Ünlüler neden evlerinin kapılarını bize açıyor ve biz de koşarak giriyoruz?

Evim evim, güzel evim; ama bizim değil ünlülerin…

Başkalarının hayatlarına ve elbette evlerine olan merakımız üzerine düşüneceğiz bugün biraz. En çok da ünlülerin… Mesela kombiyi açıp açmama konusunda kendi içimizde çeşitli pazarlıklar yaparken battaniye altında Emma Chamberlain’in evini izlemeye neden bayılıyoruz? Kris Jenner’ın evinin krokisinin zihnimizde olması bizim suçumuz mu? Yoksa bu “gözlem ve sosyal kopyalama” bir hayatta kalma yöntemi olabilir mi?

Peki ünlülerin ihtişamlı hayatlarının bir uzantısı olan evlerini de aynı iştahla merak etmek bizim büyük çaresizliğimiz mi, yoksa hayallerimizi süsleyen mekanlara en yakın olduğumuz an mı? Konut krizini ve kiralara gelen zamları -kısa- bir süreliğine rafa kaldırıp dadanıyoruz.

Yukarıda düşünmeden edemediğimiz soruların “ünlü evleri” kısmına geçmeden önce genel olarak başkalarının evlerini merak etme eğiliminde olduğumuz gerçeğiyle başlayalım söze.

Ev mahremiyetin çok yüksek olduğu bir alan. Ekonomik adaletsizlikleri ya da yaşam koşullarını göz önünde bulundurmadan yorum yapmak imkansız ancak, birinin yaşam alanı; karakterine ve yaşam şekline fikir edinebileceğimiz ilk yer oluyor genelde. 

Yaşam alanını nasıl şekillendirmiş? Bitki insanı mı; duvarları fotoğraf ve tablolarla kaplı iflah olmaz bir anı canavarı mı; sakin bir zihin için minimal bir tasarım mı tercih etmiş, evi yaşayan bir mekan olarak mı görüyor, yoksa sadece barınma ihtiyacını karşılamak için kaldığı öylesine bir alan mı? Tüm bu soruların cevaplarını küçük ipuçlarıyla bulabiliyoruz bir başkasının evinde. Yaşadığımız mekanı güzelleştirme ve kendimizden izler yaratma çabası da buradan geliyor büyük ihtimalle.

Evet, ev çok özel bir alan ancak birinin evine ilk kez gittiğinizde aniden teklif edilen “Haydi gel sana bi evi gezdireyim!” anı çok tanıdık değil mi? Belki sizin de başınıza gelmiştir. Özellikle yeni taşınmış ya da evinde hatrı sayılır değişiklik yapmış bir yakınızın evine ilk kez gittiğinizde bu “garip” durumun içinde bulursunuz kendinizi. Hızlı adımlarla ev sahibini takip edip her yeri çok da didiklemediğinizi belli eden biraz çekingen adımlarla hooop şöyle bir evi turlar, gördüğünüz her odaya methiyeler dizip bu kısa turu bitirirsiniz. Bu soru ve teklif de garip şekilde bir o kadar normalleşmiş aslında. İçimizdeki merak ve yeni “yerler” görme arzusunun nedenlerinden biri olabilir bu. Açık gördüğümüz kapıdan başımızı uzatma, o kişiye dair ipuçları bulma merakı… Belki de hepsi. 

Tasarım fotoğrafçısı Genevieve Garruppo da başkalarının nasıl yaşadığına duyduğumuz merak konusunda bizimle aynı fikirde: “İnsanlar bazı tasarımlara hayranlıkla bakmaktan heyecan duyuyorlar. Aynı zamanda kim olabileceklerini de görmek istiyorlar. Çünkü iyi tasarım her zaman en pahalı şeyleri karşılayabilmekle ilgili değil; kişisel alanınızı, kendinizin idealize edilmiş bir versiyonu gibi hissettirmekle ilgilidir.” Havalı bir cümle kurmuş…

Evleri şahane: Ünlülerin iştah açan evleri

Peki ya ünlü evleri? Elbette merak içindeyiz. Neyse ki TV şovları ve sosyal medya sağ olsun, kafamızı açık kapılardan uzatmanın çok daha ötesine de geçebiliyoruz.

Örneğin, The Kardashians sağ olsun, ailenin tüm fertlerinin evlerinin krokileri zihinlerimize kazınmış. Favorim Kris Jenner’ınki olsa da Khloé’nin binbir umutlarla taşındığı yeni evine de bayılıyorum. Bir yandan da tabii Vogue’un meşhur 73 Questions serisi bana “bunlar nasıl evler” dedirtse de yemek yeme anlarımın favori eşlikçisi. Bazı favorilerimi defalarca izlemekten de vazgeçemiyorum. Sarah Jessica Parker’la beraber görünmez bir şekilde o evde yürüyorum. Gwyneth Paltrow’un antik aynalı, el yapımı duvar kağıdı kaplı ve kendisini iyi hissettiren banyosunu ben de çok seviyorum. Naomi Campell’ın Kenya’daki lüks villasının yerel dokunuşlarına bayılıyorum. Jennifer Lopez’in mutfağına giden koridorun o kadar uzun olması ise hiç haddim olmadığı halde canımı sıkıyor. Chamberlain ve Dakota Johnson’ın evleri mi? Ben o evlerin bir ferdiyim sadece ev sahiplerinin haberleri yok…

Ünlü olmaları ve hayatlarını merak etme isteğimiz var, bu her daim cepte. Ama tasarım ve mimariyle çok haşır neşir olmasanız bile insanlık olarak güzele ve estetik olana ilgimiz de malum…

Bu sorunun yanıtları hepimizde farklı. Ancak Leeds Üniversitesi’nden Dr. Jessica Martin bu ilgi ve merakın sosyolojik nedenlerini şöyle açıklıyor: “Konut krizi şiddetlendikçe, giderek daha fazla genç için ev sahibi olma olasılığı azalıyor. Bu nedenle yenileme ve iç tasarım için sınırsız bütçesi olan birine tanık olarak gerçeklerden kaçmak ‘çekici’ olabilir. Martin’in bir başka “can yakıcı” yorumu ise “yaşam koşullarımız kötüleştikçe, mega zenginlerin evlerini gözetleme iştahımız daha da artıyor” şeklinde. 

Öte yandan çevresel psikoloji üzerine çalışmalar yürüten Adeola Enigbokan, ev tasarımlarına olan bu ilgimizin gerçeklerden kaçmanın ötesine geçebileceğini savunuyor: “Evlere olan bu ilgimiz insanların göç ve iltica, cinsiyet veya cinsel kimlik nedeniyle dışlanma, sınıfta yükselme ve düşme, boşandıktan sonra ilk kez yalnız yaşama korkusu vb. deneyimlerine dokunuyor.”

Buna ek olarak bir “survive etme” yani hayatta kalma yöntemi de olabilirmiş bu. Psikolog Kate Nightingale’e göre “gözlem ve sosyal kopyalama”, kimlik yönetiminin yanı sıra sosyal gruplara uyum sağlamak ve dolayısıyla hayatta kalmak için neyin lazım olduğunu anlamaya yönelik gerekli mekanizmalarmış: ”Bunu sadece sosyal, daha doğal bir şekilde bilgi toplama, araştırma olarak düşünün” diyor. (En sevdiğimiz araştırma yöntemi güncellenmiştir: Ünlülerin ev videolarını izlemek!)

Hal böyleyken başkalarının evlerine duyduğumuz ilgimiz hiç de azalacak gibi görünmüyor. Vogue’un 73 Questions serisi ve Architectural Digest’in Open Door’u bizi ünlü evlerin isimlerine konuk ediyor. Netflix’in çok çok milyon dolarlık evlere odaklanan Selling Sunset adlı şovu da tam gaz devam… Üstelik ev sahiplerinin ünlü olmasına gerek yok. TLC’de ev dönüşümlerinden, dekorasyon önerilerine kadar uzanan çeşitlilikte programlar sezonlarca sürmeye devam ediyor.

TikTok’a bakmayı unuttuk sanmayın. Emlakla ilgili her şey mottosuyla paylaşım yapan Mansiontok hesabı ünlülerin evleri başta olmak üzere cezbedici lüks evleri bir bir tanıtıyor. Fame Houses hesabı ise kendini tamamen ünlülerin evlerine adamış durumda. Genele baktığımızda ise “celebrity houses” etiketinin 354.7 M görüntülenmeye sahip olduğunu görüyoruz.

Tabii gözümüz güzel ve estetik olanın peşindeyken derdimize derman oluyor ünlü evleri. Aklımıza gelmeyen eşyalar, “Buraya kaç apartman dikilir?” diye düşündüren genişlikte bahçeler, özel koleksiyonlar… (Sayarken bile insana ufak çaplı sıkıntılar geliyor.) Evet, bu coğrafyada ünlü evleri hakkında yazarken bile konut krizine, artık inanamayacağımız uçluktaki kiralara geliyor konu. Konut krizi şu sıralar İngiltere ve Almanya da dahil olmaz üzere pek çok ülkenin en büyük sorunlarından biri. Güzide ülkemiz elbette bu konuda da geri kalmıyor, başı çekiyor. İstanbul başta olmak üzere şu sıralar hemen her şehirde birileri konut krizinin farklı boyutlarıyla uğraşıyor. Son yıllarda en çok konuştuğumuz konulardan biri metropol kentlerde barınmanın ne kadar zor olduğu, kiracılar ve ev sahipleri arasında sonu gelmeyen bir savaş başladığı, semtlere göre değişse de derdi hiç azalmayan ütopik kiralar…

(Bu şakalı MTV Cribs videosunu da buraya bırakalım.)

Böyle bir gündemde sanki biraz da gerçeklikle bağımızı koparmak için hemen aynı yaşlarda olduğum, ortak yönlerimizin sayıca fazla olduğu ancak benden bambaşka dünyada yaşayan birinin evini izlemeyi seviyorum ben. Kıskançlık duygusuna yenik düşmememin nedeni de zaten asla sahip olamayacağımı kabullenmiş olmam olabilir. Biraz arabesk gibi geliyor kulağa ama birkaç kez tekrarlayınca aşıyorsunuz.

Kendi adıma sadece çantaları için bir oda ayırdığını ya da sinema odalarını veya devasa havuzlarını gördükçe dünyanın adaletsizliğine sinirlenmiyorum. Bu bir kabulleniş olabilir tabii. Sonuçta başka “dünyalar” sadece izlerken de mutlu edebilir. Bu yazıyı İstanbul’da artan ev kiralarını en azından birkaç saatliğine dert etmeden yazıyorum. Yazıdan sonra da gidip yine bir ev videosu izleyeceğim. Muhtemelen Dakota Johnson’larda olurum. Sizi de kahveye bekleriz.