Yapay zeka: “Hayatınıza böyle girsem, ne yapabilirsiniz ki?”

Geçtiğimiz haftalarda Dedalus Kitap’ın, çevirilerinde DeepL’den faydalandığı ortaya çıktı. Ortaya çıktı diyoruz ama yayınevi bunun okurları için kurguladıkları bir oyun olduğunu söyleyen bir açıklama yayınladı aslında. Her şey bir tweet’le başladı: Twitter’da bir kullanıcı yayınevinin birkaç kitabında çevirmen adı olarak hep D, P ve L harfleri geçen isimler yazdığını görünce bunun yapay zeka programı DeepL’e bir gönderme olabileceğini düşündüğünü yazdı.

Yayınevi de “Heh! Sonunda biri fark etti! Biz bunu bu şekilde yaptık ki, yayın dünyasında bu tartışmanın öncüsü olalım istedik,” şeklinde özetlenebilecek bir açıklama yayınladı. Ve gerçekten de bir tartışma başladı. Tartışmanın, yayınevinin amacını ve niyetini de kapsayan kısımlarını es geçip odağımızı yapay zekanın ortamlara “Hayatınıza böyle girsem, ne yapabilirsiniz ki?” şeklindeki girişine yöneltelim.

Google Translate, DeepL gibi çeviri araçları uzunca süredir hayatımızda olsa da bir çeşit iletişim kurmayı mümkün kılan, sorulara cevap veren, “Esprili bir dilde yanıtla” gibi talepleri göz önünde bulundurarak iş yapan ChatGPT ve benzeri yapay zeka araçları pek çok meslek grubu için şok etkisi yarattı. Çoğumuz için, “Ne güzel, işimi hızlıca yaparım,” cümlesini takip eden düşünce, “İşimi hızlıca yapıyorsa, bana ne gerek var ki?” oldu. Yayıncılık dünyasında bu panik dalgasını ilk hissedenler ise çevirmenler oldu. Ancak konu aslında çevirmenlerle sınırlı değil. Metin yazarları, editörler ve hatta yazarlar bile yapay zekanın kapsama alanında. Adını hukuki sebeplerden ötürü şimdilik gizli tutan bir yazar, bir yayınevinin sözleşmeye yapay zekayı yazarın eserleri üzerine eğitme maddesi koymak istediğini söylüyor mesela.

Bu ne demek? İleride yapay zeka, yazara ihtiyaç duymaksızın onun dilinden çıkmış gibi görünen kitaplar yazabilir demek.

Black Mirror distopyalarını aratmayan bir yere doğru ilerliyoruz gibi duruyor. Bunu derken mübalağa sanatından yalnızca biraz faydalandığımızı da belirtelim. Dizinin altıncı sezonunda Salma Hayek’i kendi rolünde gördüğümüz “Joan is Awful” bölümü, eğer yasal düzenlemeler getirilmezse yakın bir gelecekte sinema sektöründe olabileceklere dair derin düşüncelere gark ediyor bizi. Hollywood zaten karalar bağlamış durumda. Yapay zekanın halihazırda ulaştığı ve ulaşmasından korkulan boyut meslek birliklerini alarma geçirdi. Hollywood’da yazarlar ve oyuncular, sendikalarından Sinema ve Televizyon Yapımcıları Birliği’nden yapay zekanın onları işlerinden etmeyeceğinin garantisini almasını istedi. SAG-AFTRA bu garantiyi alamayınca da yazarlar ve oyuncular yapay zekaya karşı greve başladı…

Okuma önerisi – Hollywood’u greve götüren çatışma: Yapay zekanın sinema sektörüne etkileri

Konuyu çoğunlukla kültür-sanat bağlamında konuşsak da yapay zekanın kolu epey uzun aslında. TikTok’ta terapiyi bırakıp yapay zekayla sorunlarını konuşmaya başladığını anlatan insanlar mı istersiniz, yalnızlığını yapay zekayla sohbet ederek giderenler mi… Öğrencilik dahi şuncacık zamanda boyut atlamış durumda; ödevler artık ChatGPT’ye emanet…

Work Tech GIF by ClickUp - Find & Share on GIPHY

İlk zamanlarda “Aman, bir şey olmaz,” diyerek konuyu geçiştirmek mümkündüyse de, artık o aşamayı geçtik gibi sanki. Olay inkar edilemez derecede büyük. ChatGPT’ye, insanların yapay zekanın işlerini elinden almasından korktuğunu söyleyip bu konu hakkında ne düşündüğünü sorunca öncelikle duygusal bir varlık olmadığı için düşünceleri olmadığını söyleyip şunları ekledi:

”İnsanların yapay zekanın işlerini elinden alacağından korkmaları oldukça anlaşılır bir endişedir.

Günümüzde teknolojik gelişmeler ve otomasyon, bazı işlerin insan gücü yerine makineler veya yapay zekâ tarafından yapılmasına olanak sağlayabilir. Bu durum, bazı insanların işlerinin gelecekte risk altında olabileceği düşüncesini doğurabilir.

Ancak, teknolojinin gelişmesi aynı zamanda yeni iş alanlarının da ortaya çıkmasına yol açabilir. Yeni teknolojiler ve fırsatlar, insanların becerilerine uygun yeni görevlerin ve kariyer yollarının ortaya çıkmasına olanak sağlayabilir.

İşini elinden alma endişesi yaşayan insanlar, gelecekte talep görecek beceri ve yeteneklere odaklanarak kendilerini geliştirebilirler. Öğrenmeye ve kendini sürekli olarak yenilemeye açık olmak, iş gücü piyasasında rekabet edebilme şansını artırabilir.”

Yani aslında diyor ki ya uyum sağlayın ya da ağlayarak günlüğünüze yazın. Haksız da değil. Aslına bakarsanız işimizi elimizden alacak olan yapay zeka değil, yapay zekayı işimizi elimizden alacak şekilde kullanmayı tercih eden şirketler olacak. Bunun olmasını engellemenin tek yolu gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için ısrarcı olmak. İşte o yüzden Hollywood’daki grev çok önemli bir yerde duruyor bu tarihi dönemeçte. Darısı diğer meslek birliklerinin başına diyelim…

Yapay zekayla çeviri meselesine geri dönecek olursak yasal düzenlemelerin yanı sıra yapay zeka ürünlerinin tüketicisi konumunda olanların, yani okurların da kişisel tercihleri bir o kadar önemli. Teknolojik bir gelişmeden faydalanmanın kendi başına kötü bir yanı yok tabii ki. Dedalus Kitap’ın çevirilerinde yapay zeka kullanmasından çok, bunu açıkça belirtmemiş olması asıl konuşulması gereken kısım. Çünkü bir okurun, satın aldığı kitabı bir çevirmenin zihninden, kültüründen, geçmişinden, hayallerinden süzülüp gelen kelimelerle mi, yoksa yapay zekanın mekanik odalarından gelen kelimelerle mi okuyacağına karar verme hakkı yalnızca okura aittir.