
Şehrin sokaklarında vahşi hayvanlar dolaşıyor
Güzel ve özgün şeylere ihtiyacımız var. Sadece günümüz şenlensin diye değil, kimi zaman griliklerin içine gömülüveren şehrin koşuşturmasında zihin açıklığımızı koruyabilmek için. Kaybid’in işleriyle ilk karşılaşma anı bu açıdan neredeyse hayati bir öneme sahip; kafanızı eğmiş hızlı hızlı yürürken bir kaldırım köşesinde veya bir duvar kenarında karşınıza renkli bir gergedanın çıktığını düşünün. Bir başka gün de bir panda selamlıyor sizi, sanki fantastik bir maceraya çağırır gibi… O andan sonra nasıl hayatınıza eskisi gibi devam edebilirsiniz ki?
Birinin bir oyun kurguladığı ve sizi de buna davet ettiği ortada. Neyse ki Instagram sayesinde arkasında Kaybid olduğunu öğrendik. Eğer Kaybid’in bu oyununun bir parçası olmayı kabul ederseniz, İstanbul sokaklarını turlayan minik vahşi hayvanları takip etmeniz yeterli. Eğer henüz hiçbiriyle karşılaşmadıysanız, buradaki Google Maps haritası üzerinden izlerini sürüp hikayelerine ortak olabilirsiniz.
Yine Instagram üzerinden yollarımızı kesiştirdiğimiz Kaybid’le şehri turlayan vahşi hayvanların hikayesini konuştuk. Çok yakında elimizde Google Map, tek tek adımlarını takip etmeye koyulacağız.
Aslında yaptığın işleri Instagram’da severek takip etsek de, sana dair çok az şey bildiğimizi fark ettik. Eğer bir sakıncası yoksa anlatır mısın, “kaybid” kimdir, nedir? Bir ekipten mi oluşur, yoksa tek kişi midir?
Açıkcası mümkün olduğunca anonim kalmaya özen gösteriyorum. Fakat günümüzde bunu sağlamak pek mümkün değil. Yine de kısaca kendimden ve Kaybid’den bahsedebilirim.
Aslında tüm projeyi tamamlamış, süreci planlamıştım. Tek bir nokta hariç. O da isim. İsmi bulabilmem için 1 bir yıla yakın zaman geçmesi gerekti. Kaybid, bir anlamda değer sahibi bir şeyin yitirdiği o değeri imliyor. Gelip geçiciliğe dair ufak bir vurgu. Güncel olan zamanla güncelliğini yitirir, değeri azalır. Bu ve buna benzer önem, değer, zaman gibi kavramları düşünürken türettiğim bir sözcük.
Kaybid resim, kolaj, gif, animasyon, video ve benzeri medyaları ve sanatsal disiplinleri tek çatı altında toplayan bir streetart projesi. Çalışma küçük boyutlu vahşi hayvan figürlerinin kent içinde muhtelif yerlere yayılmasını kapsıyor. Bir anlamda sokaklara salınan bu hayvanlar izleyicisine belki de bu dünyanın sadece insanlara ait olmadığını anımsatabilir ya da kentlerin aslında dünyaya, doğal hayata ne kadar yabancı olduğunu.
Resim bölümü mezunuyum, aynı bölümde kamusal alanlarda, sokaklarda gerçekleştirdiğim bir dizi performanstan oluşan tezimle mastırımı tamamladım. Tek başıma çalışıyorum fakat sokak uygulamalarında kimi zaman “suç ortaklarım” da oluyor yanımda.
Peki şehri bu küçük hayvanların doldurma fikri nasıl ortaya çıktı? Görene yaşama sevinci depoluyorlar adeta!
Dört-beş ay kadar evvel sokaklara uygulamaya başladım çalışmalarımı. Fakat projenin ortaya çıkışı iki buçuk yılı buluyor. Zaten devam ettiğim çalışmalarım esnasında gelişti. Katıldığım bir sergi için hazırladığım başka bir iş bu fikrin gelişmesine önayak oldu. Bir iş bir diğerini doğuruyor, istikrarla devam ettirmek mühim olan. “İstikrarlı hayal hakikattir.”*
Zaten animasyonlarla ilgili çalışmaları devam ettiriyordum. Referans imajlar, animasyonlar, hayvanlar, sonra onların fotoğraflanması ve animasyonun oluşturulması. Uzun bir süreç.
İlerleyen zamanlarda bu hayvanların sokaklara salınması gerekti. Çünkü gerçekten de uygulanabilecekleri en doğru yer sokaklardı sonuçta. Binaların dışı, kimi zaman içi, duvarlar, kaldırımlar, yol kenarları, trafolar, şehir hayatının geçip gittiği yerler… Aslında bu hayvanların bulunmayacakları yerler, hatta bulunmak da istemeyecekleri yerler buralar, kentler. Kadife Sokak’tan sakince geçip gidebilecek bir gergedan ya da geyik düşünemiyorum, yahut Yüksek Kaldırım’dan Karaköy’e güpegündüz, sakin sakin, salına salına inecek bir ayı. Kedi köpek dışında çok az canlı var bu habitat ile uyumlanan. Bunlar dışındaki herhangi bir canlı ile karşılaşma olanağımız da yok zaten. Barındırmayız.
Sokak uygulamaları dışında bir de çerçevelenip duvarlara asılanlar var. Onlara evcilleştirilmiş Kaybid’ler diyorum.
Nasıl bir çalışma yöntemi izliyorsun? “Şu duvara şunu yapacağım” diye planlayarak mı ilerliyorsun, yoksa anlık kararlarla mı?
Baya uzun bir prosessi var çalışmalarımın. Hayvanların hazırlanışı, sokak uygulaması, fotoğraflanması, animasyon. Geçtiğimiz hafta yayınlamaya başladım animasyonları. Siz de görmüşsünüzdür. Hiçbir hayvan aslında tek başına değil, bir hareketin, bir pattern’in parçası. Aslında sokakta gördüğünüz bir tek hayvan gerçekten de oradan geçip giden bir hayvanın hareketinin bir anı. Hiçbir hayvan yalnız değil, fakat her biri tek ve yegane. Dolayısı ile hareketi oluşturmak için hepsini artarda izlemek gerekiyor. Bu noktada devreye akıllı cihazlar, sosyal medya araçları, gifler, video edit programları, videolar ve bunların oynatıcısı programlar ile aplikasyonlar giriyor.
Uygulayacağım mekanları seçerken genelde keşifler yapıyorum. Bakıyorum, araştırıyorum, planlıyorum.. Geçtiğim her yere uygulama için uygun olup olmadığı üzerinden bakıyorum. Çok zevkli bir süreç. Fakat bu planlamalara sadık olduğumu da söyleyemem. Tasarladığım yere gidiyorum bir gece, bakıyorum ki gündüz ne güzel bir duvarken, gece kapanan dükkanların çöpleri yığılmış. Ya da gece gördüğüm o güzel duvarın önüne gündüz masalar sandalyeler atılmış. Bazen de hiç planlamadan hemen yapıveriyorum. Hiç belli olmuyor yani.
Sokağa dair seni cezbeden ne?
Karşılaşmalardaki rastgelelik çok cezbedici, herhangi bir grup, sosyal yapı, sınıf, ırk, din, dil, yaş ya da herhangi bir başka ayrıma olanak vermeksizin orada duruyorlar. Gündelik hayatlarının rutini içerisinde, kamusal, sosyal bir alanda etraflarındaki alışık oldukları tüm datanın yanında; karşıdan gelenler, trafik ışıkları, yaklaşan araba, taksi, ne hoş biri, güzel şapka, yolda su birikintisi, küçük bir tilki, taksi, çarpmadan geçeyim, sarı taksi… tilki mi!
Birden karşılaşılan küçük vahşi bir tilki imgesi aslında kibar, ufak bir dürtme ile gündelik rutin kodlarının dışına çıkıp etrafa ve kendine yeniden bakma olanağı sağlıyor.
Sokaklarda çok güzel işler var, ilham veren çok değerli çalışmalar, uygulamalar… Tüm bu çalışmaların sahibi arkadaşlara da selamlar ve teşekkürler. Bunları takip eden “hunter”lar var. Onlar da çok önemli bir iş yapıyor tüm bu çalışmaları dokümante ederek. Çoğu iş bir zaman sonra kapatılıyor ya da başka bir şekilde yok oluyor, dönüşüyor. Belgelenmeleri çok önemli. Onlara da sokaklardaki tüm çalışmalar, icracıları ve izleyiciler adına ayrıca teşekkürler.
Malum, bizim coğrafyanın insanı meraklıdır 🙂 Seni çalışırken görüp yanına gelenler oluyor mu? Nasıl yorumlar alıyorsun?
Kendimce geliştirdiğim pratiklerle oldukça hızlı hallediyorum işimi aslında. Birkaç kez oldu ama genelde orada küçük bir hayvanın olduğunu ve onun fotoğrafını çektiğimi söylüyorum.
Bazı Instagram paylaşımlarının altında, duvarların ve çizimlerin hikayelerini de anlatıyorsun bildiğimiz kadarıyla. Bu hayvanların serüveninde, zihnine en çok kazınan hikaye ne oldu?
Başından beri hepsini takip etmeye çalışıyorum. Bir kısmının ömrü çok kısa oluyor. Bir kısmı daha uzun ömürlü oluyor, kimisinin üstü boyanıyor, formu, imgesi orada kalıyor. Hayaletler diyorum onlara. Kimisi ertesi gün yok oluveriyor.
Hepsinin “gelip geçici” olduğu bir gerçek, gerek malzeme, gerek uygulama, gerekse kavramsal olarak gelip geçiyorlar. Kent içerisinde bir ömürleri, süreçleri var. Kentin doğasının koşulları ya da insan müdahalesi ile yıpranıp yok oluyorlar. Elimden geldiğince bu süreci de dökümante etmeye çalışıyorum. Müdahale etmiyorum süreçlerine. Sadece tanıklık ediyorum yaptıktan sonra.
Başıma gelen olaylardan birinde; “Suç ortağım”la birlikte Asmalımescit tarafında dolaşıyorduk. Daha önceden gözüme kestirdiğim bir yer vardı. Yanımda orası için düşündüğüm kırmızı şahane bir jaguar. Gece vakti tam hazırlıkları yaptım, uygulayacağım. Yakınlardaki barlardan birinde kavga çıktı ve kalabalık bir insan öbeği bizim bulunduğumuz yere doğru yuvarlanmaya başladı. Tam olarak yapıştırıp yapıştıramadığımdan emin olamadan, fotoğraflayamadan oradan uzaklştık. Ertesi gün fotoğraflamak amacı ile oraya tekrar gittik. Yağmur yağıyordu. Bu kez oralarda görevli yaşlı bir amca geldi. “Fotoraf da fotoğraf, fotoğraf da fotoğraf, kim yapıyor bunları, hep fotoğraf çekiyorlar sonra, hep o turistler çekiyor. Koparıp alacağım, sökeceğim bunu” diyor. “Niye ki amca, bak ne cici, cici jaguar” dedim, “size kızmıyorum, siz çekin fotoğraf, ben turistlere kızıyorum.” dedi. “Neyse amca” dedim, “yağmur yağıyor, sen ıslanma, biz de gidelim, hasta olacağız…” uzaklaştırmaya çalıştım, aklı dağılsın unutsun diye düşünerek. Ardından oradan ayrılırken geri dönüp baktığımda hâlâ orada duruyordu amca elinde şemsiyesi ile. Ertesi gün tekrar geldim fotoğraflamak için. Hava açık, ışık şahane. Fakat jaguarın bedeni ve kafası ortada yoktu. Kuyruk ve ayaklar var sadece.
Çizimlerin yer aldığı tüm duvarları Google Maps’te işaretlemek harika bir fikir. Ben şahsen adım adım gidip hepsini görmek isterim. Google Maps’tan açıp hepsini baştan sona gezen oldu mu hiç, biliyor musun? 🙂
Yerinde olsun ya da olmasın her şekilde yaptığım tüm çalışmaları Google Maps’te pinliyorum ve fotoğraflarını da ekliyorum. Haritanın yardımı ile dolaşanlar oldu. Fotoğraflamak için yola çıkanlar, kimi bölgelerdeki Kaybid’leri avlamak için dolaşanlar, fotoğraflayıp paylaşanlar, yerinde olup olmadığını söyleyenler. Mesaj atarak yardım isteyenler. Van’dan gelip Kaybid fotoğraflayan bir takipçim var. Her geldiğinde vakit bulduğunca Kaybid avlıyor. Instagram’da “thru your lens” isimli story albümlerinde karşılaşanların paylaşımlarını derliyorum. Çok güzel, umut ve mutluluk veren yorumlar alıyorum. O kadar keyifli ki. Bir şekilde herkes için keyifli bir oyuna da dönüştü.
Bu yönü ile, gündelik hayatlara, gündelik hayatların geçtiği mekanlara, şehirlere bu şekilde küçük müdahalelerle böylesi umut dolu ve güzel geri dönüşler almak ayrıca büyük bir keyif ve motivasyon kaynağı. Çektikleri fotoğraflar ve yorumları ile herkese ayrı ayrı, tek tek teşekkür ediyorum.
Haritalamak da aslında hayvanlarımın bu yürüyüşünün ve geçtikleri yerlerin belgelenmesi niteliğinde. Ayak izleri bir yerde. O haritadaki örgü aslında tüm patern, ritim, yürüyüş ve sessiz adımlar.
İstanbul, Ankara ve İzmir’de ağırlıklı olarak çalışmışsınız. Bunu büyütüp, tüm Türkiye’ye yayılacak bir proje haline getirmek gibi planlar var mı aklınızda?
Evet, sessiz adımlarla acele etmeden diğer kentlerden de geçecekler; davetler aldığım, söz verdiğim iller var. Vakti gelince hepsine gideceğim. Mevsim koşullarını bekliyorum aslında, yağmur, kar vb. Doğa koşulları işlerimin daha uzun yaşamasına pek izin vermiyor. Çok çabuk yıpranıyorlar.
İstanbul aslında dünyanın en hayvan sever şehirlerinden biri olabilir. Sokaklar kedilerin, köpeklerin. Sen İstanbul’un kimliğini nasıl tanımlarsın? Ve burada üretim yapmak neden önemli?
İlham dediğimiz şey kendisine yüklenen hali ile romantik ve beklerken geliveren cici bir şey değil. Aslında moral ve motivasyonla, çalışmakla alakalı. İlham hazır olana geliyor. Yani bana gezegen tarihinin en güzel senfonisinin ilhamı gelse, bu müzik kulağı ile geldiği gibi gider. Değerlendirememek bir yana, geldiğini bile anlamam. N’oluyor yahu, bi şey duydum sanki, hep böyle takılıyor aklıma bi şarkı, nerden duydum bilemiyorum… is_tik_rar_lı_ha_… yok çıkartamadım…
Bu noktada İstanbul tüm bu kadim aurası ile düşünce yoğunluğu ile, hazır olana ilham kaynağı, dinamizmi ile moral ve motivasyon kaynağı. Bu moral, ilham olumlu da değerlendirilebilir, olumsuz da, ilhamın user’ı belirliyor bu durumu.
Kent o kadar dinamik ki değişimini kimse anlayamıyor bile. Hele ki bu dönemde, tüm dünya çatır çatır değişirken. Gerçekten de öyle, çatır çatır değişiyor her şey. Toplumsal yapı, demografik yapı, etik değerler, ilişkiler, maddi ve manevi yapılar. Kökten bir değişime tanıklık ediyoruz aslında. Gerek teknolojik gelişmeler, gerek ekonomik değişimler, gerek enerji politikalarındaki değişiklik, gerek nüfus hareketleri ve iklim değişikliği. İstanbul bu değişimi her yönü ile yaşayan şanslı, diğer bir anlamda da şanssız kentlerinden biri.
Şehrin en sevdiğin yeri neresi?
Otobüslerde sağ taraf cam kenarı.
Kaybid olarak başka ne fikirler var aklınızda? Yakın gelecekteki üretimleriniz için?
Kaybid hayvanları sessiz adımlarla yürümeye devam edecek. Onlar için daha çok planlarım var. Kat etmemiz gereken baya bir yol var.
Bunun dışında üzerinde çalışmaya başladığım yeni bir projem var. Tema, uygulama vb. ile ilgili araştırmalarımı sürdürüyorum. Çok da heyecan verici açıkcası. Fakat ona daha var. Stratejisini, temasını geliştirmem gerekiyor. Düşüncede, fikir güzel ama yalın ve güçlü bir hale getirmek için daha çalışmam gerekiyor.