
Şarkılara dadanarak Nick Drake’i anmak
Nick Drake ismini duyduğu anda insanın zihnini bolca karanlık, yer yer puslu bir hayal bulutunun sarması normal mi acaba? Dramanın dibine vurup bu durumu (evet, ilk cümledeki durumda kendimden bahsediyordum da, genelleyebileceğime dair nedense çok keskin bir hisse kapıldım) “şarkılarında yoğun olarak ölümün hissedilmesi” gibi derin bir analizle açıklamak sonra da üstüne bir sigara yakmak çok havalı olurdu ama şu meymenetsiz pazartesi günününde, Amerika’yı keşfetmiş gibi Nick Drake’e dair ahkam kesmeye kalkışmayacağım elbette.
Gitarından çıkardığı tıngır mıngır seslerle resmen suyumuzu çıkaran Nick Drake’in ölüm yıl dönümü bugün. (Yazının asıl sebebi…) Şehrin pis pis gri bulutlarla kaplandığı şu günde oturup sizler için bir Nick Drake seçkisi hazırlamak büyük bir zalimlik biliyorum ama yani, böyle bir günde değil de, kuzuların çimlerde hopladığı bol kirazlı şen şakrak bir günde mi dinlenir Nick Drake?
Day is Done (Hani gitarlar yeterince ölümcül değilmiş gibi bir de yaylılar dadanıyor şarkıya!)
River Man (Adının “Sonbahar Marşı” olarak değiştirilmesini talep ediyorum bu şarkının.)
One of These Things First (Çok soran olduğu için (!) söylemem gerektiğini düşündüm, bu benim en sevdiğim Nick Drake şarkısı… En “neşeli gibi olan” şarkısı sanırım.)
Time Has Told Me (Bu şarkının girişini ne zaman dinlesem Adile Naşit’in Ah Nerede filmindeki hallaçlı sahnesi aklıma geliyor ve bu da günah haneme yazılıyor, biliyorum.)
Pink Moon (Vokallerinden dolayı olsa gerek, bence en naif şarkısı… Şöyle bir sarılasın geliyor adama…)