
Antik kentlerin izinde: Koudelka – Aynı Nehirden Geçmek filminin prömiyeri İstanbul Film Festivali’nde gerçekleşecek
41. kez sinema severlerle buluşan İstanbul Film Festivali (”41” demişken şuraya bir nazar boncuğu bırakalım) 135 uzun ve 22 kısa metrajlı filmden oluşan programıyla 19 Nisan’a kadar ful fors devam edecek. Dünya sinemasının en yeni örnekleri, usta yönetmenlerin son filmleri, yeni keşifler ve kült yapımlar derken biz izleyiciler olarak yılın bu en sevdiğimiz zamanında oluşturduğumuz seçki de uzayıp gidiyor. Bizi heyecanlandıran filmlerden biri de Koudelka – Aynı Nehirden Geçmek… Coşkun Aşar bu belgeselde efsanevi fotoğrafçı Josef Koudelka’nın ruhumuza antik taşlar vasıtasıyla dokunduğu son projesini adım adım takibe alıyor ve de bizi hayranlık duyulası Koudelka tecrübesiyle yakın planda buluşturuyor.
Yaklaşık 75 dakika süren bu filmde Koudelka’nın Ruins projesi için kadrajına Türkiye’de bulunan Antik kentleri sığdırmasına tanık olurken usta fotoğrafçının hayat deneyimlerinden de bol bol faydalanıyoruz. Ve tahmin edebileceğiniz gibi büyük bir zevkle izlediğimiz bu anlara dadanıyor, zamanın durduğu anlara odaklanıyoruz.
Koudelka, hayatının büyük bir kısmını mükemmel bir fotoğraf karesinin peşinde yollarda, uyku tulumlarında geçirmiş, gerek bir işgalin altındaki insanları gerekse zamana meydan okuyan antik taşları ölümsüzleştirdiği anlarla her dönemde adından söz ettirmiş bir isim. 1960’lı yılların sonlarına doğru yayınladığı Prague Invasion ve de Gypsy koleksiyonları günümüzde birçok kişi tarafından 20. yüzyılın öncü fotoğraf serileri arasında görülüyor. Ve efsanevi Magnum fotoğrafçısının 1980’li yıllardan itibaren daha çok panoramik doğa/manzara fotoğraflarına ağırlık verdiği biliniyor. Zaten kendisi de son 26 yılını Akdeniz çevresindeki sit alanlarını fotoğraflayarak geçirdiğini söylüyor. Daha çok belgesel fotoğraf çalışmaları ve filmleriyle tanınan ödüllü fotoğrafçı Coşkun Aşar ile da yolları tam bu noktada kesişiyor.
İkili Koudelka’nın 2008’de Pera Müzesi’nde açılan retrospektifi için geldiği İstanbul’da tanışıyor ve ilk yolculuklarına 2011’de çıkıyor. Ve Aşar, Koudelka’nın Ruins isimli, çekimleri altı yıla yayılan, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki toplam 11 şehre, 60’a yakın antik kente uzanan yolculuğunun bir kısmına eşlik ediyor, her anını belgeliyor ve nihayetinde de en can alıcı kısımlarını bizimle paylaşıyor. Aşar’ın Ayhan Hacıfazlıoğlu’nun kurgusuyla beyazperdeye taşınan ve Türkiye prömiyerini ilk kez 41. İstanbul Film Festivali’nde gerçekleştirecek olan filmi Koudelka – Aynı Nehirden Geçmek için Koudelka şöyle diyor: “Şunu söyleyebilirim ki benimle ilgili bugüne kadar böyle bir film yapılmadı ve bundan sonra da pek yapılabileceğini düşünmüyorum.”
Filmin daha ilk dakikalarında gerçek bir fotoğraf dehasının yanı sıra oldukça sabırlı, bilge ve de yaşam dolu bir insanı takibe aldığımızı anlıyoruz. Binlerce yıldır ayakta duran antik kentlere yaklaşma amacı onları fotoğraflamaktan ziyade bir kutsamayı çağrıştırıyor bize. Çıplak gözlerimizle tanık olabildiğimiz bu arkeolojik kalıntıların birer mucize olduğunun gayet farkında olan Koudelka, büyük bir sabırla doğru anı, ışığı, gölgeyi bekliyor ve deklanşöre yalnızca “maksimum”a ulaştığında basıyor. Bu sırada da bizimle hayat ve kariyer tecrübesini paylaşırken eşsiz manzaralar eşliğinde bir yaşam öğretisi sunuyor. Bazen de aklından geçenleri, binlerce yıldır yerinden kıpırdamayan bir taşın üzerindeki asker siluetini görebilmek için saatlerce beklemek zorunda kalırken “beklemekten hiç hoşlanmıyorum” diyerek tüm dürüstlüğüyle paylaşıyor bizimle. Yine de manzara fotoğrafçılığında gerçek patronun güneş olduğunu vurgulamayı, ona itaat etmeyi öğrenmemiz gerektiğini söylemeyi de ihmal etmiyor usta fotoğrafçı.
Koudelka uzun yıllardır antik kentleri (yaklaşık 200 tane) gezip onları tekrar tekrar fotoğraflıyor. Bu kentleri yıllar sonra yeniden ziyaret ettiğinde karşısında bazen depremden hasar görmüş bir kent bulurken bazen de daha önce yakaladığı bir karenin daha iyisini çekebilmek için kolları sıvıyor. Ve en önemlisi de onları olduğu gibi kabul ediyor; “hayatım boyunca fotoğrafladığım şey çağdaş insanın çevreyi nasıl etkilediği oldu” diyor. İnsan eliyle ya da doğal afetlerle zarar görmüş, kırılmış, değişmiş ama bir şekilde ayakta kalmış bu mistik kentlerin evrimlerini yakalıyor. Ve bunu hem romantik hem de gerçekçi bir noktadan yapabilmeyi başarıyor. Depremden zarar görmüş bir tiyatro merdivenlerinde bile bir estetik, nizam görebilirken çevreye, doğaya, insanlara ya da diğer canlılara olan hassasiyetini de koruyor. Her daim güler yüzüyle ve şefkatle yaklaşıyor çevresine… Ege’den Yunanistan’a uzanan durgun ve masmavi bir denize bakıp orada yiten mülteci hayatlarını düşünebilmesi, onların acısını hissedebilmesi Koudelka’nın kadrajından sadece manzaralar kovalamadığını da anlatıyor bize. Ayrıca “Her zaman ilgimi çeken şey ‘maksimum’du” diyen ve de inatla kendi maksimumunun, mükemmelinin peşine düşen disiplinli kimliği de Koudelka’yla ilgili hayran kaldığımız bir başka özellik oluyor.
Ve Coşkun Aşar, Koudelka – Aynı Nehirden Geçmek filmiyle bizi Koudelka’nın panoramik karelerinin ardındaki hislere, bir dolu yaşam tecrübesine ortak ediyor. 2018 ve 2019 yılında Koudelka’nın yolunun Türkiye’deki antik kentlere düşen yolculuğunda Aşar, toplam 130 saatlik bir görüntü ve 30 saati aşan söyleşiyi kayıt altına alıyor. Aşar’ın bu kayıtlarından oluşturulan mini derlemede yıkımla estetiği buluşturabilmenin mümkün olduğunu kendi gözlerimizle görüyor ve arkeolojik kalıntılara çok daha farklı bir gözle bakabilmeyi tecrübe ediyoruz. Ve hepinize de Koudelka ile bir kere de olsa aynı nehirden geçmenizi şiddetle tavsiye ederek yazımızın sonuna geliyoruz. Filmi 41. İstanbul Film Festivali Ulusal Belgesel Yarışması kapsamında 14 Nisan Perşembe 16.00’da Kadıköy Sinematek ya da 16 Nisan Cumartesi 16.00’da Beyoğlu Sineması’nda izleyebilirsiniz. Ayrıca festival programının detaylarına da şuradan göz atabilirsiniz.