Met Gala 2023’ün “Neden?” dedirten teması: Karl Lagerfeld

Moda dünyasının nefesini tutup beklediği Met Gala cephesinden yeni gelişmeler var. Her yıl Mayıs ayında, Metropolitan Sanat Müzesi ve Costume Institute işbirliğinde gerçekleşen Met Gala, belirli bir tema etrafında şekillenen ve tüm konukların bu temaya uygun giyinmelerinin beklendiği prestijli bir etkinlik. Etkinliğin en önemli anı kırmızı halı töreni ancak bu büyük gece kadar ses getiren bir diğer olay, etkinliğin temasının açıklanması. Yani, kırmızı halı töreninde neler göreceğimizin ipucu…

2023 Met Gala teması ise “Karl Lagerfeld: Bir Güzellik Çizgisi” olarak duyuruldu. Etkinlik, ömrünün 65 yılını moda sektörüne adamış Chanel, Fendi ve Chloé gibi büyük markaların tarihlerine ismini yazdırmış tasarımcı Karl Lagerfeld’in anısına düzenlenecek.

Okuma önerisi – Geçmişe saygımızla dadanıyoruz: Met Gala tüm ışıltısıyla tekrar karşımızda ama biraz daha uzakta

Ömrünü modaya adamış, kimilerince “dahi” olarak tanımlanan bir tasarımcıyı onurlandırma fikri kulağa hoş gelebilir. Ancak cinsel saldırı, ırkçılık, cinsel yönelim ve beden algıları gibi konularda toksik fikirleri ve eylemleriyle hafızalarımıza kazınmış bir isim söz konusu olunca elbette “Neden?” sorusu düşüyor aklımıza. İtirazlarımızla Karl Lagerfeld’e ve 2023 Met Gala’ya dadanıyoruz.

Met Gala’ya giriş 101… 

Paris, Milano, New York moda haftaları, markaların özel koleksiyonları ve işbirliği duyuruları bir yana senenin en büyük moda etkinliklerinden biri Met Gala. Hatta törene kimlerin ev sahipliği yapacağı, kimlerin davet edileceği bile başlı başına büyük bir olay.

Vogue genel yayın yönetmeni Anna Wintour, 1995’ten beri moda endüstrisindeki etkinliklerin amiral gemisi pozisyonundaki Met Gala’nın kaptanı. 1999’dan beri etkinliğe, değişen ünlü eş başkanlarla birlikte başkanlık ediyor, hatta kimlerin nereye oturacağına bile o karar veriyor. Kökleri 1948’e uzanan Met Gala’nın esas amacı Metropolitan Müzesi’ne bağış toplamak. Bağışlar toplansın tabii ama bizim aklımız fikrimiz kırmızı halı töreninde…

Çünkü her yıl belirlenen bir tema var ve davetliler bu temanın ruhuna uygun şekilde giyinmeli.

Kim Kardashian’ın baştan aşağı siyahlar içindeki Balenciaga görünümü, Blake Lively’nin Disney prenseslerini andıran kostümü ya da Rihanna’nın John Galliano imzalı boncuklu mini elbisesini, pelerin ve dev bir taçla tamamladığı heybetli görüntüsü… Evet, akıllarda hemen canlanan bu görüntülerin her biri Met Gala’dan. Ünlüler giyinip kırmızı halıda arz-ı endam ederken bizim payımıza da sinema, müzik ve moda dünyasının önde gelen isimleri ve şaşalı görünümlerini yorumlamak düşüyor genelde. Zaten bu galaya katılmak da öyle kolay bir şey değil. Oyuncu, model, müzisyen, Vogue editörü, Anna’nın özel davetlisi veya Met Müzesi’ne yüz binlerce bağışta bulunup sponsor olacak kadar zengin biri değilseniz, sizi eşofmanlarınızla Instagram başında kırmızı halı yorumlamaya alalım. (Çünkü biz hep oradayız.)

Aslında gündem hayli yoğundu. Paris Moda Haftası tüm hızıyla devam ederken, Paris’ten gelen haberleri yakalamaya çalışıyorduk. Sonra Met’ten beklenen açıklama geldi. 30 Eylül Cuma günü, Anna Wintour ve Met küratörü Andrew Bolton’un öncülüğünde, Paris’te düzenlenen bir toplantıda gelecek yılki Met Gala’nın temasının “Karl Lagerfeld: Bir Güzellik Çizgisi” (“Karl Lagerfeld: A Line of Beauty”) olarak duyuruldu.

2019’da hayatını kaybeden tasarımcı Karl Lagerfeld’in anısına saygı duruşunda bulunulacak bir etkinlik bekliyor bizi. Klasik bilgiler de paylaşıldı tabii prosedür gereği. Met Gala, her zaman olduğu gibi serginin açılış günü olan Mayıs ayının ilk pazartesi akşamı gerçekleşecek. “Karl Lagerfeld: Bir Güzellik Çizgisi” sergisi ise 5 Mayıs-16 Temmuz 2023 tarihleri ​​arasında New York Metropolitan Sanat Müzesi’nde açık olacaktı.

Hemen ardından sergiyle ilgili detaylar geldi. Met Müzesi küratörü Andrew Bolton, her şeyden önce bu serginin geleneksel bir retrospektif olmayacağını, çünkü “Karl’ın tasarımlarıyla daima geleceğe bakan bir tasarımcı olarak geçmişe bakmaktan hiç hoşlanmayacağını” açıkladı. Karl’ın “geleceğe bakan bir tasarımcı olarak” söylemleri ve eylemleriyle ne kadar çağlar öncesinde kaldığı konusuna geleceğiz birazdan ama yine de ekleyelim, sergide tasarımcıya ait 150 orijinal görünüm ve eskiz yer alacak.

The Met’in Fransız Direktörü Max Hollein ise bu yılın temasını ve tasarımcıyı onurlandırma kararlarını şöyle açıkladı: “Karl Lagerfeld, efsanevi kişiliği kadar olağanüstü tasarımları ve tükenmek bilmeyen yaratıcı üretimiyle de tanınan, moda dünyasının en büyüleyici, üretken ve tanınmış güçlerinden biriydi. Bu sergi, onun eşsiz sanatsal pratiğini ortaya çıkaracak ve herkesi Lagerfeld’in sınırsız hayal gücünün ve yenilik tutkusunun önemli bir bölümünü deneyimlemeye davet edecek.”

Karl’ın efsanevi kişiliği, olağanüstü tasarımları, yaratıcılığı, vizyonerliği… Sonsuza kadar uzayan zincirleme sıfat tamlamaları içinde boğulduk biz tüm bunları okurken. Eğer Karl Lagerfeld’i çok fazla tanımıyor ve moda endüstrisinin dedikodu kazanını çok fazla kaynatmıyorsanız buraya kadar her şey normal görülebilir. Hatta “Deha olarak tanımlanan, aşırı yetenekli, vizyoner, pamuk gibi bir tasarımcı onurlandırılıyor, helal olsun Anna’ya!” bile diyebilirsiniz. 

Çünkü karşımızda ömrünün 65 yılını moda endüstrisine adamış, Balmain, Patou, Chloé, Fendi ve tabii ki Chanel gibi birçok dev markayla çalışmış ve bu markaların kimliklerini kazanmalarına öncülük etmiş bir tasarımcı var. Karl Lagerfeld; tasarımları, yenilikçi bakış açılarıyla ismini moda tarihine altın harflerle yazdırdı, doğru. 21. yüzyıl modasının en üretken isimlerinden biriydi, buna da itiraz edemeyeceğiz. Ancak bu oyun kurucu pozisyonunu hiç de iyi kullanamadı Lagerfeld. Yosun tutmuş olması gereken fikirlerini, gücünü de arkasına alarak daima taze tuttu. 

Tasarımlarını, yaratıcı vizyonerliğini bir anda silip atmamıza neden olacak fikirleri ve söylemleriyle dolu arşivler. Kısacası tasarımcı kimliğinin yanı sıra cinsel saldırı, ırkçılık ve tektipleştirilen kadın bedenleri gibi konularda çok can sıkıcı açıklamalarla da hafızalarımızda yer edindi. Tam da bu nedenle, pek çok insan gibi biz de gelecek sene gerçekleşecek Met Gala’nın onun onuruna düzenlenmesine öfkeliyiz, sorguluyoruz ve itiraz ediyoruz. (Tavşan, dağa küsüyor gibi düşünmeyin. Her tavşan, bir dağa küsse, belki olan dağa olur?)

Karl Lagerfeld’e neden öfkeliyiz?

“(…) Bu adam gerçekten çok yetenekliydi, ama platformunu, özellikle kadınlara karşı, belirgin bir şekilde o kadar nefret dolu bir şekilde kullandı ki… Hayatının son yıllarına kadar, pişmanlık göstermeden, hiçbir kefaret teklifinde bulunmadan, hiçbir şekilde özür dilemeden devam etti. (…) Dışarıda bağnaz ve beyaz olmayan bu kadar çok tasarımcı varken neden bu kişiyi kutluyoruz? (…) 

Üzgünüm ama hayır. 90’larda değiliz. Bütün bu saçmalıklarla her şeyi bir kenara atmak için savaşmadık (…)”

Model ve sunucu Jameela Jamil, Karl Lagerfeld fotoğrafının üzerine yazılmış “Hayır” şeklindeki fotoğraf ve bu ifadelerle paylaştığı Instagram postuyla aslında Karl Lagerfeld’e neden bu kadar öfkeli olduğumuzu ve kendisinin ne kadar korkunç biri olduğunu özetledi aslında.

Biz biraz daha spesifik örneklerle devam edelim. 

Varan 1. Karl Lagerfeld, modanın zayıf kadınlara hizmet etme takıntısını hunharca savunan biriydi. Şişmanlığı “tehlikeli ve sağlık için çok kötü” olarak görüyor ve bu konudaki “çok değerli” fikirlerini kadın bedenleri üzerinden yaptığı yorumlarla açıklamaktan hiç çekinmiyordu. Lagerfeld, Adele’in “biraz fazla şişman” olduğunu söylemiş, Heidi Klum’un ise “çok kilolu” olduğunu buyurmuştu. Kate Middleton’ın kız kardeşi, Pippa Middleton’ın “sadece sırtını göstermesi gerektiğini” söylemekten de geri kalmamıştı.

Biraz daha ileri gitmiş Coco Chanel’in feminist olmadığını çünkü “feminist olmak için yeterince çirkin olmadığını” zırvalamıştı. (Coco Chanel’in Nazi destekçisi olması konusuna da ayrıca bir gün tartışalım.) Ayrıca 2009 yılında kimsenin “kıvrımlı” kadınlar görmek istemeyeceğini iddia etmişti. Açık açık şişmanfobikti. Tasarımlarını ve genel olarak modayı zayıf kadınların tekeline indirmeye çalışması da bunun en büyük örneği.

Maalesef sadece bunlarla da sınırlı değil Lagerfeld’in saçmalıkları. Kendisi cinsel saldırı suçları bulunan bir zanlıya çiçek göndermekten hiç çekinmeyen, failin yanında konumlanmış bir isim. Tasarımcı, cinsel tacizle suçlanmalarıyla gündeme gelen eski IMF başkanı Dominique Strauss-Kahn’a çiçek göndererek bir kere daha tarafını belli etmişti. “Dominique Strauss-Kahn’ı ve eşini seviyorum. Onlar harika insanlar ve Paris’e döndüklerinde onlara çiçek gönderdim,” demekten de çekinmiyordu. “Arkadaşının” eylemlerinin rızaya dayalı olmadığı iddialarına hiç de takılmıyordu Lagerfeld. Hatta Dominique Strauss-Kahn’nın “karşı konulmaz derecede çekici olduğunu” söyleyecek kadar şuursuzca açıklamalar yapıyordu.

Tüm bunlara ek olarak; Lagerfeld, şaşırtıcı olmayan bir şekilde sinema, televizyon ve moda dünyasındaki kadınlara yönelik tüm tacizleri, istismarları ve eşitsizlikleri dünya aleme duyuran #MeToo hareketine de karşıydı. 

Birkaç model, stilist Karl Templer’ı kendilerine uygunsuz şekilde dokunmak ve rızaları olmadan iç çamaşırlarını çıkarmakla suçladığında, Lagerfeld, Templer’ın yanındaydı. Hatta bırakın Templer’ı suçlamayı, tüm bunları moda endüstrisinin bir parçası olmanın “normali” olarak görüyordu. Numero dergisine verdiği röportajda şu ifadelerle bir kere daha utanç verici yorumlarını aktarıyordu: “Pantolonunun çekilmesini istemiyorsan, manken olma! Bir rahibe manastırına katılın, manastırda her zaman sizin için bir yer olacak.”

Karl Lagerfeld’in toksik yönleri elbette bununla sınırlı değil. Listeyi sonsuza kadar uzatabiliriz maalesef. Zaten Met’in teması açıklandıktan sonra sosyal medyadaki pek çok kullanıcı da neden böylesine sorunlu yönleri olan bir tasarımcının neden onurlandırıldığını anlamadıklarını söylüyor ve galanın temasını eleştiriyordu. 

Hatta bazı kullanıcılar, Karl yerine belirlenebilecek onlarca isim ve tema önerileri yazmaya başladılar. Aralarında geçen yıl hayatını kaybeden ikonik tasarımcı Virgil Abloh’u, yine yakın zamanda hayatını kaybeden Vougue’un önemli figürlerinden André Leon Talley gibi isimleri önerenler de vardı; Bella Hadid’in Paris Moda haftasına tam anlamıyla damga vuran Coperni elbisesinden ilhamla teknoloji- moda arasındaki ilişkiyi sorgulayan başlıklar önerenler de…

Tüm bu örnekleri de çoğaltmak mümkünken biz de binlerce sosyal medya kullanıcı ve Jameela Jamil gibi “NEDEN?” diye soruyoruz. Bir yandan çok önceden atılmasını beklediğimiz adımların gelmesine “buna da şükür” diyoruz ancak sonra bir bakıyoruz ki aslına bir arpa boyu yol bile gidemediğimiz bir hayal kırıklığı çukuru içindeyiz. 

Karl Lagerfeld’in sorunlu ifadeleri, ırkçılığı, fail savunuculuğu ve daha buraya yazamayacağımız kadar sorunlu yönlerine rağmen yılın en büyük moda etkinliğini onun anısına yapmak… Bu da tam olarak o çukurun içine ittiren adımlardan biri. Hal böyleyken gezegeni, kadınları ve ayrımcılığa uğramış herkesi “kapsayacağını” söyleyen moda endüstrisinin samimiyetine de bir kere daha “Hadi oradan!” diyoruz.