Greenwashing’in büyük kıyafet dağları: Geri dönüşüm, geri dönüşüyor mu?

Ah şu gençler neden eski şeyleri seviyor? 80’lerden kalma analog kameralardan Nokia 3310’lara, moda dahil her şeyin gitgide hızlandığı dünyada yaşamadığımız nostaljileri arıyoruz. İkinci el mağazaların artışı, polyesterden kaçış, ekonomik krizler silsilesi gibi durumlar tek bir şeye işaret ediyor: geri dönüşüm. Dolayısıyla geri dönüşüm sadece bizim sorumluluğumuz olmadı, biraz da asıl tüm bu çöp kültürüne sebep olmuş büyük şirketlerden de ellerini taşın altına koymalarını bekledik. Şimdiye kadar bunu yapmayan büyük zincir markaların yavaş yavaş tercih edilmediğini izlerken bir yandan da geri dönüşüm kampanyalarıyla çevresel zararı azaltmaya yönelik hareketlerine tanık oluyoruz. Tabii ki bazıları samimi ve çevreye olan hasarı azaltmaya çalışarak üretimlerini duyarlı bir şekilde devam ettirmeye yönelik adımlar atıyorlar. Fakat bazı kampanyaları takip eden büyük haber ajansları her zaman durumun böyle olmadığını gösteriyor bize. Geri dönüşüme takılan Airtag’lere, yeni nesil vintage sevdasına ve göz boyayan kampanyalara dadandık.

@angelasterley

Where does H&M’s recycling clothing take-back program go? #hmgreenwashing #clothingrecycling #sustainablefashion #greenwashing #textilewaste #fastfashionisntcute

♬ original sound – angelasterley

H&M uzunca bir süredir ikinci el ürünleri topluyor müşterilerinden. Bunların geri dönüşüme katılacağını ima eden H&M’in geçmişteki bazı hikayeleri birtakım soru işaretleri oluşturuyor kafalarda. İsveç kaynaklı bir gazete olan Aftonbladet ise bu iddiaları araştırmaya karar vermiş ve bağışlanan 10 tane kıyafete Airtag’ler yerleştirmiş. Tüm bu kıyafetler dünyanın az regülasyonlu plastik ve tekstil merkezlerine giderken, giysilerin içinde Airtag olduğunu bile kimse fark etmemiş. Kıyafet endüstrisi gaz salınımının yüzde 2’sini oluştururken, büyük giyim markaları üretim modellerini ucuz kıyafetler üreterek daha çok satmaya odaklıyor.

Öte yandan geçen emisyonları yüzde 56 oranında azaltmaya çalışırken bir yandan geri dönüşüm olarak aldıkları kıyafetlerin dünyanın farklı merkezlerinde doğayı kirletmesine izin vermesi oldukça ikircikli bir durum. Büyük markalardan duyarlı olmalarını bekleyerek çok mu fazla düşündük bilmiyoruz, ne de olsa kâr amacı güden oluşumlardan bahsediyoruz. Greenwashing de işte tam bundan ibaret, sadece reklam için yapılan hareketler, tüketicilere onları tercih etsin diye verilen vaatler… Fakat H&M geri dönüşüm vaatleri takip edilen tek kurum değil. Temmuz 2022’de Reuters Singapur Devleti ve ABD’nin petrokimya devi Dow Inc.’in geri dönüşüm programına birkaç çift koşu ayakkabısı bırakıyor. Kampanyanın hedeflerine göre geri dönüşüme verilmiş ürünlerden yeni oyun alanları ve koşu yolları yapılacağı söylenmiş. Bu ayakkabıya GPS yerleştiren ekip akıllı telefonla ayakkabının nereye ulaştığına bakarken 11 tane ayakkabının hiçbirinin yeni oyun alanında kullanılmadığını öğreniyorlar. Bunun yerine ayakkabılarının çoğunun Singapur’un en büyük ikinci el ürün ihracatçısı olan bir markaya iletildiği öğreniliyor.

Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün sürdürülebilir işletme müdürü Eliot Metzger “Çoğu şirket insanlara sonsuza kadar ürün satamayacaklarının hâlâ farkında değil” diye ekliyor. DW’nin haberine göre ortalama bir Avrupalı yılda 15 kilo tekstil “tüketiyor”; bu miktara perdelere kadar bir kişinin kullandığı tüm kumaş türevleri dahil. Bunların çeyreği genellikle Afrika ve Asya’nın belirli bölgelerine gidiyor. Afrika’da ise büyük bir ucuz ikinci el piyasası mevcutken tercih edilmeyenler yine çöplüklere, sokaklara ve nehirlere dağılıyor. Gana ikinci el tekstil alan ülkelerin en başında gelenlerden ve araştırmaya göre bu ürünlerin yüzde 40’ı yine yeniden çöpe gidiyor. Hatta üstüne üstlük bu ayakkabılar Endonezya’ya kadar gidiyor ve Singapur’dan yaklaşık 19 kilometre uzaklıkta olan Jakarta ve Batam’daki pazarlarda bulunuyor.

Okuma önerisi – Sürdürülebilir moda ve 3R kuralı: Reduce, reuse, recycle

Avrupa’daki kıyafet atıklarının sadece üçte biri gerçekten geri dönüşüme katılırken bunun doğru bir oran olduğundan bile emin olamıyoruz, H&M’in skandalına tanık olduktan sonra. Avrupa Komisyonu bunun için harekete geçmiş olsa bile ne kadarı greenwashing ne kadarı ise ‘‘hakiki’’, bunu da kestiremiyoruz. Fakat Avrupa Komisyonu başkan vekili şu sözlerle karşılıyor markaları “Her gün kullandığımız ürünler uzun süre dayanmalı. Eğer bir ürün bozuluyorsa bunu tamir edebilmeliyiz. Bir akıllı telefon fonksiyonunu kaybetmemeli”. Şimdi anladınız mı neden 3310’la başladığımızı? Çünkü o telefon öyle bir telefondu ki yere düşse yeri kırardı, bırakın sürdürülebilirliği… 😂

Türkiye’ye gelecek olursak, geçen sene yayınlanan bir habere göre Türkiye Avrupa Birliği’nden en çok atık alan ülke olmuş 2021’de. Avrupa Birliği’nde oluşturulan 33 milyon tonluk atığın 14.7 milyon tonu Türkiye’ye gönderilmiş. Türkiye’nin bu geri çöpleri toplamasının sebebi de geri dönüştürülebilecek malzemelerin ucuz hammadde anlamına gelmesi. Fakat maalesef bu geri dönüştürülmüş plastik ve diğer malzemelerden yapılan ürünlerin kaliteli olduğu anlamına gelmiyor. Yani anlayacağınız, geri dönüşüm tamamen geri dönüşüm gibi değil. Bir defa bir işleme maruz kalmış hiçbir şey eski haline geri dönmüyor, gerçekten “hammadde” olmuyor. Tam da bu sebepten Çin’in atık ithal etmeyi bırakmasıyla Türkiye baş sıralara geçiyor zaten.

Greenwashing’le satılan umutlar, kocaman küresel bir geri dönüşüm sektörünü besliyor aslında. Dünyaya az da olsa katkısı olup, çevrenin yükünü sırtından birazcık da olsa alsa da geri dönüşüm pek de masum bir şeyi ifade etmiyor. E bu sebeple ne mi oluyor? Büyük hızlı moda markaları geri dönüşüm reklamıyla bizi eski satın alma alışkanlıklarımıza devam etmemiz konusunda teşvik ediyor. E tabii ki almayalım demiyoruz, kıyafet bir ihtiyaç, tarz olmak ise bir mutluluk kaynağı, fakat az da olsa sürdürülebilir kumaşlar sunan markalara dönmek çok daha cazip olabilir. Fakat şunu da akılda bulundurmak mantıklı: Zero Waste Avrupa kampanya grubu üyelerinden Theresa Mörsen şöyle ifade ediyor, “Bir seri tişörtü organik pamuktan yapmak her şeyi düzeltmeyecek”.

Gelelim şu artan vintage modasına, evet Gen Z nostaljiyi seviyor. Fakat vintage sevenleri sadece Z jenerasyonuna kısıtlamak pek de adil değil. Artan hayat maliyeti, çevresel sorunların dünyanın sonunun yaklaştığına bizi ikna edişi, tüketici olarak kimi markaların sorumluluğu tamamen bizim üzerimize atması (H&M örneğinden iyidir) ve hayatta özfarkındalıkla yaşamanın önemini yavaş yavaş anlamaya çalışan biz… Tabii bunun üzerine işte 3310’ların yeri kırması, plakların gerçek hayattan kayıtlar olarak tüm odayı canlı müzik gibi sarması, her şeyi çok daha tatlı yapıyor aslında. Kimileri ise Z jenerasyonunu kıvrak zekalı olarak tanımlıyor bu yüzden. Eski ürünlerin hâlâ daha kalitelisini bulan, niş zevklere sahip bir genç güruhu. Bu başka jenerasyonlara haksızlık mı bilemeyiz, zira o dönemde yaşayıp kimi şeyleri zamanında tatmış olan bir jenerasyon her zaman mevcut. Ama durum şu ki kampanyayı kampanya diyerek geçmemek lazım, çünkü Airtagler bile dünyayı geziyor.

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et