
Yavaş moda ve sezonsuz tasarımlar: Kasım ayı boyunca yavaşlayan Sisters markasının kurucusu Senem Mursaloğlu Sümer anlatıyor
”Sisters Before Misters” sloganıyla yola çıkan Sisters iç açıcı desenlere sahip birbirinden güzel sezonsuz elbiseler tasarlıyor. Üretim yaptıkları atölyelerde sosyal ve ekolojik sürdürülebilirlik standartlarını benimseyen Sisters, Slow November akımıyla Kasım ayı boyunca yavaş modanın önemine değinerek arkasına başka lokal markaları da almış durumda. Markanın kurucusu ve tasarımcısı Senem Mursaloğlu Sümer modada yavaşlamaya dair sorularımızı cevapladı.
Sürdürülebilir moda prensiplerini benimsemiş markalarından birisiniz. Bu serüvene nasıl başladınız?
Sisters’ı kurgulamaya başladığım ilk günden beri odağımda olan ana fikir, karbon ayak izi düşük bir marka ve üretirken kirletmeyen bir anlayış oldu. Bu durumda iplikten kumaşa; üretimden insan kaynağına, paketlemeye ve hatta satışa ve satış sonrasında müşteriyle kurduğunuz iletişime kadar uzanması gereken bir tutarlılık olması gerekiyor. Bu, sizin de dediğiniz gibi bir serüven, yolculuk bence. Umarım daha da geliştirerek ve öğrenerek olgunlaşırız bu yolda. Artık geldiğimiz noktada, moda dünyanın en çok atık üreten endüstrilerinden biriyken, bu konuya kulaklarını tıkayan markaların ayakta kalma şansının çok düşük olduğunu düşünüyorum.
Üretim ve tüketim konusunda sürdürülebilirlik hakkında ne gibi faaliyetler yapıyorsunuz? Biraz bahsedebilir misiniz?
Her yıl 10 milyonun üzerinde giysi çöp oluyor. Bu giysilerin çok büyük bir kısmı biyolojik olarak parçalanabilir değil. Otomatikleşmiş düzende, maksimum hızla, nefes almadan, düşünmeden, sadece sezona yetişmek için çıkarılmış koleksiyonlar Sisters’ın ruhuyla özdeşleşmiyor. Biz kendi adımıza, atölyemizin ve kumaş tedarikçilerimizin üretim sürecinde sosyal ve ekolojik sürdürülebilirlik standartlarına bağlı kalmasını sağlamayı önceliklendiriyoruz. Polyester kullanımını minimize ederek yüzde 99 doğal, geri dönüştürülebilir ve sürdürülebilir elyaflarlardan oluşan kumaşlar kullanıyoruz. Kumaş tedarikçilerimizin OEKO-TEX standard 100, Oeko-tex, FSC, BCI, Environmental Emission Evaluator gibi sertifikaları olmasını önemsiyoruz. Aynı şekilde tedarikçilerimizin ICS (Initiative Clause Sociale) denetiminden geçmiş olmaları, kimyasal atık denetleme sistemlerinin kontrolünde olan, sektöründe bağımsız BVE3 sistem üyesi olmaları çok değerli. Bu platform üzerinden boya ve yardımcı kimyasal tüketimleri ve atık miktarları denetim altında tutulabiliyor. Hatta kumaş tedarikçilerimizden bir tanesi konuyu global düzleme taşıdı ve ‘Blue Balance Sustainability Program’ adında bir program yarattı. Bu program dahilinde sektörde başarıları ve dünya çapında ödülleri mevcut. Tekstilde dünya devi markalara ev sahipliği yapan ülkemizde, bu denli vizyonlu markalara kucak açıyor olmaları çok gurur ve mutluluk verici.
Kadınlar için özel günlerde giyebileceği dikkat çekici zamansız tasarımlar üretiyorsunuz. ”Zamansız tasarımları” ”sezonsuz tasarımlar” olarak ifade etmek doğru olur mu?
Neden olmasın? Sezon ayrımının kalmadığı bir dünyada gayet de olur bence 🙂 Zamansız olmasının sebebi, herhangi bir moda akımına ya da trende bağlı kalmaksızın Sisters’ın DNA’sına uygun şekilde tasarlıyor ve üretiyor oluşumuz. İlk koleksiyonumuzdaki bazı parçaları bugün hâlâ koleksiyonlarımızda kullanıyoruz.
Tüketim ve üretimin ultra hızlı olduğu yeni dünya sisteminde marka olarak sürdürülebilir modayı benimseyen satış ve pazarlama stratejileri geliştirmenin ne gibi zorlukları var sizce?
Birincisi, moda takviminin dışında kalmak ve senede belirli bir sayıda koleksiyon üretmiyor olmak. Bu durum başlı başına basının ve hem lokal hem global satın almacıların radarından dışarı atıyor sizi. Oyunu kurallarına göre oynayan markalar döngünün içerisinde kalabilirken, Sisters gibi kendi kurallarını direten markalar yüksek duvarlara toslayabiliyor. Bu noktada kimliğinizin ve duruşunuzun ne kadar sağlam olduğu, seneler içerisinde gösterdiğiniz tutarlılık ve verdiğiniz sözlerinizi tutabilmeniz önem kazanıyor. Materyal ve kumaş kullanımı konusunda da herhangi bir çevresel kaygı duymayan markaya göre alanımız çok kısıtlı. Çalışabildiğimiz belirli tedarikçiler var, aklımıza esen yerle, dilediğimiz gibi iş yapamıyoruz. Standartlarımıza uyan tedarikçiler de haklı olarak bizden bazı minimum kapasiteleri tutturmamızı bekliyor. İlk zamanlarda tüm bu zorluklarla baş etmek çok zordu gerçekten. Pes etmemek ve problemlerin etrafından dolaşabilmeyi öğrenmek zaman aldı. Bugün hâlâ üretim ve satış-pazarlama ile ilgili her gün öğrendiğimiz, geliştiğimiz ve dönüştüğümüz bir süreçteyiz.
Peki, yavaş modayı neden önemsemeliyiz?
Yavaş moda, sadeleşme akımı, minimalizm… Aslında bu kavramların tümünün ortak noktası; bizi satın alırken düşünmeye, kaliteli ve uzun ömürlü ürünler satın almaya teşvik etmeleri. Londra Sanat Üniversitesin’den Kate Fletcher ‘yavaş moda’ tanımını ilk kullanan kişilerden. Fletcher’ın yavaş moda ile dikkat çekmek istediği esas nokta; giysilerin nasıl üretildiğinden çok, insanların giysiler ile olan etkileşimleri olmuş. Modayı, giysilerimizi nasıl kullandığımız, nasıl değiştirdiğimiz ve onlara nasıl baktığımız şeklinde yeniden tanımlarsak, bir tüketiciden çok daha fazlası olabiliriz diyor. Buna göre perspektifimizi değiştirdiğimiz takdirde, moda otoriteleri tarafından dikte edilen trend ve stillerin pasif tüketicileri olmaktan çıkabiliriz. Bunun yerine, giysilerimizi daha uzun süre kullanarak ve devamlı yeniden şekillendirerek yavaş moda deneyimimizi daha aktif ve kişisel hale getirebiliriz.
Black Friday’de tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tüm markalar hem offline hem de online satış kanallarında yüksek rakamlı indirimlerle yılın belki de en büyük satışını yapmayı hedefliyor. Markanız ve ekibinizle birlikte bugüne bakışınız nasıl?
Türkiye’de Kara Cuma olarak bilinen 27 Kasım’da Sisters olarak bu çılgınlığa katkı sunmayarak, showroom’umuzda ve web sitemizde satışlarımızı durduruyoruz. Bunun yerine tüm ay boyunca sosyal medya paylaşımlarımızda, müşterilerimizi kullanmadıkları giysilerini bağışlayabilecekleri kurum ve derneklerle ilgili bilgilendirmeyi, hızlı tüketimin dünyaya verdiği zararlar hakkında kısa ve anlaşılabilir içerik paylaşımları yapmayı planlıyoruz. Bizi destekleyen kız kardeşlerimize, 27 Kasım günü hariç, Kasım ayı boyunca tüm ürünlerde geçerli yüzde 20 indirim kampanyası uyguluyoruz. Tek bir günde düşünmeden tüketmeye değil, yavaş tüketime yöneltiyoruz. İndirime ek olarak bu ay satılan her ürün için de müşterimiz adına sertifikalı bir adet fidan bağışlıyoruz!
Slow November adını verdiğimiz bu hareket şimdiden çok güzel geri dönüşler aldı ve takipçilerimiz tarafından heyecanla kucaklandı. Hatta çok da ummadığımız bir şekilde o kadar güzel ses getirdi ki bu çağrımız, duyarlı ve zaten temelinde sürdürülebilirlik olan birçok lokal marka da konuyla ilgili bize ulaştı ve Slow November tüm bu markaların katılımı ile kolektif bir harekete evrildi.
Buradan da bir kez daha çağrıda bulunalım, Black Friday karşıtı duruş almak isteyen, hiper-tüketim karşıtı tüm markalar, kendi imkanları dahilinde, belki sadece kendisi sürdürülebilirlik adına neler yaptığını paylaşarak ya da Black Friday günü satışlarını durdurarak veya imkanı varsa indirim ve sertifikalı fidan bağışı kampanyalarına dahil olarak bu hareketin bir parçası olabilir.
Peki, bu sene Black Friday’in hemen ertesi gününe denk gelen Buy Nothing Day yani Hiçbir Şey Almama Günü’nde Sisters olarak nasıl bir aktivasyon yapmayı planlıyorsunuz?
Black Friday’de olduğu gibi, ertesi gün de satışlarımız kapalı kalacak. Eğer birlik olup sesimizi yeterince duyurabilirsek, 27-28 Kasım günleri bu çılgınca kaydırmacalı link veren sayfalar arasından, yeşillenerek sıyrılmak niyetindeyiz.