
YouTube’da Pazar İzlemesi – Bölüm 2: Slytherin’den Quentin Tarantino’ya
Her Pazar oturuyorum bilgisayarın karşısına, açıyorum YouTube’u ve kendimi algoritmanın kollarına bırakıyorum. Bu hafta izleyip “Paylaşmam gerek” dediğim videolar aşağıda.
Slytherin Slytherin diye nicesine sarıldım
Draco’nun sonunda halkın yolunu bulması, ciğerleri parçalayan beş kelime “- After all this time? – Always.”, Alan Rickman’ın davudi sesi… Hepsi Slytherin sayesinde oldu. Harry Potter serisinin en yanlış anlaşılan hanesinin haklarını sonuna kadar savunan “Harry Potter: A Defense of Slytherin” videosu, izledikten sonra beni bir iç hesaplaşmaya sürükledi. İçten içe hep sevmiştim ben zaten Slytherin’i… Ayrıca izledikçe aklıma Game of Thrones’dan yiğidim aslanım Ramsay geldi, olduramadım. Ona da haksızlık ettiğimizi düşünen bir ekşi yazarı “irfangerekli” bundan rahatsızlık duymuş ve karaktere bir methiye düzmüştü. Bir kuplesini hatırlatayım, sonra da videoya geçelim.
ned stark memleketi sattı dünyadaydı gözü,
robb stark dönekti tutmazdı sözü,
jon snow düşmanla eğleşir güvenilmez özü,
yiğidim ramsay’imi itlere yedirdiler.
Caponlar her şeyin en güzeline layık
Dadanizm’de hep kullandığımız bir söz var: #NeGüzelŞeydirİngilizlik. Kişisel meraklarım ve ilgimden ötürü, bugün bu söze bir çeşitleme sunuyorum: Ne güzel şeydir Caponluk. Japonların sempatik insanlar olduğunu bugüne dek karşıma çıkan bir avuç Japon sayesinde anlamıştım ancak sırlarını bilmiyordum. Hâlâ da kadim bir sır varsa ona ulaşmış değilim ama YouTube’un dev hizmetlerinden birine denk geldim ve A JAPANESE METHOD TO RELAX IN 5 MINUTES videosuyla (tamamen palavra olmasını göze alarak) kendimi rahatlatmanın ve stresi atmanın bir yolunu bulduğumu düşünüyorum. Metod, her parmağımızın bir duyguyu ve tutumu temsil ettiğini söyleyip, onları -halk dilinde kullandığımız haliyle- mıncırarak kötü duyguları uzaklaştırdığımızı iddia ediyor. Denemesi hakikaten bedava, bence bu işe üç dakika ayırılır.
Sen delisin Quentin kardeşim
Yalan yok, bu videoyu adına kanıp açtım ama beklediğimden fazlasını buldum. Tarantino’nun bir dahi olduğunu, bugünlere tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini, hatta hakkındaki “Senaryolarını hâlâ eliyle yazar, asistanı bilgisayara geçirirmiş” şehir efsanesini de duydum, filmlerini zaten ayrı bir göz ve konsantrasyon ile izliyordum. Ancak 18 dakikanın sonunda diyorum ki, Quentin Tarantino and the Poetry Between the Lines başlığı hafif bile kalmış. Kendi ağzından Godard’dan nasıl etkilendiğini anlatıyor, onunla çalışmış oyunculardan yönetmeni dinliyorsunuz. Sinema tarihi bilgisi ve hemen her türe olan saygısı, onu senaryolarında sahne sahne eski klasikleri referans gösterip kendi yolunu çizen bir adama dönüştürmüş. Bu arada Pulp Fiction’ın dans sahnesini izlerken aklıma geldi, twist dansının havluyla kurulanma hareketinden türediğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Belki siz de şaşırmışsınızdır. Sağda çıkan “50 Facts You Didn’t Know About Pulp Fiction” videosuna da elim gitti ama tıklamadım. İzlediğimde mutlaka haber vereceğim.