İlk yarıda hangi albümleri dinledik: Hızla geçen 2022’de hiçbir şeyi kaçırmayın istedik

Zaman hızla akıp gidiyor, hele ki Lizzo ile birlikte “It’s about damn time” diye gaza gelmiş, hayatımızı yaşayabildiğimiz kadar yaşayabilmeye çalışırken… Günlük sıkıntılar ve mutluluklar, hepsi bir arada günlerin bir solukta geçivermesine çok yardımcılar sağ olsunlar. İşte tam bu evrede aman gözünüzden bir şey kaçmasın diye buradayız. Dünya listelerinde tuttuğumuz nöbetler, dinlediğimiz müzikler ve gittiğimiz konserler… Hepsi sizin için! Siz işlerinizle uğraşırken, arkadaşlarınızla buluşurken, hay aksi, bir albüm çıkmıştır da fark etmemişsinizdir belki. İşte yılın yarısına geldik ya, dedik ki biz şu altı ayda neler görmüşüz, duyduğumuz sevdiğimiz albümleri şöyle bir inceleyip geçen altı ayı enflasyonu düşünmeden hatırlayıverelim.

Gözlerimizi peş peşe gelen albümlere açtığımız 2022’de gerek alternatif yüzler olsun gerek popüler kültürün popüler çocukları olsun bizi bir şekilde şaşırtmayı başardılar. 2022’de heyecanla beklediğimiz albümleri bir yazımızda derlemiştik zaten. Bunların bazıları dinleyicileriyle buluşmuşken bazıları da hâlâ bizi heyecandan delirtmek peşinde bir köşede saklanıveriyor. Beklemediğimiz bir anda mesela Beyoncé yine yapacağını yaptı ve ansızın önümüze bir single atıverdi. Hanımfendi, bizim önümüze böyle şeyleri alıştırarak getirir misiniz lütfen? The Weeknd’le başlayan senemize; Thom Yorke, Radiohead’deki grupdaşı Johnny Greenwood ve Sons of Kemet’in davulcusu Tom Skinner’dan oluşan The Smile ile devam ederken şimdi de bir Beyoncé single’ı ha? Hem de Lizzo da albüme hazırlanırken? Arada bir de tam 37 sene sonra Kate Bush o müthiş klasiği Running Up that Hill ile beklenmedik bir şekilde listelerde zirveye çıkıverdi. Gerçekten ne müthiş bir sahneydi ama! (bkz. Stranger Things) 2022, bizim senemiz olacağını biliyorduk tatlım!

The Weeknd – Dawn FM

Yeteri kadar ilgi göremediğini düşünüyoruz Dawn FM’in. Albümün arafta kalma halini anlattığını söylüyor The Weeknd. Tüm şarkıları da bunun üzerinden kurguluyor. ”Araf benim için, sıkışık bir trafikte tünelin ucundaki o ışığa ulaşmaya çalışmak gibi” diyor. Of bu sıkışmışlık, arada kalmışlık hissi daha iyi açıklanamazdı gerçekten… İşte bu albümü de, o tünele bir türlü ulaşamadığınız sıkışık trafikte, arabada çalan bir radyo kanalı olarak düşünün diyor. FM uzantısı oradan geliyor yani. Ve bu radyoda çalan şarkılarla birlikte bizi de kendi arafına, varoluşsal sorgulamalarına, hayatla hesaplaşmalarına ortak ediyor.

Tabii içten içe bunalımlı olan bu albümün neden radyolarda çılgınlarca çalmadığını tahmin edebiliyoruz: Muhtemelen TikTok’ta diğer hit kardeşleri kadar ilgi görmemesi ve Every Angel is Terryfying gibi parçaların radyoda çılgınlarca eşlik edilecek bir parça gibi duyulmaması… Aman, biz de neden her müziğe çılgınca eşlik etmek istiyoruz ki?

Black Country, New Road – Ants from Up Here

Nick Cave and the Bad Seeds’in ülkemize gelmesi yetmiyormuş gibi bu harika grubu da yanlarında getiriyorlar, evet. Bize de bu yepyeni albümü dinlemek düşer. Daha çok genç bir grup olmasına rağmen alternatif müzik dünyasında büyük başarı elde etmiş olan Black Country, New Road kendine özel tarzı ve solistinin yumuşacık pes vokaliyle çok ayrı ama güzel bir telden çalıyor. Solisti demişken, grubun ‘beyni’ gibi nitelendirebileceğimiz Isaac Wood, çok yakın bir zamanda mental sebeplerden ötürü gruptan ayrıldı ama Black Country, New Road yoluna devam etmek için fulfors çalışıyor.

Bir önceki albümlerine göre söz açısından çok daha farklı bir yerde olan bu deneysel rock albümü bize biraz liseyi, biraz da ergenlikte yaşadığımız duyguları hatırlatıyor. Ve açıkçası biz bu duyguları yeniden (bu şekilde) hatırlamayı epey sevdik.

The Smile – A Light for Attracting Attention

Bir pandemi bebeği aslında The Smile… Böyle söyleyince bir acayip oldu ama Johnny Greenwood, karantina günlerinde Thom Yorke’la çalışmayı ne kadar özlediğini fark ediyor ve kankasına bir selam çakıyor. Yanlarına Sons of Kemet’in davulcusu Tom Skinner’ı da alıyorlar. Radiohead’den ayrışmak adına The Smile adını verdikleri bu yeni projelerinin kayıtlarını da Nigel Godrich prodüktörlüğünde tamamlıyorlar. Yaniii neredeyse Radiohead’e dair her şey var gibi ama pek öyle de değil. The Smile’ın A Light for Attracting Attention albümü Radiohead’e göre biraz progresif bir yerden tınlıyor. Gibi. Ama işin içinde grubun iki üyesi olunca tüm sesler Radiohead’e de çıkıyor bir noktada. Hele ki Thom Yorke’un o karakteristik vokalleri duyulurken… Neyse kafamız karışık biraz.

Albümün genel hissiyatını ekibin oluşturduğu ses bulutları oluşturuyor diyebiliriz. A Light for Attracting Attention her parçasıyla etkileyici bir hal alırken aynı zamanda harika bir bütünlük sağlanmış durumda.

Andrew Bird – Inside Problems

Belki adını duymadınız, belki de uzun zamandır takip ediyorsunuz. Çünkü Andrew Bird’ü bir defa dinleyen kendine has tarzına kenetlendiği için geri dönüş imkansız oluyor. Şu zamana kadar çıkarttığı albümler ve single’lar say say bitmez ama her biri birbirinden özel ve duygusalken Andrew’un olağanüstü sembolik söz yazımından, ıslık çalışından, kemanı beklenmedik biçimlerde kullanışından hayranlık beslememek pek de mümkün değil. Bir önceki albümü My Finest Work Yet (pek de mütevazı), The Death of Marat tablosundan alıntılanmış albüm kapağı ve sevgili taşını bir türlü dağın tepesinde tutamayan Sisifus’a yazdığı Sisyphus parçasıyla çokça ilgi görmüştü.

Aynı zamanda virtüöz bir kemancı olan Andrew Bird kuralsız ve salaş müziğine bir yenisini daha ekledi. Albümün ilk parçası olan Underlands bize tatlı ritmik yapısı ve değişen parça kısımlarıyla hafif bir müzikal havası hissettiriyor. Stop’n Shop’ta ise bahsettiğimiz olağandışı keman kullanışına kulağımızla tanık oluyoruz.

FKA Twigs – CAPRISONGS

Dinledikçe kulağa daha da iyi gelen o albüm… Aslında bütünlüklü bir albümden ziyade, farklı tellerden çalan şarkıların bir araya geldiği bir karışık kaset. Bunu zaten FKA Twigs’in kendisi söylüyor ve CAPRISONGS’u bir mixtape olarak karşımıza çıkarıyor. Adından da anlayacağınız üzere, oğlak burcunun hallerine göre değişen bir mixtape…

CAPRISONGS FKA Twigs’in kendi için en iyi olmak adına kurguladığı bir albüm olmakla birlikte bize de harekete geçmek için moral vermiş oldu. meta angel gibi parçalarla bizi sevindirirken değişik bir hissiyata da kaptırdı, cesaretlendirdi bizi. honda’yla dans ettirdi, which way’le başka diyarlara uçurttu. Daha bu albümün pasını atamamışken, geçen hafta yeni bir single’la karşımıza çıktı. Bu yeni single killer neyin işaretçisiydi acaba?

CMAT – If My Wife New I’d Be Dead

Albüm kapağıyla nasıl bir hava çizdiğini rahatça anlayabildiğimiz İrlandalı CMAT oldukça şakacı ve müziğinde bunu asla saklamıyor. Büyükanne ve dedesiyle Dublin’de yaşadığını paylaşan CMAT rengarenk karakterini müziğine yansıtırken Spotify biosunda şu anda AliExpress bağımlılığıyla savaştığını matrak bir şekilde belirtmiş. Dublin çıkışlı olsa da her parçasıyla birlikte bir Amerikan hissiyatı yaşatıyor CMAT. Ağır country takılıyor çünkü. Albümünün ilk parçası bile country müziğin merkezi Nashville üzerine… İlhamlarının peşinde dinleyicisini de okyanus aşırı bir yerlere doğru götürüyor anlayacağınız.

Her biri birbirinden tatlı şarkıları biri ise film severler için çok kıymetli: Paper Moon, Running Down a Dream gibi birçok filme yönetmenlik yapmış Peter Bogdanovich’e yazılmış bir aşk mektubu… Keşke karını bıraksan da benimle olsan diyor. Şaka(!) tabii…

King Gizzard & the Lizard Wizard – Omnium Gatherum

Mayalardan kalma bir medeniyet Aşık Veysel’le mi buluşmuş, bu grup nasıl bir postmodern hayatın içinde süzülüyor anlamadık. Fakat her albümlerinde biraz daha gelişip, biraz daha deliriyorlar sanki. Geçmiş albümleri kadar mikrotonal yapılara takmamış olsalar da bu sefer aynı sözü bir mantra olarak söyleme alışkanlıkları başlamış bu Türkiye fan club grupta.

”Psikedelik her şey” denebilecek bu albümde; eksik denebilecek pek de bir şey yok, çeşitli müzik türleri kombinasyonları, harika sololar ve birbirinden kopamayan bir müzik. Müzikal anlamda çok uğraşılmış bir albüm dinleyeceğinize söz verebiliriz.

Rex Orange County – Who Cares?

Çünkü hakikaten, Who Cares? Şu zamana kadar yaptığı albümlerle bize özel hayatından oldukça transparan hikayeler sunmayı başarmış, yaşadığı ilişki dertlerini, mental problemlerini ve bunun ilişkilerini nasıl etkilediğini bizlerle paylaşmış bir isim Rex Orange County.

Who Cares?, aynı diğer albümleri gibi, biraz daha büyümüş olan Rex’in kişisel hikayelerini anlattığı bir albüm. Müzikal anlamda hafiften Jacob Collier’i anımsatan; caz ve neo-soul’u kesiştiren albüm ritimleriyle de sizi çabucak içine çekiveriyor.

Kendrick Lamar – Mr. Morale and the Big Steppers

Geçtiğimiz ay çıkan yeni Kendrick Lamar albümü, sanatçının diğer albümlerine göre insanları daha az etkiledi. Hatta üstüne kimisini de Kendrick’e küstürdü. Kodak Black gibi cinsel saldırıdan yargılanan birini parçasına ekleyip bir de “artık kimse düşündüğünü söyleyemiyor” deyince ortalık yerinden oynuyor tabii ki.

Bu hikayesinde çok daha bireysel bir tarafa giden Kendrick geçmişte bahsettiği topluluk hissiyatından çok daha uzak bir yolculuğunu paylaşıyor bizlerle: Eş olmak, baba olmak. Bu bizde yine bir empati yaratabilirdi belki ama çok daha göreceli bir albüm çıkıyor karşımıza. Albüm yine de Kendrick kalitesinde, özgün bambaşka bir yapıya sahip ve dinleyiciyle farklı hikayeler anlatıyor.

Harry Styles – Harry’s House

Başka bir kişisel albümle bu turumuzu tamamlıyoruz. Tam da müziğinde kendini tamamıyla yansıtmaya karar verdiği bir döneme geçerken, yeni çıkan kozmetik markası, iddialı çekimleri ve fulfors ilerleyen sinema kariyeriyle birlikte yeni albümünü de koyuyor sofraya Harry Styles. Dokunduğu her şeyi altına dönüştürüyor sanki bu çocuk. Bir önceki albümünden biraz daha melankolik ama bir o kadar da eğlenceli Harry’s House‘ta (evet, insanın kafasını karıştırıyor, aynı anda pek çok tezat duygu yaşatıyor) Harry içini olduğu gibi döküyor bize.

Hafif disco house, arada ise 2000’ler indie rock gruplarını anımsatırken Harry Styles, As it Was gibi parçalarıyla TikTok’ta kendine bir taht kurdu bile. Bakalım ileride başka hangi parçaları sosyal medyada dönmeye başlayacak.

Sürprizli bonus: Seni de unutmadık kraliçemiz!