
Dingin sesler eşliğinde: Balamir Nazlıca yeni kısaçaları Up & High’ı anlatıyor
”Önemli olan aşk değil, sevgili olmak.”
Evet, romantik bir giriş oldu ama Balamir Nazlıca’nın We Are Lovers parçasını anlatırken söylediği bu sözleri sadece aşka değil, hayata dair de çok şey anlatıyor aslında.
İlk dinlemeye başladığınız anda fark ediyorsunuz; Balamir’in şarkılarında anlattığı hikayelerde çokça okumuş, düşünmüş birinin bilgeliği var. Geçtiğimiz haftalarda yayınladığı Up & High kısaçalarında olduğu gibi; ne melankolik ne de neşeli, tamamen dinginliğe açılan sesler eşliğinde, size de bir tutam bulaşıyor bu bilgelik.
Yerli indie müzik sahnesinin öncü gruplarından Soaked ile tanıdığımız Balamir Nazlıca, artık solo kayıtlarıyla karşımızda. Müziğin sinematik bir anlatımla görsellik kazandığı şarkılarında hayatın ta kendisini anlatıyor; hayallere dalsa da ”gerçek” dünyanın bize yaşattıklarından da kopmuyor. Up & High’daki parçaların felsefi yanının güçlü olmasına şaşırmamalı bu yüzden.
Bünyeye aynı anda pek çok farklı hissi bir arada yaşatan Up & High’ın etkisi üzerimizde henüz tazeyken, bu kısaçaların hikayesini dinlemek için kesiştirdik yollarımızı. Balamir’in şarkıları için söylediğimiz bilgeliğine, röportajın devamında da rastlayabilirsiniz.
Up & High, dört yıllık bir aranın ardından karşımızda. Peki bu zaman içerisinde, senin tarafında neler olup bitti?
Dört yıl içindeki en güzel gelişme tekrar baba olmam oldu 🙂 İki tane nefis kızım var, onlara bakıyorum, yetiştiriyorum. Bu dört yıl ara aslında tam ara sayılamaz, çünkü büyük bir video sanat projesine imza attım. Projenin adı Unconcealment.
Unconcealment sanatçıların yaratım anlarını, ruh hallerini videoya yakalamaya çalışan bir video sanat film serisi. En sevdiğim filozoflardan bir tanesi olan M.Heidegger’in düşüncelerinden esinlenerek yaptım. Filmlerin tüm çekimlerini, yönetmenliğini üstlendim. Aynı zamanda bir de soundtrack yayınlandı. Birkaç ödül aldı ve yurtdışında kısa film projelerinde yer edindi. Geçtiğimiz yıl beş tane kolektif sergide yer aldı. Başarılı bir proje ve yönetmenlikte ilk ciddi atılımımım.
Soundtrack’e değinmeden geçemeyiz: Soundtrack için de Emre Nişancı ile çalıştık ve nefis bir sound çıktı ortaya.
Dinlemeyi izlemeyi tavsiye edebilirim: balamirnazlica.com sitesinde izleyebilirsiniz.
Belki kişisel bir yorum olabilir ama Up & High’ın ilk başta karanlık gibi tınlayan ama bir taraftan da insana iyimser hisler yükleyen bir yanı var. Parçalar nasıl ortaya çıktı? EP’nin kayıt sürecinden bahsedebilir misin?
Çok doğru bir tanım olmuş. Bugünkü çağın en büyük problemi aslında ”melancholia”. Jean Baudrillard’ın düşüncesini burada paylaşıyorum. Aslında yeni nesilde deneyimlediğimiz, bana göre, bir çeşit nihilizm sendromu. Bunun sonucunda, insanların davranışlarında ”melancholia” etkileri görülüyor. Günlük hayatımızın her yerinde olduğunu düşünüyorum.
Ben de hayatın içinde yaşayan bir kişi olarak, buna göre parçalar yazıyorum. Kısacası ruh halime karanlık demem, tatlı melankoli derim; çünkü hayat tatlı bir melankoli. Karanlık, umutsuzluğun olduğu bir dünya. Up & High’ın hepsinde bir outro bölümü var ve hepsi umutlu outro’lar. Çünkü umut var. Çünkü kızlarım olduktan sonra daha da umutlandım. Yeni yetişen nesiler hep umut veriyor. Her ne kadar ciddi bir nihilizm hastalığı ve bunun sonucu olan melankoli gündelik modlarımızda olsa da, kızlarıma baktığımda çok umutlanıyorum. Parçalar bu ikili döngü, bu bitmek bilmeyen nihilizm ve umudun çatışması ile yapıldı. Parçaların hepsi bu temel duyguyu kavrıyor ve bu ana hikayeden beslenerek ortaya çıkıyor.
Up & High’daki prodüksiyon sürecinin tümü Emre Nişancı ve onun vizyonunda ilerledi. Kendisi ile uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz var. Sanatçı kişiliğime, ulaşmak istediğim yere, geçmişime ve bugünüme çok hakim. Ona ilk bestelerin ham halini gönderdim. Sadece basit bir piyano ile… Sonra beraber bol bol dinleme seansları gerçekleştirdik. Terapi gibiydi: bol bol müzik dinleyip bizim bestelere nasıl bir ses tasarımı yapacağız diye fikir alışverişinde bulunuyorduk. Sonra Emre harika dokunuşlarını yapmaya başladı. Ben de ona ses tasarımı ve beste konusunda destek verdim. Emre kayıt konusunda çok ısrarcıydı. Muhakkak canlı enstrümanlar eklemek istiyordu. Bunun için de birçok değerli müzisyeni çağırdı. Hepsi müthiş müzisyenler açıkcası… Kayıt odasında parçaları dinlediler ve bir enstrüman gibi aklımızdakileri pratiğe döktüler. Emre tüm kayıt ve prodüksiyon sürecini yönetti. İyi bir dostluğumuz var, büyüyerek gelişiyor. Önemli olan da bu, sizi anlayan birini mutlaka bulmanız lazım!
Albümdeki şarkıların aşk, ölüm ve hayata tanıklık ettiğinden bahsediyorsun. Hatta Nietzche’den gizli alıntılar da var. Peki bu şarkılar nasıl ortaya çıktı? Önce sözler mi geldi, yoksa müzik mi?
Bende genelikle o iş karışık olur. Ağırlıklı olarak piyano ile başlar. Bir basit kalem ve kağıdım olur sözler için. Besteleme açısından hiç zorlanmadım; çünkü bir derdim var, anlatacak çok şeyim var. Bunu müzikal olarak çevirmek daha kolay. Söz ise başka bir ustalık. Orada daha askeri bir düzenim olur. Aynı sözleri tekrar tekrar farklı versiyonları ile yazarım. Bulması, kilitlenmesi daha zor. En büyük avantajım kitap kurdu olmam; yıllara dayanan, geliştirdiğim görüşler var. Tüketmeye ve anlamaya çalıştığım, kafa yorduğum konular var.
En iyi psikolog olarak gördüğüm Nietzsche sağ olsun, var olsun, zaten insan ve insanın etrafındaki düşünceler ve duygular ile ilgili yazılacak neredeyse her şeyi yazmış durumda. Değindiği konular bir müzik bestesinde olması gereken konular, sonsuz bir besin kaynağı gibi düşünebilirsiniz.
Örneğin Nietzsche’nin The Gay Science adlı kitabında ”eternal recurrence” olarak adlandırdığımız basit ama önemli bir düşünce deneyi var. Bu düşünceye göre hayat sonsuz bir devinim içinde aynı şekilde tekrar ediyor. Eğer bu doğruysa o zaman hayatınızı nasıl yaşardınız diye soruyor. Bende bana göre sormaya, yanıtlamaya çalışıyorum.
Böyle Söyledi Zerdüşt kitabınının belli bölümlerinde kartalı ve yılanı sembolik olarak, mesajını vermek için kullanır. Up & High’daki parçada aynı şekilde bitmek bilmeyen, tüketemediğim sembolizmi kullanarak sözler yazdım.
Ama en önemlisi, aslında Up & High anlamı. Türkçeye Ece ile çevirmeye çalıştığımızda emin olamadık. İlk önce aklımıza ”daha da yükseklere” geldi ama tam yansıtmadı düşünceyi. Nietzsche aforizmalarla yazmayı severdi ve bir tanesinde yükseklerde, dağın tepesinde oksijenin bol olduğunu belirtir. Felsefeyi de buna benzetir. Düşündükçe insan tepeye çıkar, oksijen bollaşır ve bir nevi temiz oksijenle dünya karşınıza açılır.
We Are Lovers’ın beş ayrı prodüksiyon ve 19 yıllık bir üretim sürecine yayıldığını öğrendik. Nedir bu şarkının hikayesi?
Eşim ile 1999 yılında tanıştık. 2001’de Türkiye’ye taşındı. O dönemler müzik yapmaya çalışan ama imkanları olmayan bir müzisyendim. İlk kayıtları yapmadan önce (ve hâlâ uyguladığım teknik bu) sadece piyano ile beste yapıyordum. We Are Lovers’ın ilk bestesini şu andaki haliyle piyano ve vokal olarak kaydetmiştim.
We Are Lovers için üç ayrı prodüktörle farklı demo kayıtları yapıldı. Ama hiçbir zaman yayınlanmadı çünkü hiçbir zaman bitiremedik. Bitiremedik, çünkü bu parça senfonik olmalıydı. 19 yıl önce bir orkestra kaydı dünyanın parasıydı. Hâlâ da öyle ama şu anda plug-in’ler ve sequencer’lardaki müthiş gelişme ve bilgisayarın gücüyle tatmin edici orkestralar yazabiliyorsunuz. Emre ile bu EP’ye başlamadan önce bitirme sözü almıştım. Ne yapıp edelim, ne gerekiyorsa bu parçayı hakkıyla, büyük bir sound’la kaydedelim istiyordum. Sağ olsun gerekli her şeyi yaptı. Tüm aranjeleri, bestelemeleri ve detayları özene bezene çizdik; yazdık, ettik ve sonunda ”epik” olarak tanımladığım büyük aşk hikayesinin büyük sound’u çıktı. Adı zaten ”We Are Lovers”. Dünyaya sevgili olduğunuzu ilan ediyorsunuz. Önemli olan aşk değil, sevgili olmanız.
Up & High’daki şarkılar zihinde bazı görüntüleri de tetikliyor, sanki bir filmin soundtrack’iymiş gibi bir bütünlüğü var. Bu etkinin sebebi nedir sence? Görselliğin müziğinde nasıl bir yeri var?
Sadece müzisyen değilim aslında. Aynı zamanda yoğun bir şekilde video ve fotoğraf işleriyle uğraşıyorum. Yukarıda bahsettiğim Unconcealment son işlerimden biri.
Bütün albümlerim, EPlerim bugüne kadar hep sinematik dille yapıldı. Görsel de işitsel gibi müthiş bir deneyim. İkisi bir araya geldiğinde o muazzam sinema ortaya çıkıyor. Bütün bestelerimi hep aklımda görsel hayaller ile yazıp çiziyorum.
Görsel ve müzik bir bütündür, birbirinden ayrılmaz bence. Bundan dolayı müziğe gösterdiğim titizliği aynı şekilde görsellere de aktarmaya çalışıyorum. Tabii görsel, müzikten farklı olarak çok daha yüksek maliyetler ve dertler ile yapılıyor. Müziğin güzelliği o aslında. Bir fikriniz var hemen ortaya bir şey çıkarabiliyorsunuz. Görsel öyle çalışmıyor; çok daha zor aynı etkiyi vermek. Ama ben bir gün hepsine bir şey çekerim diye düşünerek beste yapıyorum. Hatta birçok parçamın yayınlanmayan demo klipleri var, duruyor. Belki bir gün, yeterli düzeye gelirse yayınlarız. Up & High’da parçaları yaparken bunları çok düşündük. Emre ile ilk toplantılarımızda her parçanın bir videosunu yapmayı planladığımı, temaların hepsini ona aktarmıştım. O da bunun bilinciyle bizi yönlendirdi.
Seni aslında ilk olarak Soaked ile tanımıştık. Bir grup içerisinde çalmak ile bireysel olarak müzik yapmak senin için nasıl ayrışıyor? Hangisi, ne açılardan senin için tercih sebebi?
Grup müthiş bir şey. Evlilik gibi. Hele beraber büyüyebilirseniz çok kalıcı ve sağlam işler çıkarabiliyorsunuz. Bizim aramızda çok güzel bir sevgi vardı. Gençlik vardı ama herkesin de hayatında farklı dertler vardı. Soaked imkansıza rağmen yapılan bir projeydi çünkü Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıyorduk. Tüm ekip buna inanmış ve buna göre fedakarlık yapıyordu. Ama bir yerden sonra durup düşünmeniz lazım: Nereye gidiyorsunuz? Müzik bir endüstri ama Türkiye’de değil. Bundan dolayı alternatif sahneye yer verilmesi, geliştirilmesi, bir kültür olması çok zor. Bunları göz önünde bulundurduğunuzda sadece kalple her şeyi yapamıyorsunuz. En azından 2009’da bu iş böyleydi. Bundan dolayı grup gidebildiği her yere gitti. Tüm festivallerde çaldık. Bir yıl içinde 60’a yakın konser verdik. Müthiş bir başarıydı açıkcası ama sonra artık duralım dedik. Bu işin zirvesi bu olur dedik. Ben de devam etmek zorundayım. Anlatacak çok şey var. Enerji bulup devam etmeliyiz. Ben de kendimi yenilemeye, enerjiyi bulmaya, küsmemeye çalışıyorum ve her şeye rağmen devam diyorum. Sonuçta hayat bir seçim. Benim seçimim üretmeye devam etmek.
Bireysel olarak yalnızlıkla boğuşuyorsunuz. İnsan bence diğeri kadar vardır. Bir başkası olunca anlam başlıyor yoksa yine anlamsızlık oluyor. Bundan dolayı kolektif güçten ziyade anlam vermek konusunda grup ile çalışmak müthiş bir şey. Yalnızlığı alıyor. Ama bir grubun grup olması için bir yerde ortak bir kültür olmalı. Mesela şu ana kadar Emre’yle hep aynı dilde konuştuk ve nefis bir iş çıktığına inanıyorum.
Albümle birlikte gelen basın bülteninde şu cümle gözümüze takıldı: ‘‘hikaye anlatmayı hayatta kalmayla ayrıştırmamak…’’ Senin hikayelerle kurduğun bağ nasıl? Bir hikaye anlatıcı olarak senin için neler öncelikli?
Hikaye sanatı diyince aklıma direk Mike Carey’nin The Unwritten serisi geliyor. Müthiş bir çizgi roman, tavsiye ederim. Orada yazılan gibi ben de hikayelerin çok önemli olduğunu, hikaye ile var olduğumuza inanan tayfadanım. Yıllar önce eşimin kuzeni, İskoç bir filozof, bana aslında yaptığım işin en önemli kısmının storytelling olduğunu söylemişti. O bunu söyleyene kadar fark etmemiştim. Evet, sürekli bir şeyler anlatıyorum. Bir hikaye anlatıcısı olarak sözün bittiği yerde, fikirlerin tükendiği yerde sanırım ben de artık var olmayacağım. Bir hikaye anlatıcısı olarak benim için en önemli şey; ister müzik, ister video, ister fotoğraf, hikayenin ana fikrinin iyi düşünülmüş, yoğunlaşmış, iyi bir içselleştirme sürecinden geçmiş olması. Her güzel fikir banal olanla başlar. Sanat dediğiniz şey de aslında banal düşünceleri güzelleştiren, onlara derinlik, boyut veren bir çalışma biçimi. Benim için önemli olan banali alıp ona boyut verebilmek. Bunu yapabiliyorsanız elinizde sağlam bir hikaye olma ihtimali var. Bütün Up & High’daki sözleri aslında böyle düşünmeli.
Up & High çok yeni ama biz yine de soralım: yakın gelecek için şekillenmeye başlayan projeler var mı? Gündeminde neler var?
Up & High yeni, doğru, ama benim için süreci tamamlandı. Tuhaf bir duygu aslında. Bazen yılllarca bir işe odaklanıyorsunuz sonra birden bitiyor. Çıktığı an da bittiği an oluyor. Konser ve tanıtım anlamında hayatı yeni başladı diyelim. Ama beni tanıyanlar çok iyi bilir, bir proje bittiği anda yeni sayfa açarım ve şu anda büyük bir heyecanla 2019 yılının sonunda Emre ile devamı niteliğinde düşündüğümüz EP kayıtlarına başlayacağız. Anlatacak çok şey var. Yapacak çok beste var. Ömür kısa, hemen yola koyulmalı!