Binlerce yıllık bir dadanış hikayesi ve “Pixies Oyun Havaları”

Pixies tam 22 yıl sonra yepyeni kayıtlarla geldi. Önce, “Kim Deal’sız Pixies’i ben n’eyleyeyim” diye nankörce bir tavır takınmış olsam da şu bir gerçek ki Pixies’in yaptığı her müziği alırım hayatımın baş köşesine koyarım. (Arabesk!)

Hayatımın başköşesine koyarım derken gerçekten diyorum. Yolda giderken, ofiste bunalırken, bira içerken, duştayken vesaire vesaire ama en çok göbek atarken seviyorum Pixies’i… Bu da geçmiş bir yazıda anlattığım, Pixies oyun havalarına dair hissiyatım:

 Bu öyle kapı gıcırtısına bile oynamaya başlayanların lanetli durumundan çok farklı. Serde tembellik olduğundan ve tabir-i caizse pek de öyle tarzımız sayılamayacağından müzik açıp göbek atmaya meraklı tipler değilizdir genel olarak.

 Birbirlerini yıllardır tanıyan ve arkadaşlıklarında her türlü seviyeyi atlamış insanların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan o saçmalama hali tüm bunlara sebep olmuştur belki de. Amma velâkin bazılarının “müziğe hakaret” olarak kabul edebileceği bu keşfimizin sonuna kadar arkasındayım: Pixies eşliğinde çok fena göbek atılıyor!

 Gerdan kırmaya ilk kim başladı, içki masasına oturmuş muyduk yoksa gayet sakin bir kafayla mutfak tezgâhında domates mi doğruyorduk hiç hatırlamıyorum ama bir gün, bir şekilde olaylar kontrolden çıkıverdi işte. Ama gelin kabul edin, şu topraklar üzerinde doğup büyümüş birinin “Mr Grieves”in girişini duyduğunda bir yandan parmak şıklatıp diğer yandan da omuz sallamak için duyabileceği o güçlü arzuyu engellemesi ne kadar mümkün olabilir!

 İyice nevrotikleşip, belimize şal bağlayarak göbek atmaya koyulduğumuz coşkun anlardaki favori Pixies parçamız ise “Levitate Me”. Gittiğimiz konserlerde, sahne önünde pogo yapanlardan itinayla uzak durmaya çalışan bizler, bu tür anlarda birbirimizin üzerine basabilecek hale geliyoruz.

Maalesef Pixies’in Bossanova ve sonrasındaki Trompe le Monde albümlerinde, eşliğinde göbek atılabilecek hiç şarkı yok. Şahsen benim, bu konuyla ilgili bir teorim de var: Malumunuz, Bossanova ve sonrasında Frank Black, Kim Deal’ı şarkı yazma sürecinden ekarte edebilmek için var gücüyle uğraşıyor. O halde sormadan edemiyorum, işin sırrı Kim Deal’da olabilir mi? The Breeders şarkıları “Connonball” ve “Istanbul” eşliğinde de çok şık oryantal dans figürleri sergilenebilir pekâlâ.

Konuyla ilgili çalışmalarımız sürüyor ama hazır lafı açılmışken siz bir de şunu dinleyin: The Cure, “Icing Sugar”.

***Bu yazı Bant Mag.’in ilk sayısında yayınlanmıştı. Sene 2011… Gizli Zevkler bölümü için yazmıştım. Buraya tıklayarak gidebilirsiniz.