Hızla giyotine doğru giderken: Celebrity kültürü ve ”onlar” ve ”bizler”

Karantinada yaşamanın hayatımızdan götürdüklerine giyinip süslenme, sarılıp koklaşma, etkinlikten etkinliğe hoplamanın yanında celebrity kültürü de eklendi. İyi niyetli başlayan “hepimiz aynı yerdeyiz” birlik ve beraberliği, ünlülerin bu fasıla aslında bizim gibi apartman dairelerinden değil, ultra-mega-malikanelerinden bağlanmasıyla hemen bozuldu.

Celebrity’lik neydi?

Bu sefer emek değildi sanki. Celebrity deyince aklımıza film yıldızları, müzisyenler geliyor ama influencer’ların yükselişiyle celebrity’liğin zaten belirsiz olan tanımı iyice bulanmaya başladı. Halka mal olan, yan masada adı geçtiğinde neden bahsettiklerini anladığımız herkesten ”celebrity”, yani ”ünlü” olarak bahsedebiliriz. Hayatımıza bu denli nüfuz etmeleri magazin programlarıyla olduysa da en az 500 yıldır olan bir müessese.

oscar wilde

Shakespeare yazar olduğu kadar oyuncu da olduğu için sokaklarda tanınan biriymiş, hatta kendisine diss atan rakip yazarlar da mevcutmuş. Kendisinin birkaç yüzyıl küçüğü Oscar Wilde, dekadan hayat tarzı, çağının çok ötesindeki zevkleri ve dönemin yasalarını aşan eşcinselliğiyle sık sık mecmuaların kenarında, köşesinde, bazen tam ortasında yerini almış. Ünlüleri sadece popüler kültüre mal etmek doğru olmaz, her ne kadar bulundukları toplumda felsefe popüler kültür sayılsa da Simone de Beauvoir, Jean-Paul Sartre ve Michel Foucault da paparazzinin flaşından kaçamayan figürlerdi. Günümüze yaklaştıkça aklımıza sakalını ovmasıyla gelen, komünist literatür süper-celebrity’si Slavoj Žižek‘i düşünebiliriz. 16 yaşında İsveçli bir çocuk bile, okula gitmeyerek yaptığı iklim krizi direnişiyle adını Times Yılın İnsanı seçilecek kadar duyurabiliyor.

Celebrity’lerin hayatımıza bu denli girmesi internetle değil, karakterlerinin bir ekonomik karşılığı bulunduğunun (yani evet, kazanç kapısı olduklarının) fark edilmesiyle oldu. Hollywood’da 40’lı yıllardan beri film yıldızları içinde oldukları filme oyunculuklarının yanında sponsorluk, tanınırlık ve izleyici getirmekle yükümlüler. 60’larda ünlüler markaların reklamlarında boy göstermeye başladılar. Hitchcock bir para transfer uygulamasının reklamlarında boy göstermiş, bugün olsa “Ne alaka?” derdik kesin.

80’lerdeyse ürünler celebrity’lere göre yapılmaya başladı, 30-40 sene geçse de ilk günkü değerini koruyan Air Jordan’lar gibi. Bu böylece kendini besleyen bir üçgen haline geldi. Markalar kitlelere ulaşmaya çalışıyordu, kitleler ünlülere ulaşmaya çalışıyordu, ünlüler markalardan sponsorluk alıyordu, kitleler bu markaları ünlülere öykünerek kullanıyordu. Kendi kuyruğunu kovalayan köpekler gibi kendini besleyen bir celebrity kültürü oluştu, bu kültür büyüye büyüye hepimizi kapsadı, biz de farkında olmadan tam karnında kaldık, manzarayı seyre daldık.

Screen Shot 2020-08-13 at 17.31.16

Tarihsel olarak aristokratlara ve burjuvaziye ayrılmış bir pozisyon celebrity’lik müessesesi, sosyeteyi oluşturan kemik kitle. Celebrity’lik bugün bile sırtını “bizden biri” söylemine dayasa da aslında “kendini sıfırdan yetiştirmiş”, “self-made” celebrity sayısı oldukça az. Musk soyadı bize Elon Musk dışında pek isim çağrıştırmasa da Musk’ın ailesi girişimcilerle dolu. YouTube’da odasından yaptığı düşük prodüksiyonlu şarkılarla gönüllerimize (ama en çok benim gönlüme) taht kuran Clairo’nun babası, bir ton firmanın üst düzeylerinde görev almış. Richard Dyer bunu yıldızın paradoksu diye adlandırmıştı, yıldız olmak için aynı anda sıradan ve sıra dışı, her yerde ve ulaşılmaz olunmalı.

WhatsApp Image 2020-08-13 at 15.39.37

Marilyn Monroe döneminde tartışmasız bir tanrıçaydı, fakat aile hayatında yaşadığı sıkıntılar hayranlarının gözünde onun pozisyonunu daha ulaşılabilir kıldı ve onu bugün olduğu anlamıyla bir ikon haline getirdi. Bu günümüzde biraz şekil değiştirdi, aşırı cilalanmış, hata yapmayan, “salata-yiyici”, kusursuz yıldız imajı yerini bizler gibi etten kemikten, bizimle aynı pandemiden muzdarip, pizzasından vazgeçmeyen celebrity’lere bıraktı. Bazı celeb’ler için bu karakter yapay olarak tasarlanıyor. Jennifer Lawrence yüzü asla kızarmayan, kırmızı halıda tökezleyen, üzerine “bir bira olsa içilmez miydi” diyebilen bir celebrity olmasıyla gönüllerimize taht kurmuştu. Zendaya’nın Odell Beckham Jr.’a arkadan sinsice yaklaşmasını da hâlâ aşabilmiş değilim. Ünlülerin yaptıkları şapşallıklar hâlâ fazla cilalanmış olmalı ki influencer’lara ilgi arttı, bugünkü anlamda influencer halini aldılar. Emma Chamberlain gibi ekranda geğirmekten, sivilcelerini göstermekten, bir haftadır duş yapmadığından bahsedebilen, buzlu kahve bağımlısı gençler kendilerine başta YouTube olmak üzere platformlar buldu. Fakat Emma’nın Louis Vuitton’la olan ilişkileri, Fransız Vogue’u için yaptığı içerikler ve Los Angeles’a taşınmasıyla değişen hayatı takipçileriyle arasındaki mesafeyi uçuruma sürdü. “Bizden biri” celebrity tiplemeleri bundan ibaret değil tabii, çeşit çeşit celebrity tiplemesi mevcut ama karantina sürecinde bu “içimizden birilerinin” 27 milyon dolarlık malikanelerinde sıkılması haklı olarak bizler gibi daha fani olanların sinirine dokunmaya başladı.

Son derece sağlıklı bir savunma mekanizması olarak sinirimize dokunan şeyleri gıcık ola ola takip ederek, gıcıklığına izliyor ve daha çok kuruluyoruz. Benim için bu kırılma noktası realite şovlarında (evet sana diyorum, Keeping Up With The Kardashians) oldu.

Ünlülerin hayatlarının her detayını, aile tatillerinde bizimle aynı daralmaları ve tartışmaları yaşadıklarını, biri bir şeyi izinsiz ödünç aldığında çıkan kardeş atışmalarını görüyoruz. Hayatlarının bu kadar içinde olmak bizi onlara yakınlaştırdıysa ve “celebrity de olsa insan insandır” dedirdiyse bile, onların içinde olduğumuz hayatları hâlâ o kadar gerçeklikten uzakta, bambaşka bir evren ki bu boşluğu hiçbir kardeş atışması doldurmuyor. Bunun için kendime yaptığım bir test, Kim küpesini okyanusa düşürdüğünde Kourtney’den yana mı, Kim’den yana mı taraf aldığım… Hatırlamayanlar için Kardashian’ların Bora Bora tatillerinde Kim pırlanta küpesini okyanusa düşürüyordu. O pırlanta küpesini bulmaya çalışır ve hüngür hüngür ağlarken Kourtney ikonik bir şekilde “Kim, ölen insanlar var” diyordu. Burada Kim’in tarafını tutmak, malının kıymetini bilmeye; Kourtney’in tarafını tutmak, materyal dünyadan uzaklaşmış olmaya; ikisinin de tarafını tutmamak düz, etten kemikten bir fani olduğunuza işaret ediyor.

WhatsApp Image 2020-08-13 at 15.39.30

Özellikle tam şu an, dünyanın hem sosyal hem ekonomik olarak dönüm noktasında olduğu bir an ve celebrity’lerden beklentilerimiz pek tabii değişti, aslında sadece sırça köşklerinden çıkmalarını beklemiştik, yalnız onlar buna ayak uyduramadı. Aslında umduğumuz platformlarını doğru şekilde kullanabilen ve bağışta bulunabilen ünlülerdi. Bulduğumuz ise oluşturdukları steril ortamda, gerçeklikten fersah fersah uzakta performatif aktivizmde bulunan ve “çok üzgün” olan, “iyi dileklerini” gönderen celebrity’ler oldu. Vaziyet böyle olunca aynı hamburgeri yememiz, aynı hafta tökezlememiz, aynı renk Converse giymemiz bir anlam ifade etmedi -zaten yediğimiz hamburger bile bir değil ki. Celebrity’lerin kendi deyişleriyle hep beraber, el ele geçtiğimiz bu dönemde kaybetmekten şikayetçi oldukları rutinleri, çoğumuzun aklından geçiremeyeceğimiz lüksler.

Ayrıcalıklarının bu kadar farkında olmayan ünlüler, barış yanlısı biri olmama rağmen 25 yıldır tanık olmaktan en memnun olduğum hareketi başlattı: #GUILLOTINE2020. Giyotin listesine eklenen ünlüler arasında oğluna fiyatı yaklaşık 500 dolar civarı hoverboard’unda servis yaptıran Jennifer Lopez, “daha normal hissetmek için” Louboutain’lerini çekerek kahvaltı hazırlayan Priyanka Chopra, “bana öyle bakma, anlayacaklar” hissi yaratan derin bakışlarıyla Imagine söyleyerek içinde bulunduğumuz küresel pandemiyi iptal eden Gal Gadot var.

WhatsApp Image 2020-08-13 at 15.39.36 (1)

Celebrity’lerin varlığı ve statüleri meritokrasi ve yetenek ve azmin zaferi gibi görünebilir, ama onlardan düz vatandaş enerjisi almamıza dayanıyor. Onlardan beklediğimiz her şey aslında bize bağlı ve elde tutması imkansız, hatalı bir öncül, ne yaman ironidir ki yapay olarak tasarlanmış bir samimiyet. Celebrity kültürü uzun zamandır kimseye doğal, reklamsız bir fayda sağlamadı. Böylece doğal seçilim ile yerini mikro-celebrity’lerin çağına bıraktı. Yaşasın anne-babalarımızın tanıyamayacağı, 10k’in üzeri-100k’in altı, odasında webcam’le içerik üreten, çabalarsak bizim de olabileceğimiz, bu sefer hakikaten #relatable üçüncü dalga celebrity’ler!

 

celebrity kültürü