Esmeray Özadikti: “Şimdiye kadar her yerdeydik, her alanda mücadelemizi verdik. Neden mecliste olmayalım?”

Feminist, LGBTİ+ hakları aktivisti ve oyuncu Esmeray Özadikti uzun yıllardır tanıdığımız biri. Onunla sahnede denk gelmiş, yazılarını okumuş ya da sokaklarda, eylemlerde karşılaşmış olabilirsiniz. 30 yıllık sokaklarda ve hayatın her alanında verdiği mücadeleyi şimdi başka bir yere daha taşıyor.

Esmeray Özadikti, Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) İstanbul 2. Bölge 3. sıradan milletvekili adayı. Onun meclise girmesi, Türkiye’deki LGBTİ+’ların siyasal tarihine bambaşka bir sayfa açacak. O da, “Şimdiye kadar her yerdeydik, her alanda mücadelemizi verdik. Neden mecliste olmayalım?” diyor. Geçen haftalarda ‘Kestirmeden Hikayeler’i Şişli’de sahneledi Esmeray. Alkışlara “Nerdesin aşkım? Buradayım aşkım!” sloganları eşlik etti. Sonra seyircilerle kısa bir sohbete başladı Esmeray. Kendini anlattı, soruları cevapladı. Seyircilerden biri söz alarak “Size bir telefonla ulaşabileceğimizi biliyoruz. Biz de size bir telefon uzaktayız, hep yanındayız” dedi. Bu güven ve desteğin çok mutlu ve güçlü hissettirdiği şüphesiz. O da bunun farkında, sık sık mutluluğunu dile getiriyor. Ancak bir yandan da “yüküm ağır” diyor. 

Esmeray Özadikti ile Kurtuluş mahallemizin biriciği Ran’da buluştuk. Yükünü nasıl hafiflettiğini, ‘Kestirmeden Hikayeleri’, adaylık sürecini, meclise girmesi durumunda neler yapacağını ve LGBTİ+’ların eşit yurttaşlar olarak mecliste yer almasının neden çok önemli olduğunu dinledik.

Fotoğraflar: Büşra Yeşilay / Düğme Film

Kestirmeden Hikayeler’i uzun zamandır sahneliyorsunuz. Kestirmeden Hikayelerin hikayesi nedir, neden anlatmak istediniz?

2011’de ‘Cadının Bohçası’ oyunu bir patlama yaptı, sonra da ‘Kestirmeden Hikayeler’ çıktı ortaya. Çok uzun yıllardır kadın hareketinin içindeyim, aktivist biriyim. Böyle olunca insanlar sürekli sizden bir şeyler öğrenmeye çalışıyor, merak ediyorlar. ‘Kestirmeden Hikayeler’ de aslında böyle çıktı ortaya. Herkese tek tek anlatmak yerine toplu bir cevap vermek niyetiyle ortaya çıktı. 

Oyunu izlerken seyircilerden sık sık kahkahalar yükseliyor ama aslında anlattığınız deneyim ve maruz bırakılan süreç hiç de kolay değil. Nasıl hissettiriyor sahnede bunları paylaşmak?

Cadının Bohçası’ ve Yırtık Bohça’ oyunlarında da olduğu gibi bu da bir deneyim aktarımı aslında. İsmini de bir arkadaşım buldu. Cinsiyet uyum süreci ve ameliyatı anlatıyorum. Oyunda da yaşadığım olumlu ve olumsuz her şey var. Bir de kullandığım dil sayesinde insanların bana acımasına fırsat vermiyorum. Çünkü acınacak bir durumda falan değilim. Asıl acınası olan bu sürecin yaşatılması ve başlı başına bu süreç. Oyunun alt metninde de bu var zaten.

Neşeli bir oyun genel olarak, güzel gidiyor. İnsanlar gülüyor, karşılıklı iletişime geçiyoruz. Örneğin Cadının Bohçası’nda bazı sahneler vardı ki tokat gibi geliyordu izleyiciye, fark ediyordum ben de. Burada daha eğlenceli ve gullüm bir dil var, seyirci de eğleniyor. 

Sahnede seyircilerle doğrudan iletişim kuruyorsunuz. Çok uzun zamandır da sahneliyorsunuz Kestirmeden Hikayeler’i. Elinizde bir metin var mı, bu metin yıllar içinde güncellendi mi?

Bir metin var ama o da yazılı değil aslında, kafamda. Sahnede genelde doğaçlama yapıyorum ancak o metin çok değişmiyor, genel hatları aynı. Zaman zaman metne yeni şeyler katıyorum. İnteraktif olmasının güzel bir yanı var, her sahnede farklı bir şeyler oluyor. O da farklı bir heyecan yaratıyor. Mesela seçim sürecinde sahnelediğim ‘Kestirmeden Hikayeler’de beden dili de kullanmaya başladım. Yere yatıyorum, ameliyatı anlattığım yerlerde daha çok bedenimi kullanıyorum. Bu da izleyicinin bana verdiği bir ilham ve enerji. Doğaçlama tiyatro böyle bir şey. ‘Kestirmeden Hikayeler’i aynı zamanda modern zaman meddahlığı gibi yorumluyorum ben.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul 2. bölge 3. sıradan milletvekili adayısınız. Çok yoğun bir programınız var. Bu tempoda sahneye çıkmak nasıl? Meclise girerseniz oyun sahnelenmeye devam edebilecek mi?

Bu süreçteki oyunları, biraz da halkla bir araya gelmek üzere planladık. Şöyle bir şey var, biz hazine yardımı almayan kendi öz kaynağını yaratmaya çalışan bir partiyiz. Öğrencilerin, insanların verdiği bağışlarla ayakta durmaya çalışıyoruz. Bu anlamda ‘Kestirmeden Hikayeler’ aslında biraz dayanışma oyununa dönüştü. Biz seçim sürecinde dayanışmayla ayakta durabiliyoruz. Eğer seçilirsem, tiyatroyu bırakmayacağım. Hatta şimdi yeni bir proje var aklımda. Şu ana kadarki tek kişilik deneyim aktarımından farklı, oyunculuğun ön planda olduğu yeni bir oyun. Aslında pandemiden önce planlamıştık bunu, ancak son provaları yaparken kapanmalar başlayınca rafa kaldırmıştık. Bilemiyorum tabii milletvekili olursam böyle bir vakit ayırabilecek miyim, sahneye çıkabilecek miyim ama uzun vadede o oyunu çıkarmak istiyoruz.

Meclisin büyük bir çoğunluğu orta yaş ve üstü, erkeklerden oluşuyor. Öte yandan LGBTİ+ ve kadınlara yönelik ayrımcı dil, nefret söylemler mecliste de sık sık karşımıza çıkıyor. Mecliste olmak, doğrudan orada bulunmak nasıl hissettirecek?

Bazen ben de kendi içimdeki enerjiye şaşırıyorum. O kelli felli, gerçi ben de yaşımı aldım ama, yaşlı adamlara yabancı değilim ben. Zaten sokakta onlarla mücadele ediyorum. 

Dolayısıyla mecliste onlarla mücadele etmek zor olacağı gibi kolay da olacak. Sokakta mücadelede fiziksel saldırılar da oluyor, gerçi Türkiye’de mecliste de o saldırılar oluyor ama, burası daha korunaklı olacak. Ve benim yanımda olacak çok insan var. Tüm muhalefetin beni destekleyeceğini düşünüyorum, LGBTİ+’ların beni destekleyeceğini biliyorum. Taleplerimiz temelde aynı. Daha yaşanılır ve yaşanılır bir toplum istiyoruz. Herkesin eşit yurttaşlık temelinde yaşaması için adımlar atacağız ve beraber yapacağız.

Meclise girerseniz öncelikli hedefleriniz ve çalışmalarınız ne olacak? 

Odaklandığımız ilk şey hükümetin değişmesi. Sonra tartışmaksızın İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğiz. Bu bizim için çok çok önemli. Öte yandan benim temsil ettiğim bir grup var. Ben bir de kimlik politikası yapacağım. TİP emek ve işçi ekseninde politikalar üreten bir parti. Biraz yüküm ağır. Ama bu yükümü TİP ve TİP’in içinde olduğu Emek ve Özgürlük ittifakıyla paylaşıyorum. Bu platformda olan herkesin benim elimden tutacağına inanıyorum. İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirdikten sonra yine öncelikli olarak  “cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim” ibarelerinin Anayasanın 10. maddesine eklenmesini talep edeceğiz. Anayasal zeminde LGBTİ+ haklarının tanınması için çalışacağım. Özellikle seks işçiliği yapan trans kadınların yaşamlarına yönelik politikalar üreteceğim. Seks işçiliği yapmak istemeyen trans kadınlara istihdam sağlamak, seçeneksiz bırakmamak üzere politikalar üretmek istiyorum, yapmaya devam edenlere ise haklarını güvenli bir yaşam alanı sağlamak için çalışmak istiyorum. Bunlar çok acil olarak atılması gereken adımlar. Çünkü seks işçiliği, 40’lı yaşlardan sonra yapılamıyor. Zaten ondan sonraki süreç çok kötü. Seks işçilerine hiçbir seçenek yok, ya da bir imkan yok. Ya mendil tutup satacaksınız ya evlere gidip temizlik yapacaksınız diyen bir düzen var. Bunları da yapmazlarsa açlıktan ölüyor. Ki maalesef örneklerini de çok gördük. Seks işçiliğini bıraktıktan sonra açlıktan, geçinememekten ölen çok trans kadın arkadaşımız oldu. Bu sığınma evleri ya da bakım evleri gibi konuk evleri gibi projelerle sonraki hayatlarını idame ettirebilecekleri projeler yapmak istiyoruz.

“En acı gerçeklerimizden biri kadın cinayetleri”

Ayrıca engelli hakları için politikalar üreteceğiz. Engelli haklarını hayatın her alanına uygun hale getirmek için çabalayacağız. Rahat yaşayabilecekleri şekilde iş istihdamı, toplu taşıma ulaşım hakları gibi hayatın her alanına aktarabileceğimiz adımlar atmak istiyoruz.

Vegan politikası ve hayvan hakları için, sokakta yaşayan hayvanlar için de adımlar atacağız. Yaşanılabilir, sokak hayvanlarının yaşayabileceği sokaklar oluşturmak öncelikli amacımız olacak. Bunları gündeme getireceğiz. Tabii bunlarla da bitmiyor. Kadın cinayetleri, trans kadın cinayetleri. Birlikte çalışıp cinayetlerin önünü kesmemiz lazım. En acı gerçeğimiz bu.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği mesela. Bunlar çok önemli oluşumlar. Birlikte çalışmalıyız. Cinsel şiddete maruz kalan, özellikle çocuklar ve trans çocuklar kimseye söylemiyor. Ki ben de yaşadım bu durumu çocukluğumda. Aileleri çocuklarının farklı bir cinsel kimliğe ya da yönelime sahip olduğunda ne yapmaları gerektiği konusunda bilinçlendirmek çok önemli. Çocukların destek alacağı platformları ulaşılabilir hale getirmek istiyoruz. Bununla ilgili çalışan derneklere daha rahat çalışma ortamları oluşturarak yaygınlaştıracağız. Tüm bunların yanı sıra hepimizi etkileyen ekonomik kriz ve işçi hakları elbette gündemimizde olacak. Özellikle ev içi emeği görünür kılmak ve bu alanda politikalar üretmemiz lazım.

Çok uzun yıllardır aktivist mücadelenin içindeydiniz. TİP ile yola çıkma ve adaylık süreci nasıldı, sizi ikna etmeye mi çalıştılar?

Çok fazla bir ikna süreci olmadı, ben TİP’e yaklaşmıştım zaten. Ben yıllardır politika üretiyorum. 30 yıldır uzun süreli bir mücadelenin içinden geliyorum. Biraz dinlenmem gerekiyor diye düşündüm. Rahatsızlığımdan dolayı, biraz inzivaya çekildim. Kaz Dağları’nın eteğine gittim. Ama takip ediyordum her şeyi. Senin çekip gitmen bir çare değil, görüyorsun. Benim yaşadığım sorunları, benden sonra gelen kuşaklar da yaşıyor. E nasıl olacak bu diyorsun kendi kendine. Bu olmaz diyorsun. Henüz bedenim genç, daha çok yaklaşmadım, gidip bir yerde dinlenemezdim. LGBTİ+ hareketine yönelik saldırıları, siz de görüyorsunuz. Birinci ağızdan hedef gösteriliyor. Doğrudan Cumhurbaşkanı, bakanlar düzeyinde hedef gösteriliyor. Bu hedef göstermek, cinayetlerle bitebiliyor ne yazık ki. Bunlara dur demek gerekiyor. Şimdiye kadar her yerdeydik, her alanda mücadelemizi verdik. Neden mecliste olmayalım? Bunun için de TİP baya kafa yormuştu, üzerine çalışmıştı. LGBTİ+ komisyonu en doğru adayın benim olduğumu düşünüp bana geldiler. Yani o çocuklar, o kadar güzel hazırlanmış ki, gözümün içine bakıp evet dememi bekliyorlardı. Ben onlara nasıl hayır diyeyim, diyemem ki? Ayrıca Erkan Baş’ın sıcaklığı ve samimiyeti bana bu yolda gerçekten birlikte yürüyeceğimizi hissettirdi. Bir renk ya da vitrin olmadığımı hissettim. Bu parti hepimizin, hep birlikte yürüyeceğiz hissini bana hissettirdi. Tüm adaylarla birlikte farklı kimlik ve dertlerimizle birlikte yürüyeceğimizi hissettirdi. Hepimiz bir yerden uzun soluklu mücadelelerden gelmiş, sessiz kalmamış insanlarız. Biz de bu şekilde, bu ilkelerle yola devam ediyoruz.

Kestirmeden Hikayeler’i Şişli’de izledikten sonra seyircilerle kısa bir sohbet yapmıştınız. Seyircilerden biri kalkıp “Size bir telefonla ulaşabileceğimizi biliyoruz” dedi. Bu güven ve destek eminim çok mutlu ve güçlü hissettiriyor size. Siz de “yüküm ağır” dediniz birkaç kere. Bu yükü nasıl hafifleteceksiniz?

Evet, yüküm ağır. Ancak yükümü hafifletecek ve omuzlarına yaslanacağım arkadaşlarım var. Bu beni rahatlatıyor. Bu bilinçle, onların da desteğinin verdiği güçle yola çıktım. Benim telefonum herkeste vardır. Beni arayacaklar, her an ulaşabilecekler. Ben hep yanlarında olacağım. Bir de milletvekili olunca gelen bir dokunulmazlık var. Mesela bir polis saldırdığında ben gidip onları koruyabileceğim. Bunlar da beni güçlendirecek şeyler olacak. Sahipsiz değilim, yanımda birileri var. ”Ben de çocuklarımı koruyacağım” duygusu çok güzel ve çok güçlü hissettiriyor bana. İçimi rahatlatıyor. Çünkü onlar benim arkadaşlarım, çocuklarım. El ele yürüyeceğiz hep beraber. Acayip geri dönüşler alıyorum. Daha önce politikayla ilgilenmemiş insanlar dahi desteklerini dile getiriyor. Birincil ağızdan bir LGBTİ+’nın bu temsiliyeti mecliste üstlenmesi heyecan vermiyor mu? Çok büyük bir destek görüyorum bu süreçte. Doğru bir aday olarak görüyorlar, daha da umutlular. Bu çok önemli. Beni tanıyan herkes, benim nasıl bir insan olduğumu biliyor. Vicdanım çok rahat bir şekilde aday oldum ben de.

LGBTİ+’ların eşit yurttaşlar olarak mecliste yer alması neden önemli? Sizin bu seçimden ve gelecekten beklentileriniz neler?

LGBTİ+ temsiliyeti olursa, yükümüz hafifleyecek. Bundan sonra bambaşka şeyler konuşabileceğiz. İnanıyorum ki aileler çocuklarının yanında olacak, ulaşılabilecekleri mecralar olacak, bana ulaşılabilecekler, çocuklarına sahip çıkacaklar. Bunların önü açılacak. LGBTİ+’nın öcü olmadığını, asıl bizim üzerimizde baskılar kuranların zihniyetinin sorunlu olduğu daha kolay anlaşılacak. Bütün bunları hak temelli konuşabileceğiz. Her yurttaşın, eşit şartlarda huzur ve refah içinde nasıl yaşayabileceğini düşünüp ona göre adımlar atacağız hep birlikte. Bundan sonraki kuşaklara çok güzel bir ülke ve hayat bırakma hayalim var. Bu beni çok mutlu ediyor. Umutluyum.