Belli ki daha çok dadanacağız: Cemre Ebüzziya

Son yılların aklımıza en çok kazınan yapımlarında yollarımız kesişti Cemre Ebüzziya ile. Doğal oyunculuğunda bizi çeken bir şey vardı. Sanki canlandırdığı her karakteri çok iyi tanıyormuşuz, hepsi de hayatımızın bir yerinden geçmiş gibi hissediyorduk. “Bir sonraki işi acaba ne olacak” diye düşünüp pürdikkat kendisini izlemeye almışken (vallahi stalker değiliz) Cem Yılmaz’ın dört ayrı hikayeden oluşan Karakomik Filmler’inin feribottaki setinde gördük kendisini. 2Arada filminin çaycısı Ayzek’in kalbini fena kıracak gibiydi. Geçen yılın bizce en zihin açıcı dizilerinden Bartu Ben’de de, hiç beklemediğimiz bir anda çıktı karşımıza. Ve böylece aramızdaki ilişki de kesinleşmiş oldu: Fena dadanacaktık kendisine!

Cemre’yle bir röportaj yapmak için kolları sıvamışken başrolünü üstlendiği Kız Kardeşler filminin o güzel haberini aldık: Emin Alper’in yönettiği film, 69. Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yapacak ve ayrıca yarışma bölümünde gösterilecekti. Hatta kendisi şu sıralarda, 7-17 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek festival için Berlin yolcusu. Yoğun programında bize dadanmak için vakit ayırdı ve aklımızda biriken tüm soruları cevapladı. Ne kadar heyecan duyduğumuzu söylememize gerek var mı?

Fotoğraflar: Justin Boberly

Seni ilk kez Bulantı’da izledik ve o zamandan bu yana rol aldığın projeleri düşününce, hepsinde de çok spesifik ve birbirinden farklı karakterleri canlandırmışsın. Karakterlerinle ilk karşılaşmalarında en çok hangi özelliklerine dikkat ediyorsun? O rolle kendini nasıl özdeşleştiriyorsun?

Benim için önemli olan yazılı olan karakter ile ilişki kurmaya başlamadan önce, beni yönlendirecek doğru soruları sormak, derin bir senaryo araştırması yapmak ve sonrasında karakterin omurgasını bulmak. Karakterin neyi, niçin yaptığını ve nasıl yaptığını keşfetmek. Bu işimin en sevdiğim kısmı. Bir karakterin sahnelerini çok farklı şekillerde ve renklerde oynayabilirsiniz, önemli olan bu çeşitliliği kapsayacak karakter omurgasını bulmak.

Bu yıl öne çıkan projelerin Bartu Ben ve Kız Kardeşler (ki aslında bir üçüncü olarak Karakomik Filmler’i de ekleyebiliriz) birbirinden çok farklı türde işler. Plan yaparak mı ilerliyorsun yoksa sana sunulan her projeyi kendi içinde değerlendirerek mi? Ve yakın geleceği kafanda kurgularken, oyunculuğa en çok hangi alanda öncelik vermeyi düşünüyorsun?

Yenilikler ile dolu yoğun bir dönem. Bir dördüncü filmim daha var, Ali Aydın’nın ikinci uzun metraj filmi Kronoloji: bu sene dört farklı karakter canlandırma fırsatım oldu. Önceliğim beğendiğim yönetmenlerin projeleri; tabii ki projeleri okuduktan sonra hem değerlendirerek hem güvendiklerime danışarak yol almayı tercih ediyorum. Sinema ve tiyatroya öncelik vermek istiyorum.

Bartu Ben, Türkiye’de televizyonda görmeye pek alışık olmadığımız türde, cesur ve zihin açıcı bir dizi. İzledikten sonra bile “Böyle bir şey Türkiye’de çekilmiş olabilir mi gerçekten” diye sorarken bulduk kendimizi. Senin projeyle yolların nasıl kesişti? 

Tolga Karaçelik ile Bartu Küçükçağlayan’nın bir projesi olduğunu sektörden duymuştum, sonrasında seçmelere çağrıldım; en eğlendiğim audition’dı diyebilirim. Projeye çeken çok şey vardı beni: Tolga Karaçelik ile çalışmak, Bartu ile beraber, yazdığı bu özgün senaryoda oynamak ve Serap’ı canlandırmak yeterince heyecanlandırdı.

Ertesi gün Tolga’dan telefon geldi, Serap senindir dedi. İşte böyle başladık eğlenceli serüvenimize.

Cemre-Ebüzziya-Röportaj-Fotoğraf

Dizide en çok güldüğün sahne hangisi ne oldu peki? Biz izlerken bayağı güldük çünkü 🙂

Çekerken de izlerken de o kadar güldüm ki! Müfit Kayacan ve Şebnem Bozoklu’nun Bartu ile olan sahneleri enfes.

En çok güldüğüm sahneler, Serap ile Bartu’nun karşılaşması ve Serap’a verdiği oyunculuk koçluğu: “Yüzünde Başakşehir’i görmek istiyorum”. Bu sahneleri çekerken Bartu’nun şahane performansına gülmekten kendimi zor toparladım.

Emin Alper’in yönettiği Kız Kardeşler, Berlin Film Festivali’nde yarışma bölümünde gösterilecek ve dünya prömiyerini de burada yapacak. Filmden paylaşılan görselleri gördük ama başka neler anlatılıyor filmde? Nasıl bir karakteri canlandırıyorsun? Birkaç ipucu paylaşabilir misin bizimle?

Annelerinin ölümünden sonra besleme olarak yollanan üç kız kardeşin köylerine geri dönüp birbirleri ve kendileri ile yüzleşme hikayesi.

Reyhan, yaşından ve yaşadıklarından dolayı diğerlerinden daha ağır sorumlulukları olan, çocukken hızlı büyümek zorunda kalmış, 20 yaşında bir anne ve kızların ablası. İpuçları şimdilik bu kadar, büyü bozulmasın.

(Editörün minik bir notu: Röportajı yapmamızdan birkaç gün sonra, Kız Kardeşler’in fragmanı da yayınlandı.)

Zeki Demirkubuz, Tolga Karaçelik, Cem Yılmaz, Emin Alper… Türkiye sinemasının pek çok büyük yönetmeniyle yolların kesişti. Her yönetmenin stili farklı, malum. Geçtiğimiz birkaç yıla bakınca, bu yönetmenlerle çalışmalarından nasıl bir deneyim toplamışsın kendine?

Topladığım deneyimler katmanlı ve çeşitli oldu. Hem oyunculuk hem de hayat tecrübesi… Her yeni karakter kendim ile ilgili yeni keşifler yapmama sebep oldu.

Değerli yönetmenler ile çalışırken doğru yolda olduğunuzu hissedebiliyorsunuz, o güven büyümenize ve genişlemenize yardımcı oluyor. Onları çalışırken görmek ve diğer oyuncuları sahnelerde nasıl yönlendirdiklerini izlemek oynamak kadar öğreticiydi.

Konservatuvarı ABD’de okumak ve sonrasında Türkiye’de mesleğini icra etmek… İki kültür nasıl bir etkileşim gösteriyor senin için? Özellikle oyunculuk konusunda…

Farklı kültürlerde deneyimler yaşamak çok önemli, beni farklı kılan bu.

İstanbul’daki Fransız lisesi Pierre Loti’den mezunum, üç yaşımdan on yedi yaşıma kadar tüm eğitimimi Fransızca gördüm. Daha sonra Amerika’da eğitimime devam etme kararı aldım: isteğim bu kültür farklılığını keşfetmek ve ufkumu genişletmekti.

Oyunculuk eğitimimi Türkiye’de almadığım için Türkiye’deki eğitim ile farkını bilemiyorum bu sebeple yorum yapmam doğru olmaz. Ama meslekte, hem finansal modellemelerde hem de operasyonel uygulamada ve şartlarda farklar olduğunu görebiliyorum.

Peki biraz daha geçmişe gidelim: “Ben oyuncu olmak istiyorum” dediğin, kıvılcımın ilk çıktığı an ne zamandı?

Sanatçı bir ailenin içinde büyüdüğüm için, sinema benim için küçüklükten itibaren bir tutku oldu. Bu hayalimin peşinden koştum ve sonrasında da gerçekleşti.

Cemre-Ebüzziya-Röportaj-Fotoğraf

Hem bir oyuncu olarak hem de Ebüzziya soyadından dolayı aslında sürekli gözler senin üzerinde olsa da kişisel alanın söz konusu olduğunda sen o çizgiyi çekmeyi çok iyi başarıyorsun. O çizgi senin için neden önemli?

Herhangi bir çizgi çekmek için bir çaba sarfetmiyorum, böyle bir derdim de yok.

Yakın gelecekte Kız Kardeşler ve Berlin Film Festivali var, biliyoruz. Peki başka neler var 2019 için?

Kız Kardeşler filminin Berlin Film Festivali Ana Yarışma haberi son zamanlarda aldığım en özel ve güzel haber.

Vizyona çıkacak olan üç tane uzun metraj filmim var, heyecanlı ve değerli bir yıl benim için. Umarım bu yıl sürprizlerle dolu olmaya ve beni şaşırtmaya devam eder.

İki soru: İlki, bugüne kadar gerçekleştirdiğin en büyük hayalin, diğeri de hâlâ kurduğun ve henüz gerçekleşmemiş en büyük hayalin?

Hayalim bu meslekte beğendiğim ve hayran olduğum yönetmenler ile çalışmak, tanışmak ve bu deneyimler sayesinde kendimi geliştirmekti.

Ne mutlu bana hayallerimi gerçekleştirme yolunda ilerliyor, arkadaşlıklar ve bilgiler ediniyorum. Bakalım neler olacak…

Biz Dadanizm’de ilgi duyduğumuz her şeye sırılsıklam dadanıyoruz; dizilere, filmlere, müziğe, festivallere… Senin “Bir ömür dadanırım” dediklerin neler?

Filmlere, sanata, müziğe, edebiyata, modaya ve yeşil çaya dadanıyorum. Umarım bir ömür dadanmaya devam ederim.