
Taner Ceylan’dan bir İstanbul hayali: “Âheste Çek Kürekleri, Mehtâb Uyanmasın”
İstanbul’un okuduğumuz kitaplara, bayılarak izlediğimiz filmlere ve pek çok sanatçıya ilham verdiğine şahit olduk bugüne kadar. Ancak bu aşinalığa rağmen İstanbul, gizli kalmış yönleriyle ve en önemlisi şehre başka gözlerle bakmamıza vesile olan sanatçılarla kalbimizi çalmayı tekrar tekrar başarıyor.
Sanatçı Taner Ceylan da tam 15 yıl sonra kalbini İstanbul’a açıp rotasını şehre çeviriyor. “Âheste Çek Kürekleri, Mehtâb Uyanmasın” başlıklı sergiyle tam 15 yıl sonra İstanbul’a dönen Ceylan, 2019’dan beri gözlemlediği İstanbul’u farklı ve gizli kalmış yönleriyle ele alıyor, kendi diliyle sunuyor. Bu yeni sergiyle Taner Ceylan’ın gözünden İstanbul’u yeniden inşa ediyor, bir İstanbul hayali kuruyor ve sonra da onu nasıl yıktığını görüyoruz aslında.
Evet, başrol İstanbul’un bu sergide. Şehrin dününü ve bugününü, kendi İstanbul’uyla birleştiriyor Taner Ceylan. İstanbul’un tarihi yapılarını, semtlerini ve belki de çok fazla kulak vermediğimiz hikayelerini resimler, heykel ve video çalışması aracılığıyla, kendi diliyle aktarıyor. Eserlerin yanı sıra Ceylan, hayalindeki atmosferi yaratmak için ayrıca sergi mekanına Hikmet Mizanoğlu’nun seçtiği objeleri yerleştirmiş. Bütünlüklü bir İstanbul hayali var karşımızda kısacası. Ceylan, geçmişin “tozlarını” nazikçe silkeliyor ve bize ruhunu kaybetmemiş güncel bir uyarlama sunuyor. Şehrin gizli kalmış yönlerinden ilhamla başlayan serginin kulağa nostaljik tınılar sunan “Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın” ismi ise İstanbul şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı’nın “Çubuklu Gazeli” şiirinden alıntı.
Köklü bir tarihi var İstanbul’un. Şehre olan sevgimizin ve bağlılığın farkındayız ancak bu tarihi atmosferin farkına varmadığımız anlarla geçiyor aslında günlerimiz. Taner Ceylan da tarihe meraklı bir sanatçı. Önceki dönem çalışmalarında ve sergilerinde de tarihe duyduğu ilgi ve hikayeleri aktarma merakıyla karşılaşmıştık. 2010 – 2013 yılları arasında ürettiği ve Kasmin Gallery New York’taki solo sergide sergilenen “Kayıp Resimler Serisi” bu ilginin başlangıç noktası diyebiliriz. Bu yeni sergi de başlattığı o zincirin en son parçası. Yeni seri, sanatçının hem tarihe olan ilgisinin hem de Osmanlı Devleti’nin anlatılmayan hikayeleri üzerine çalışmalarının devamı niteliği taşıyor. Bildiğimiz ‘resmi’ tarihin dışında, bireylerle güzelleşip zenginleşen hikayeler… Taner Ceylan da portrelerinde, resimlerinde işte bu hikayeleri zihninde yeniden kurgulayarak bize anlatıyor.
Bu arada bir de sürprizi var serginin. Kimi zaman aklımızdan geçen “Heykeller canlansa nasıl olur acaba?” sorusunun cevabını da veriyor “Âheste Çek Kürekleri, Mehtâb Uyanmasın.” Sergi mekanı, Sipahiler Ağası Mehmet Emin Ağa Yalısı’na girdiğinizde hemen bahçede, ziyaretçileri karşılayan bir heykel göreceksiniz. Eli belinde, dünyaya meydan okuyan. Tıpkı İstanbul gibi… Taner Ceylan bu heykel için ilhamın da şimdilerde yaşadığı Olympos’ta kendisine geldiğini söylüyor. Yalıya girip sergiyi gezerken alt katta ise bu heykelin canlanmış halini görebileceğimiz bir video karşılayacak sizi. Bu videoda, heykelin canlanmış haline müzisyen Cem Adrian hayat veriyor. Onunla birlikte mehtaba bakıyoruz, hayallere dalıyoruz…
Başta da dediğimiz gibi Taner Ceylan, 15 yıl sonra yeniden İstanbul’da. Bu geri dönüş, sergiye duyduğumuz heyecanının dozunu artırıyor elbette. Dönüşün İstanbul temalı olması da tabii…Şehre dönmüş ve kendimizi İstanbul’un ritmine bırakmışken, biz Taner Ceylan’ın İstanbul hayaline konuk olmayı çok sevdik. Size de yolunuzu Kanlıca’daki Sipahiler Ağası Mehmet Emin Ağa Yalısı’na düşürmenizi ve bu hayale ortak olmanızı tavsiye ediyoruz.
Taner Ceylan’ın İstanbul’una konuk olacağımız sergi, 17. Uluslararası İstanbul Bienali programıyla da paralel olarak 16 Eylül- 16 Ekim tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.