
İkinci çocuk sendromu: Prens Harry bir noktada susmayı düşünür mü?
Prens Harry doğduğunda, Charles, Diana’ya, “Bugün itibariyle bana hem bir varis hem de onun yedeğini vermiş oldun. Artık işim bitti” demiş. Haklılık payı olan bu travmatik ve tatsız şaka bugün günde en az beş haberle Prens Harry hakkında yeni bir şeyler öğrenmemizin esas nedeni.
”William’a bir şey olursa diye dünyaya getirildim”ler, William benim üzerime yürüyüp tartakladılar, ilk seks deneyimi, önceki kız arkadaşıyla neden ayrıldığı, Meghan’a olan aşkı, annesine olan düşkünlüğü, abisi ve babasıyla olan ilişkisi, Afganistan’da 25 kişiyi öldürdüğünü pişman olmadan söyleyecek pişkinliğine kadar bir sürü ayrıntıya sahibiz Prens Harry hakkında. Üstelik kendi isteğiyle, istediği şeyleri, dilediği şekilde anlatıyor. Önce Harry and Meghan belgeseli ve şimdi de daha satışa çıkmadan ortalığı tam anlamıyla karıştıran Spare kitabıyla.
İkinci çocuk sendromu mu bu? Yoksa Harry annesinin uğradığı zorbalıkların Meghan’ın da başına gelebileceğini anladığı anda tahtı yakmaya mı karar verdi? Peki bir noktada susmayı düşünür mü? Sanmayın ki İngiliz Kraliyet Ailesi’ni çılgınca destekliyoruz; birer içerikçi olarak Harry’nin ürettiği içeriklerin peşine düşüyoruz diyelim… Çok uzatmadan, buyrun taht oyunlarına.
Genelde ailenin ikinci çocuğu olmanın bazı avantajları vardır. “İki çocuğu aynı ebeveyn büyütmez” klişesi, bilirsiniz. Ancak söz konusu Kraliyet Ailesi olduğunda işler değişir. İkinci çocuğun kaderi de, görevi de bellidir.
Dünyanın belki de en ünlü ikinci çocuğu Prens Harry de bu kaderden kaçamadı. Fakat değiştirmek için elinden geleni yapıyor.
Önce “Harry ve Meghan” belgeseli şimdi de satışa çıkmadan “sızdırılan” ve dilimizden düşmeyen Spare kitabı… Harry şu sıralar tam anlamıyla bir süperstar. Kitap tanıtımı kapsamında televizyon programlarına çıkıyor, söyleşilere katılıyor ve dergi kapaklarını süslüyor. Çok ilgi çekiyor çünkü dünyanın en merak edilen ailesinin “dışlanmış” bir üyesi ve anlatacağı her şey en az bir Crown bölümü kadar heyecanlı. Kraliyet Ailesi meraklıları için de bulunmaz bir fırsat aslında bu. Ailenin özel hayatlarına odaklanan dizi ve filmler, aileye yakın kaynaklar ve yakın kaynaklar tarafından yazılmış kitaplar her seferinde ilgimizi çekmeye başarırken bu kez bizzat özneden öğreniyoruz olup bitenleri. Aslında Harry ailenin küçüğü ve ele avuca sığmayanı olmanın tadını uzun bir süre çıkardı. Yerli TV dizilerinde de gördüğümüz, ailenin o şımarık, sorunlu ama “aslında kalbi iyi” ve bir noktadan sonra “patlayan” küçük çocuğu karakterinin tam karşılığıdır Harry’miz.
Peki bu patlama anı neydi? Harry’nin aile sırlarını çarşaf çarşaf ortaya dökmesinin nedenleriyle başlayalım önce. Meghan ve Harry, yaklaşık iki yıl önce Kraliyet Ailesindeki görevlerinden ayrıldı. İlişkilerinin ilk günlerine dayanan ve en sonunda bu karara varan, çok uzun bir süreç bu. Meghan’a yönelik ırkçı tavırlar, aralarındaki yaş farkı, Meghan’ın geçmişi… Bu liste uzar gider. Meghan ve Harry de bir noktada “bizden bu kadar” diyerek görevlerini, hatta İngiltere’yi terk ettiler. Ancak ne olursa olsun Meghan ve Harry’nin göz önünde olma ve kendi hikayelerini anlatma istekleri hiç bitmedi. Meghan’ın, Oprah Winfrey röportajıyla başlayan süreç, çiftin farklı iş birlikleri ve adımlarıyla devam etti. Sürecin en cafcaflı kısmı ise yeni başladı diyebiliriz. Çift, geçtiğimiz yıl sonunda Netflix’te ekranlara gelen “Harry ve Meghan” “belgeseliyle” ilk kurşunu attı.
Bu peri masalında tarafımız bellidir (mi?)
Altı bölümlük bu yapım belgesel olarak adlandırılıyor ancak neyse ki hepimiz belgesel türününün gerekliliklerini biliyoruz. “Harry ve Meghan” bir belgesel değil. Yapımın ilk tanıtımlarında da öne çıkarıldığı gibi “Hikayemizi bizden dinlemek daha mantıklı değil mi?” mottosuyla ortaya çıkmış, bol kaoslu, sırları tam olmasa da ucundan ifşa eden, dikkat çekici bir yapım. Niyeti de açık açık belli. Meghan ve Harry kendilerine yapılanları, ayrılma süreçlerini ve olayların perde arkasını “Bir de bizden dinleyin” diyorlar. Belki doğrudan hedef göstererek kraliyet üyelerine saldırmıyorlar ancak çok net bir şekilde aralarındaki sorunları hissettiriyorlar. Küçük vurgular ve bazı özenli dokunuşlarla asıl dertlerinin kimlerle olduğunu çok iyi anlıyoruz.
Modern bir peri masalının içindeyiz. İyiler, kötüler ve kötüleştirilenler var. Bir şekilde taraf olmak zorundayız. Elbette her taraf için söylenecek onlarca şey ve tüm çarpıcılığıyla bizi bekleyen tarihsel gerçeklikler var. Kalbi daima ayrıkotlarından yana olanlar Harry’nin annesinin biricik oğlu olduğuna inanıp Meghan ve Harry’i bağırlarına basarken; “aklı şimdi mi başına geldi?” deyip William ve Kate başta olmak üzere saraya sempati duyanlar da var. (Taraf değilseniz bile tarafsınız. Sadece biraz düşünün.)
Aşılamayan bir travma: yedek olma hissi
Harry, medyanın nasıl bir gücü olduğunu annesi ve Meghan sayesinde çok iyi anlamış olmalı ki ki şimdi bu oyunda elini güçlendirmek için elinden geleni yapıyor. Tabii herkesin kendi medyasının olmasının da avantajalarını arkasına alarak. Zira Meghan ve Harry belgeselinden Meghan’ın reverans yapmayı bilmediği dışında öğrendiğimiz net bir bilgi var. İngiltere Kraliyet Ailesi ve basın arasında amansız bir mücadele ve aynı zamanda gizli kapılar ardında çıkar çatışmalarının döndüğü toksik bir dostluk var. Tam da bu nedenle Harry, Şubat 2021’de kraliyet görevinden ayrıldığından beri medyada kendi sesi ve gücüyle var olma çabasında.
Belgesel bunun ilk ayağını oluşturuyordu. Bir diğer sağlam ayak ise Harry’nin hayatının perde arkasını anlatan Spare adlı kitap oldu.
‘’Spare’’, İngilizcede yedek anlamına geliyor. Bu sözcük Harry’nin hayatını da şekillendirmiş aslında (prenslerin de çocukluk travmaları olur). William, Charles’ın ilk varisi olarak yer alıyor. Harry ise doğal olarak “yedek” varis. Prens Harry doğduğunda Charles Diana’ya, “Bugün itibariyle bana hem bir varis hem de onun yedeğini vermiş oldun. Artık işim bitti” demiş. Buz gibi, travmatik şaka. Sen misin bunu söyleyen? O yedek, ası böyle gölgede bırakır işte. Ay Yapım senaryolarını aratmayan, epey beklenmiş bir intikam hikayesi aslında.
Spare resmi olarak 10 Ocak’ta yayınlandı ancak öncesinde “sızdırıldı”. Hatta kitap o kadar çok konuşuldu ve içeriğine dair o kadar çok şey paylaşıldı ki bir noktada tükettiğimizi düşündük. Ancak kitap ilk gününde 1,4 milyon sattı -bu, kurgu dışı bir kitap için rekor bir hız-. Şu anda Los Angeles halk kütüphanesinde Spare’i ayırmış 2.263 kişiden oluşan bir bekleme listesi var. Tahmini bekleme süresi ise altı aymış.
JR Moehringer tarafından yazılan kitap (hayalet yazar), Harry’nin gençlik yıllarını, annesi Diana ile ilgili anılarını, basınla olan amansız savaşlarını, Afganistan yıllarını, Meghan Markle ile aşklarını, abisi William ve babası Kral Charles başta olmak üzere ailesiyle olan gerilimli ilişkisine kadar uzanıyor. İlk seks deneyimini, Meghan’dan önceki kız arkadaşıyla neden ayrıldığını ya da Diana ile bağ kurmak için “özel güçleri olan” bir kadınla görüşmeye gittiğini öğreniyoruz birden. Öte yandan Afganistan’da 25 kişiyi öldürdüğünü pişman olmadan söyleyecek pişkinliğini de dinliyoruz. (Harry, Late Show’da Stephen Colbert’in konuğu oldu. Kitabı karalama kampanyasının başlatıldığını ve bu konudaki en büyük yalanın Afganistan’da öldürdüğüm insan sayısıyla sanki böbürleniyormuş gibi gösterilmesi olduğunu söyledi.)
William Harry’i yakasından tutup tartaklamış mesela bir de. Ayrıca William, Meghan için “zor”, “kaba” ve “yıpratıcı” demiş. Harry, annesinin ölümünü canlandırmak için Paris’te annesinin kaza yaptığı yerde kendince ufak bir dejavu yaşamış. Meghan’ın Suits dizisindeki seks sahnelerini izlemiş. (Olası sevgilinin, flörtün geçmişi sorgulanmaz, araştırılmaz, ağzımızın tadı kaçırılmaz. İngiltere Prensisin ama bunları biz mi söyleyelim?) Yıllar önce cadılar bayramında giydiği Nazi kostümünün hayatının en büyük hatalarından biri olduğunu söylemişti Netflix belgeselinde. Kitapta ise bu büyük “hatanın” bedelini abisi William ve Kate’e yüklüyor. İnsan bir noktada hatasını kabullenip tüm sorumluluğu almalı sanki, ha? İlk izlediğimizde en azından şuursuzuluğunun farkında deyip biraz da olsa empati yaparken kitaptaki bu açıklamadan sonra “aklın yok muydu?” tarafına geçmemize sebep olacak çizgi inanın ÇOK ince.
Bu ve buna benzer bir çok ayrıntıyı öğreniyoruz Spare aracılığıyla. Kraliyet Ailesi cephesinden ise çıt çıkmıyor. Elbette bir strateji bu da. Aile daha ne kadar sessiz kalacak bilemiyoruz. Bu arada Harry’nin kitabı, en az Manas Destanı kadar uzun olabilir. Zira Entertainment Tonight’a göre, Prens Harry’nin Penguin Random House ile 35 ila 40 milyon dolar değerinde dört kitaplık bir anlaşması var. (Ohoooo!)
@bridgetenielle Harry WHY WAS THIS NECESSARY #spare #princeharry #princeharryspare #meganandharry #audiobook
Harry ailenin ikinci çocuğu. Şu an “kol kırılır yen içinde kalır” modundan fersah fersah uzakta. Ne var ne yoksa döküyor ortalığa. Annesi Lady Diana’nın kaybı ve Meghan Markle’ın uğradığı sistematik şiddet ve ırkçılığı düşündükçe Harry’nin bu tavrına anlayış göstermek geliyor içinizden. Daima ikinci plana atılmış, zorla ayrık otu haline getirilmiş bir özneye dönüştürülmüş. Ama sonra sormadan da edemiyor insan. Her şey yolunda gitseydi, Meghan, Kraliyet Ailesi’nin “kapsayıcı” yönünün yüzü olsaydı da bu kadar doğrudan yana olur muydu Harry? (Cevabı belli sorular sormaya bayılan biri.)
Böyle işte.
İster modern bir peri masalına Netflix dokunuşu deyin, isterseniz, “O kadar şatafat içinde tek derdiniz bu olsun” diyerek Harry’e kızın. Belki de daima ikinci plana atılmanın acısını çıkaran hafif şımarık bir adamın güç gösterisi olarak görebiliriz bu gündemi. Çünkü sınırları ve katılığıyla bilinen bir aileyi olabilecek en iyi şekilde cezalandırıyor Harry: Her şeyi anlatıyor ve asla susmuyor. Ailenin suya sabuna dokunmayan açıklamalarını ya da genelde sessiz kaldığını düşününce Harry’nin ilk seks deneyimini de annesinin ölümünün ardından yaşadıklarını anlatması da, “Ben yandım, hepinizi de yakarım” tadında stratejik bir hamle aslında. Neyse. Seçim sizin. Ama bir süre daha Harry’i konuşacağız. En azından onun içi soğuyana kadar.