Bırak o kanepeleri Marcus, bizim buralarda düğün yok

Oğlanları evde bırakıp Royal Wedding’e dadanan Marcus Mumford’ı bu özel günde yalnız bırakamazdık, bırakmadık da.

Malumunuz herkesin gözünün kulağının üstünde olduğu bir Royal Wedding atlattık. Beyler şık, hanımlar ışıl ışıl, hava güzel… Harry ile Meghan kol kola, David Beckham’ı George Clooney’si Idris Elba’sı hep tam kafiyeli… Daha ne olsun? Bir kraliyet düğününden beklenecek her koşul sağlanmış. Derken -ben şahsen düğünü videolarla değil de fotoğraf kareleriyle takip edenlerdenim- evet, derken kalabalıklar arasından biri gözüme çarptı: Marcus Mumford. Namıdiğer Mumford & Sons’ın Mumford kısmı, puslu sesiyle uzak diyarların Yaşar’ı, kor yüreğiyle Haluk Levent’i, gözyaşlarıyla Ayna’sı…

Fotoğrafa bir daha döndüm. David Beckham’ı anlarım, zaten Harry’nin hemşehrisi. Tam altınını takacak tabii. George Clooney’yi de anlarım, gençler çağırmışken büyükleri olarak böyle bir davete icabet etmemek olmaz. Ama kraliyet düğününe bir Marcus’u yakıştıramadım. Yakıştıramamak dediysem, yanlış anlamayın, ben de altından klozetlere (çok affedersiniz) sıçarak büyümedim ama insan Spotify’da günaşırı birkaç parçasını dinlediği, yeri geldiğinde duşta düet yaptığı adamı Tom Hardy’nin arkasından frakını rüzgarda savura savura yürürken görünce biraz içerliyor. Sanki biz o akşam yürüyüşüne beraber çıkacakmışız da Marcus efendi benden habersiz düğüne kaçmış gibi. Oğlanları evde bırakıp hanımla felekten bir gün çalıyormuş gibi. Yakıştıramamaktan kastımı anladınız değil mi?

Her neyse, bu hadise bir Cumartesi gününe denk gelince ve ben de elimin altında YouTube’u bulunca dayanamadım, dadandım en sevdiğim kliplerine. Kimisi için mazi, kimisinin belki ilk kez dinleyeceği parçaları dinledim. Idris Elba’nın dağ bayır demeden koşuşturduğu Lover Of The Light’ından, Marcus ile oğlanların Hindistan, Goa’nın kırsalında Vespalarıyla turladığı The Cave’e kadar, insanın ruhuna da gözüne de kulağına da iyi gelen tınıları hepimiz için derledim.

Biz burada seni dinliyoruz, sen David’e kim bilir neler anlatıyorsun Marcus, sana da helal olsun valla, daha ne diyeyim. I Will Wait ile başlayalım da manidar olsun.

Ayrıca laf aramızda, Marcus da bizim Şahan Gökbakar’a benzemiyor mu?

I Will Wait