
Bu bir performans değildir!
Performistanbul, Simge Burhanoğlu küratörlüğünde gerçekleşen Bu Bir Performans Değildir adlı sergiyle, bu kez performansın değil, geride bırakılanların peşinde.
Performistanbul, “alansız” kimliğine rağmen, üç senedir performans sanatçılarına platform sağlıyor. Ancak, Simge Burhanoğlu küratörlüğünde gerçekleşen Bu Bir Performans Değildir adlı sergide, bu kez performansın değil, geride bırakılanların peşindeler. Kuruluşlarından bu yana gerçekleştirdikleri kırk performansın, dokuzundan kalanları bir araya getiriyorlar. Sergi için, AslieMk’nın Beton, Batu Bozoğlu’nun Sadece 15 Dakika, Ebru Sargın L.’ın Sessizlik, Ekin Bernay’ın Kumdan Kalelerim, Gülhatun Yıldırım’ın Senin Yarın Su, İ. Ata Doğruel’in Sonsuz Tarla, Leman S. Darıcıoğlu’nun Zehirlenmiş Prenses, Özlem Ünlü’nün Tape ve Selin Kocagöncü’nün Smile adlı performansları seçilmiş.
Performans, hem sanatçı için hem de deneyimleyen için, anda var olan ve sonra sona eren bir sanat formu. Yemek gibi, tiyatro gibi. O an içinde var ve sonra yalnızca hafızada yaşamaya devam ediyor. Ne duvara asabiliyoruz, ne açık artırmayla satabiliyoruz, ne de evimize gelenlere “bakın ben bunu aldım” diye gösterebiliyoruz. Bir yandan da bedenimizde etkisini hissettiğimiz bir şeyin, hiç var olmamış gibi uçup gitmesine bir anlam veremiyoruz.
Performistanbul, bu sorunsala bir cevap bulmuş değil ancak konuyu tartışmaya açmakta kararlı. Bir performans sona erdikten sonra geride kalan çeşitli objeler, sergide bir araya getiriyor. Amaç, performansın bir envanterini çıkarmak, hesabını tutmak değil. Artık kendi bağlamından koparılıp, bambaşka bir anlam yüklenmiş bu nesnelerin, bir hafızası var mı diye sormak için. Daha da önemlisi, bu nesneler, bize bir zamanı hatırlatıp, yaşananların gerçek olduğuna şahitlik etmekten daha fazlası da olabilir mi diye anlamak için. Sergileniyor olmaları, onları sanatsal kılmaya yeter mi, yoksa sanatsal değeri olan bir işin parçası oldukları için zaten eser mertebesindeler mi? Yoksa aslında bunlar sadece değersiz görülen çöplerden mi ibaret?
Özlem Ünlü’nün iyilik takıntısı, duygusal sadizm ve takıntı gibi duyguların üstüne gittiği performansı Tape’ten kalan bantlar var örneğin sergide.
Performans sırasında Ünlü, gelenlerden bantlardan kurtulmasına yardım etmelerini istiyor. Yardım etmek isteğiyle bantları sökmeye başlayan birinin, karşısındaki insanın canını yakmaması ise imkansız. İyilik yapmak adına birinin canını yakmaya devam edebilmek, insanı fena halde alt üst ediyor. Yine de bir şekilde hepsi sökülüp atılıyor. Performansın yapıldığı galeride çalışan biri olsaydınız, bu bantları doğrudan alıp atar mıydınız, yoksa “bu bantlar saklanacak mı?” diye sorma ihtiyacı duyar mıydınız? Atılmadığına göre ve şimdi Özlem Ünlü’den çok ayrı bir yerde sergilendiğine göre, sırf biri onları alıp bir duvara yapıştırdı diye bu bantlara sanat diyebilir miyiz?
Hadi bunu da geçelim, objeler ve hafızamız arasındaki ilişki, bir nesneyi sanatsal kılanın ne olduğu zaten hep tartışılıyor. Dönüp dönüp tekrarlanan, üzerine düşünülen sorular bunlar. Bu Bir Performans Değildir ise bunun bir adım daha ötesine geçmek niyetinde. Performansın ve sanatın arkasındaki fikrin peşinde. Fikir, saklanabilir mi ve bir meta değeri olabilir mi bunu sorgulamanın peşinde. Performistanbul, bugüne kadar hep performansın iyileştirici gücüne inanarak çeşitli işlere girişmiş olsa da bu defa akademik bazı sorulara dadanmak üzere, 12 Ocak 2019’a kadar Daire Sanat’ta olacak.