Politigram, çevrimiçi aktivizm ve Z jenerasyonu

Sosyal medya çağında aklımızdan geçenleri rahatça ifade edebilmemiz için artık yalnızca kelimelerle sınırlı değiliz. Çünkü hislerimizi anlatabilmenin çok fazla görsel yolu var. Hayatımıza ilk girdiğinde ciddiyetini sorguladığımız emojiler artık iletişimimizin vazgeçilmez bir parçası haline geldi bile. Ya da GIF’ler, herkesin kendi isteğine göre kişiselleştirebildiği sticker’lar ve tabii her duruma uyarlanan meme’ler de elimizin altında. Birçok kişi kafasından geçenlerin görsel bir karşılığını bulmayı, yazı yazmaya tercih ediyor. GIF’leri eskimiş bulan ve ‘OK Boomer’ diyerek kenara iten Z jenerasyonunun favori ifade aracı ise meme’ler. Bir olaya dair yorum ve fikirlerini uzun uzadıya anlatmak yerine tanıdık bir meme formatına oturmayı tercih eden Z jenerasyonu, artık anlamak için bilgi sahibi olmayı şart koşan, bambaşka bir ifade biçimi geliştirmiş durumda. Tabii bu ifade yöntemi, onların politize olma biçimi de aynı zamanda.

New Yorklu sanatçı ve internet araştırmacısı Joshua Citarella da Z jenerasyonunun meme kültürüne olan katkısını fark ettiğinde bu durumu daha da detaylı olarak araştırmak ve gerçek hayata olan etkilerini anlamak istiyor. Çünkü her gün binlerce yeni meme’in, yaşları 12-17 arasında değişen gençler tarafından üretildiğini ve bu içerikler üzerinden yepyeni bir siyasi alt kültür oluştuğunu fark ediyor. Reddit, 4chan ve Tumblr gibi sitelere de yayılan meme kültürünün Instagram ayağına odaklanan Citarella, burada alışılmış tüm siyasi fikirleri reddeden bir genç topluluk olduğunu ve bu topluluğun mütemadiyen kendini yenilediğini görüyor. Radikal düşüncelere çekilen grupların saatlerce siyaset tartıştığı bu ortama da politika ve Instagram kelimelerinin birleşiminden oluşan Politigram adı veriliyor. Politigramın etnografisini araştıran Citarella üzerinden politigram’a ve Z jenerasyonun radikalleşme sürecine dadanıyoruz. 

‘‘Klavye şövalyesi’’ diye bir zamanlar dalga geçilen sosyal medya aktivizmi günümüzde ciddiyetini kanıtladı diyebiliriz. Sosyal medya sayesinde hakkını arayan ve bir araya gelen birçok grup, yalnızca alışık olmadığımız için bu tip bir politize olma biçimini yok saymamamız gerektiğini hepimize hatırlattı. Citarella da internette politize olmanın Z jenerasyonu üzerinden nasıl göründüğünü bu yüzden keşfetmek istemiş. Son dört yılını internetteki siyasal alt-kültürleri araştırarak geçiren sanatçı, çevrimiçi yani online trendlerin gerçek hayata da yansıdığını ve ciddi etkileri olduğunu düşünüyor. Instagram ve Discord platformlarını odağına alan araştırmacı, konuya dair Politigram and the Post-Left ve 20 Interviews adında iki kitap da yazıyor. Radikal görüşlerin peşinden giderken aslında çevrimiçi bir sol görüş bulmayı amaçlayan Citarella, umduğundan çok daha farklı bir tabloyla karşılaşıyor. 

2015 yılında ilk olarak karşısına çıkan orijinal içerikler yani meme’ler çekiyor dikkatini. Meme kültürünün yükselişe geçtiği bu yıllarda bu içerikleri üretenlerin gençler olduğuna kimse inanmıyor. Biraz da bunu kanıtlamak ve daha da derine inmek amacıyla Citarella’nın araştırması başlıyor. Meme’ler üzerinden gelişen ve ifade edilen alt-kültürlerin etnografisini çıkarmak amacı. Tabii bunu yaparken de Z jenerasyonunun trend’lerini ve siyasal olarak yönelimlerini anlamak istiyor. 2016 yılında Trump’ın kazandığı Amerikan seçimleri ve Brexit’in de etkisiyle yükselişe geçen radikal sağa tepki olarak birçok gencin radikal görüşler benimsemeye başladığını fark ediyor. Aralarında eko-faşizm ve anarko-primitivizmin de bulunduğu uç görüşlerin ciddi kitleler tarafından benimsendiğini görüyor. Citarella’ya göre farklı kıyafetler dener gibi birçok uç görüşü deneyip bırakmayı seçiyor Z jenerasyonu ve fikir değiştirmekten de korkmuyor. 

Okuma önerisi – Pepe the Frog ve Normy’lerle savaş: Feels Good Man belgeseli ve bir meme’in hikayesi

Araştırmada ilk karşısına çıkan grup olan anarko-kapitalistler de değişimin hızının ilginç bir örneği. Kapitalizmi etik bulan, ancak devlet baskısından rahatsız olan bu grup, LGBTQ+ ve azınlık haklarını destekliyor. Özel mülk konusunda sağ görüşle aynı fikri paylaşan grup, kendilerini özgürlükçü olarak tanımlamayı seçiyor. Genelde tarih bilgisinden yoksun sayılabilecek bu gençlerin saatlerce muhafazakarlarla tartıştığını gözlemleyen araştırmacı, grubun giderek radikal sağa yöneldiğini ve tamamen zıt görüşü benimsemeye başladığını fark ediyor. Instagram’daki radikal siyasi görüşlerin tartışıldığı alan olarak tanımlayabileceğimiz Politigram’ı, bu kadar ilginç kılan da bu değişim oluyor. Gençlerin ağırlıkta olduğu bu alanda birçok insan zıt görüşler için içerik ürettikleri farklı hesapları aynı anda yönetiyor. Yalnızca troll olarak tanımlanabileceklerin yanı sıra, fikrini değiştirip tüm hesabını baştan yaratan gençler de çoğunlukta. 

Meme kültürü, lidersiz bir çevrimiçi hareket aslında. Herkesin aynı görselleri kullanarak ücretsiz içerik ürettiği bu platformlarda insanlar saatler süren çevrimiçi tartışmalara giriyorlar. Her türlü görüş burada kendine yer bulurken, genelde herkes karşıt görüşten kişileri takip ederek tartışmaya girmeyi seçiyor mesela. Ana-akım medyada yer almış veya çok takipçili hesaplara güvenilmiyor ve bu hesaplar normal olmakla suçlanıyor. Genelde siyasi görüşlerini ölçen political compass testi yapıp takipçilerini güncellemeyi, nereden nereye geldiklerini ve nasıl bir yol izlediklerini açıklamayı seçiyorlar. Yani Z jenerasyonu, değişmekten korkmuyor ve isimlerinin başına koydukları tanımları rahatça yok edebiliyor. Bir yandan da daha önceden benimsenen birçok görüşü birleştiren tanımları isimlerinin önüne ekliyorlar.

Citarella, araştırmasına başlarken aslında radikal sağa karşı gençlerin geliştirdiği bir çevrimiçi sol görüş bulmayı hedeflemiş, ama karşısına nihilizm esintili, her şeyden bunalmış bir jenerasyon çıkmış. Araştırmacının post-sol olarak tanımladığı bu görüş aslında solcu olarak kendini tanımlamayan, medeniyetten ve toplumsal her yapıdan sıkılmış gençlerin buluşma noktası olarak özetlenebilir. Irk, sınıf ve cinsiyet kavramlarını tamamen yok etmek isteyen, en büyük dertlerini iklim krizi olarak tanımlayan gençler, kendimize yetememenin bizi doğamızdan uzaklaştırdığını düşünüyorlar. Teknolojiye karşılar ve bunu teknolojik araçlarla duyurmanın ironisinin de farkındalar. 

Geleneksel herhangi bir görüşü benimsememeyi seçen gençler, ciddi bir çöküşün kurtarıcı olacağına inanıyorlar. Bu noktada da tüm hayatlarını dünyanın sonunun geleceği endişesiyle yaşamış bir jenerasyonun böyle düşünmesi şaşırtıcı değil. Aslında bir çöküş istemeleri, mevcut durumdan çıkış bulamadıkları için olabilir. Benimsenmiş her görüşün onları hayal kırıklığına uğrattığı ve sımsıkı tutunulan ve uzun yıllar asla değişmeyen fikirlerin zararlarını bizzat yaşadıkları düşünülünce de farklı fikirler aramaları oldukça anlaşılır. Denemekten ve değişmekten korkmamaları ve bu denli adanmış olmaları da ilham verici. Citarella’nın devam eden araştırması kendi platformu üzerinden inceleyebilirsiniz.