mutlu ediyor. Aslında korku teması dışında da çalışmalarım mevcut daha sade ve minimal bir tarzda gidiyorum. Restoran ve cafe bistrolara yaptığım çalışmalar bunlar daha çok.

Seramik ve daha geniş bir perspektifte plastik sanatlarla ilgili ilham aldığın isimler var mı? Farklı disiplinlerde çalışmayı seviyor musun?

Seramiğe yeni başlarken İsrailli seramik sanatçısı Ronit Baranga’nın işlerinden ilham aldığımı söyleyebilirim. Onun dışındaki ilham aldığım sanatçılar neredeyse adı sanı hiç duyulmamış alt kültür tarzlara sahip kişiler. Seramik dışında heykel, vfx, resim, fotoğraf, videoart, kısa film ilgilendiğim disiplinler. Seramikse kendi içinde beni beslemeye devam eden bir yapıya sahip. Korku temasından da hiçbir zaman vazgeçemiyorum. Benim için eğlence ve iş bir arada olmalıydı. Bunu başardığımı düşünüyorum. Amacım daha fazla gelişerek üretmeye devam etmek.