Hepimiz birimiz için: Çok da Fifi Hatunlar

Kendileriyle ve dünyayla dalga geçmenin formülünü bulmuş altı kadın, güçlerini birleştirerek Türkiye’nin ilk kadın stand-up grubunu kuruyor: Çok da Fifi. Mevzu pek komik olsa da büyük bir ciddiyetle üstleniyorlar bu işi. Hem güldürürken düşündürüyorlar da… (Bu röportaj ilk olarak Vogue Türkiye Ağustos’18 sayısında yayınlanmıştır.)

Yazı: Seden Mestan
Fotoğraf: Dinçer Dinç

Moda dünyasından Hollywood’a, popüler kültürde kadın dayanışmasına yapılan vurgu daha önce hiç günümüzdeki kadar kuvvetli olmamıştı. Oysa idealdeki bu “kız kardeşlik” hissiyatı, kapitalizmin sert kurallarının işlediği gerçeklikle çarpışınca, günlük hayatta kendine o kadar da kolay bir şekilde yer edinemiyor: İş dünyasında, annelik mevzularında ve hatta Instagram’da paylaştıkları fotoğraflarda bile kadınların birbirine rakip olması an meselesi. Böyle bir niyetleri olmasa dahi…

Çok da Fifi kadınlarının cephesinde ise durum neredeyse ütopik. Farklı karakterlere ve geçmişlere sahip altı kadın, ortak mizah anlayışlarından güç alarak stand-up’a karşı duydukları tutkunun etrafında birleşiyor ve değil birbirlerini rakip görmek, bir diğerinin başarısını kendininkiyle eşdeğer sayarak ekipçe daha iyisini yapabilmek adına kan, ter, gözyaşı demeden çalışıyorlar. Zoraki veya lafta kalan bir birliktelik de değil bu sözünü ettiğimiz: birbirleri hakkında konuşurlarken gözlerinin nasıl parladığını veya bazen sözlere gerek duymadan, sadece kahkahalarla iletişim kurabildiklerini görünce anlıyorsunuz hakiki bir dostluk kurduklarını.

Aslı Akbay, Buse Sinem İren, Deniz Özturhan, Hande Yögen, Meltem Parlak ve Şirincan Çakıroğlu. Hepsi de aşağı yukarı aynı zamanlarda stand-up’a başlamışlar. Bazıları mizah yazarlığından geçiş yapmış bazıları ise gerek kamera arkasında gerekse de sahnede yer alarak, bu işin mutfağında pişip de stand-up’a gönül vermiş.

Yolları ise BKM Mutfak’ta düzenlenen Açık Mikrofon etkinlikleri sırasında kesişmiş. Hatta birlikte ilk kez burada sahne alıyorlar: 2015 yılında BKM Mutfak, her zamanki Açık Mikrofon etkinliğini 8 Mart’a özel bir konseptle düzenlemiş ve sadece kadın stand-up’çıların yer aldığı bir program hazırlamış. O zaman henüz bugünkü gibi bir ekip olmasalar da aynı sahneyi paylaşmayı deneyimlemişler. Çok da Fifi’ye dönüşüp Türkiye’nin ilk kadın stand-up grubunu kurmalarını sağlayan ise 2016 yılında, şimdiki turne menajerleri Deniz Gölpınar’ın düzenlediği Ankara Komedi Festivali. BKM Mutfak’taki etkinliğin ardından pek çok kez birlikte sahne aldıktan sonra gelen davetle, ilk turneleri için Ankara’nın yolunu tutmuşlar.


Yeni nesil stand-up

Düzenli olarak İstanbul’da sahne alıyorlar ama sıkça turneye çıkmaya da devam ediyorlar. İstanbul’da onları izlemeye gelen kadın ve erkek izleyicilerin sayıları baş başa ama şehir sınırlarından uzaklaştıkça bu denge de değişmeye başlıyor; Anadolu şehirlerinde gösteriye gelenlerin tamamına yakını kadın izleyicilerden oluşuyor. Ve sahnedeki altı farklı kadının kendi deneyimleri üzerinden kurguladıkları setleri, yine kadın ağırlıklı izleyicinin enerjisiyle birleşince mizahla iç içe geçen bir duygu ortaklığı kuruluyor. “Bizim gösterimizde herkes kendinden bir şey bulabilir” diyor Buse, “çünkü sahnede kendi hikayelerini anlatan, birbirinden oldukça farklı altı kadın var.” İzmir, Eskişehir ve Ankara gibi şehirlerde yollarını gözleyen izleyicileri olmasının ve Meltem’in de dediği gibi turnelerden “Rockstar gibi” dönmelerinin ardındaki formül de bu olsa gerek.

Çok da Fifi, kısa zaman içerisinde kendine has bir izleyici kitlesi edinmiş olabilir ama stand-up, Türkiye’deki izleyici için hâlâ gelişmekte olan bir konsept. “Bizim sahne almaya başladığımız yıllarda, Old City gibi birkaç istisna dışında sahneye çıkabileceğimiz mekan yoktu” diyor Deniz. Zaman içerisinde bu sahnenin ne kadar geliştiğini gördükçe mekanlar da daha çok sahiplenmeye başlamışlar stand-up’ı. “90’larda Cem Yılmaz’la birlikte yükselişe geçen aslında Türk mizah tarihinden gelen bir türün yeniden yorumlanmış haliydi. Şu anda Türkiye’de yeni bir stand-up nesli yetişiyor. Artık çeşitlilik söz konusu ve yepyeni bir kültür doğuyor.”

Buse ise bunu biraz da internet üzerinden gelişen stand-up kültürüne bağlıyor: “Bundan birkaç sene öncesine kadar underground bir mekana gidip stand-up izlemek gibi bir alışkanlığı yoktu izleyicinin. Zaten sahnede stand-up yapan da çok yoktu. İnternet ve özellikle de Netflix sayesinde komedyenlerin sahne şovları yayıldıkça, izleyici de stand-up kültürüne daha aşina hale geliyor.” Gerçekten de Ricky Gervais ve Jerry Seinfeld gibi dünyaca ünlü stand-up’çıların Netflix’te yayınlanan şovları sayesinde sadece Türkiye’de değil, dünyada da klasik anlamda stand-up’ın bilinirliği artıyor.


Biraz da ciddiyet

Her grup gibi kendine has bir dinamiği var Çok da Fifi’nin. Bir kere, kendi aralarında gerçek anlamda bir demokrasi geçerli. Tüm kararları oylayarak alıyorlar; Çok da Fifi ismini seçmeleri de yine bu şekilde, Whatsapp gruplarında yaptıkları bir oylama sonucu olmuş. Diğer yandan, bazı temel kuralları da var; tüm süreçler bu kurallara göre, önceden planlanmış bir şekilde ilerliyor. Mesela sahneye çıkma sıralarını kurayla belirliyorlar. Böylece açılışı ve kapanışı sürekli aynı kişi yapmak zorunda kalmıyor ve herkes bu sorumluluğu alarak kendini sahnede geliştirme fırsatı yakalıyor. Tüm konularda sağlam bir görev dağılımı var: kulis, turne, sosyal medya, organizasyon, fotoğraf çekimi ve hatta birbirlerinin morallerini düzeltip cesaretlendirmek konusunda bile herkese bir iş düşüyor.

Birbirlerini rakip olarak görmemelerinin nedeni de “sadece duygusal” değil. “‘Tek bir yıldız olacak ve eğer yalnızca bir spot varsa orada da o tek kadın duracak’ mantığıyla ilerlemek yerine, hepimiz o spotu paylaşmak için yola koyulduk. Zaten bütün hak ve özgürlükler, erkekler tarafından tüketildiği için kadınlara çok az yer kalıyor” diye anlatıyor Deniz. Bu dar alanda daha fazla iş başarabilmek adına da birlikte adım atıyorlar.

Sahnede altı kadın

Benim bir izleyici olarak stand-up deneyimim, lisedeyken gittiğimiz Cem Yılmaz gösterisinden ibaret. Çok gülmüştüm ama daha gösteriden çıktığımız andan itibaren neye gülmüştüm, niçin gülmüştüm hatırlamıyordum bile. Zaten kendisi de önden söylemişti sanırım, çıktığınızda neye güldüğünüzü unutacaksınız diye. Peş peşe esprilerin sıralandığı stand-up’ın dinamiği bu olsa gerek diye düşünmüştüm. Ama Çok da Fifi’yi ful kadro izlediğimde durum pek de öyle olmadı açıkçası. Altısının da esprileri ince detaylarıyla aklımda. Bazen durup dururken hatırlayıp gülüyorum (mesela şimdi) bazen de Çok da Fifi’yi henüz izlememiş olan eşe dosta özet geçer gibi yapıp anlatmaya çalışıyorum. (Tamam, pek beceremiyorum ama o kadar anlattım ki bir dahakine birlikte gidip izleyeceğiz kızları.)

Farklı geçmişlere, deneyimlere sahip; biri diğerine benzemez altı kadın. Haliyle sahnede anlattıkları da bambaşka tellerden çalıyor. Türk akraba sisteminde hayatta kalmayı başarabilmiş bir kadının başına gelenler, atarlı Laz hostes, sensörlü tuvalet ışığıyla halay çeken talihsiz bir genç kadın, izleyiciyi ummadık bir yerden vuran “Evlenecek miyiz” sorusu, Kadıköy-İzmir hattında memleketimden insan manzaraları ve Annie are you OK (emicimivokke) sorusunun düşündüren anlamsızlığı… Bünye bu deliliklerin arasında gidip gelirken hafifliyor, dış dünyanın etkisinden kopuyor. İki saat boyunca sağlam bir şekilde gülebilmek güzel bir şeymiş, ömrüm uzadı sanırım.

Gelecekte…

Çok da Fifi’nin bir sonraki adımlarına gelince… Toplu gösterileriyle 7 Eylül’de BKM Mutfak Çarşı‘da, 15 ve 29 Eylül akşamları da Living Room Art Cafe & Social Club‘da sahnede olacaklar. Ayrıca tekli olarak da sahne alıyorlar; Buse Sinem’i 8 Eylül’de, Meltem’i 14 Eylül’de, Deniz’i de 22 Eylül’de yine Living Room Art Cafe & Social Club‘da izleyebilirsiniz.

Kasım ayında ise Gülmekten Geberiyoruz – 50 Yıl Karikatürkiye festivalinde sahne almak için Berlin’e gitmeyi planlıyorlar. Hatta bu festivalle birlikte Berlin’de sahneye çıkan ilk Türk kadın mizahçılar olacaklar. Ufukta bir de sahne dışında bir proje var: Deniz’in senaryosunu yazdığı ve yine Çok da Fifi kadınlarının başrollerini üstleneceği bir dizi için kolları sıvamışlar. Zaten bir süredir Çok da Fifi adlı sosyal medya hesapları üzerinden paylaştıkları videolarıyla kendilerini sahne dışında da sıkça göreceğimizin müjdesini vermişlerdi. Daha fazla Fifi’ye kimin itirazı olabilir ki?..