
Kuralsız, bağımsız ve isyankar: Avril Lavigne’in ilk albümü Let Go 20 yaşında!
Avril Lavigne’in ilk albümü Let Go’yu yayınlamasının üzerinden 20 yıl geçti. Şimdilerde yaşlandığını kabul etmek istemesek de kendisi hayatından oldukça memnun görünüyor. Albümün 20. yılına özel birtakım kutlamalara başladı bile. Büyümemeye yemin etmiş biri için, yaşlanmak nasıl bir şey acaba diye düşünürken kendimizi yaşayan bir efsaneye aşk mektubu yazarken bulduk.
Bir zamanlar en yakın arkadaşım olan Avril Lavigne’e sevgilerle…
Bundan 20 yıl önce, Kanada’nın küçük bir kasabasında yetişen Avril Lavigne evinden çıktı ve pop-punk dünyasına adım attı. İsimsiz bir erkeğe, ”Niye her şeyi bu kadar karmaşık hale getirmek zorundasın?” diye sordu ve hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı.
O günlerde anlam veremediğim stilini, birkaç sene içinde kendime adapte ettim. Siyah dar paça pantolon, ellerimle yırttığım siyah bir tişört ve siyah göz kalemi hayatımın vazgeçilmez bir parçası oldu. Çok geçmeden Green Day, My Chemical Romance, Thirty Seconds to Mars gibi grupları dinlemeyi de günlük rutinime dahil ettim. Çekilmez, çok bilmiş ve simsiyah giyinen bir ergendim. Tüm ergenlik sancılarımı yazdığım bir tumblr sayfam vardı, lise üçlerdeki Batuhan’dan hoşlanıyordum ve Skins izliyordum. Aradan 20 yıl geçti ve göz kalemini hâlâ sürüyorum.
https://open.spotify.com/album/3zXjR3y2dUWklKmmp6lEhy?si=OkdRBIgJSySBbOeBSZ5EGQ
Sahi bu kız ne tür müzik yapıyor?
Avril Lavigne’in müziğini, punk olarak tanımlamak doğru olmaz. Metal kesinlikle değil. İlk albümü Let Go için rock tek başına çok yetersiz bir iddia olur. Hal böyleyken Let Go’ya hepsini bir arada bulduğumuz bir albüm diyebiliriz. Gönüllerde taht kurmasının ve üzerinden seneler geçmesine rağmen konuşulmasının sebebi de bu zaten. Avril Lavigne, ortaya ilk kez çıktığında alışılmışın dışında bir müzik deneyimi sundu. Daha önce kafasına göre müzik yapan biriyle karşılaşmamış pop izleyicisi için, Avril Lavigne evlerden ırak bir müzisyendi. Müzik endüstrisinin pop müzikle haşır neşir olduğu bir dönemde (pop dinlemeyen gidip yorganın altında ağlayabilir) kravatı, siyah kargo pantolonu, ıslak duran saçları, siyah ojeleri ve kırmızı halı imajına meydan okuyan tavrıyla Avril Lavigne radikalliğin kitabını yazdı.
Aynı radikalliği televizyonda görüp örnek alan bizler için, dünyaya başkaldırışın mümkün olduğu bir dünyanın da kapılarını araladı. Kanada ve Türkiye arasında bir milyon ışık yılı fark olduğu gerçeğini bir kenara iliştirip, Avril Lavigne’e teşekkür etmek istiyorum. Şimdilerde 14 yaşında olan yeğenimin de onu dinlediğini bilmek bana inanılmaz bir zevk veriyor. Müziğini ve platformunu yalnızca satış yapmak için değil, bir nesli harekete geçirmek için kullanan bir kadın karşısında çok laf söz etmeye gerek yok. Dokuz Juno, sekiz Grammy’den sonra kendisinden sonra gelen sanatçıları da bir o kadar etkiledi. Hüzünlü prensesimiz Olivia Rodrigo da bu isimlerden.
Kalp kalbe karşı derler Avril Hanım
Albümde yer alan ve herkesin sözlerini ezbere bildiği Complicated, Avril Lavigne ve arkadaşlarını bir alışveriş merkezinde gezerken kaydediyor. 2000’lerin kliplerini hatırlarsınız. Işıltılı, büyük stüdyo işlerine doymuş, R&B’nin en parlak dönemine rast gelmiştik. Complicated, bir marş gibi etrafa yayıldı ve durdurması imkansız bir güce dönüştü. Lise yıllarına, ortaokul sıralarına, üniversite festivallerine ulaştı. Yetişkin olmakla başa çıkamayan ve büyümeyi reddeden insanların yanından ayırmadığı bir hediye haline geldi.
Sk8er Boi, bu isyanı taçlandırdığımız diğer şarkı oldu. İtiraf edelim, hepimizin kaykay kayan çocukların havalı olduğunu düşündüğü bir dönemi vardı. Sk8er Boi’un dinamik nakaratı, albümün pop kültürüne yabancı olmadığının da bir kanıtı oldu. Nitekim, Avril Lavigne farklı ülkelerde farklı hayatlar yaşayan genç kızları bir araya getirmeyi başardı ve hepimizin ortak dertlerine seslendi. I’m With You, “Ben niye bu ülkede doğdum ya?” buhranına erken yaşta kapılanların içli içli ağıt yaktığı şarkıydı. İlk kez dinlediğinizde bir kalp kırıklığına fayda sağlayacak gibi görünse de -ki uygun koşullarda slow her şarkı kalp kırıklığına iyi gelir- şarkı, hayattaki yerini anlamaya ve bulmaya çalışan ergenler için yazıldı.
https://open.spotify.com/track/1jlG3KJ3gdYmhfuySFfpO1?si=aaa46aa209d544cf
Hayatınızın en trajik dönemi: ergenlik
16-17 yaşlar; kim olduğunuzu ve ne yapmak istediğinizi sorguladığınız, ne olduğu belirsiz, can sıkan, can acıtan, Murat Boz’un Özledim şarkısıyla ağlamalara doyamadığımız bir zamanı temsil eder. Üstelik ödenecek tek bir faturanız yoktur. Ailenizin evinde, güllük gülistanlık konaklarsınız. Bu durum da sorgulanmaz. Enflasyon uçurumun kıyısında değildir. Çileğin kilosu 35 lira olmamıştır. Doğalgaza her üç dakikada bir zam da gelmez. Ancak nedendir yine bilinmez, hayatınızın en trajik dönemine dönüşür ergenlik. Let Go’nun satış rekorları kırması, yıllar geçmesine rağmen hatırlanmasının bir sebebi de bu. Milyonlarca kilometre ötede yaşayan bir kızın, sizinle aynı problemleri yaşıyor olması kadar rahatlatıcı bir şey yok.
Albümün Miley Cyrus ve Demi Lovato’nun pop-rock evrelerine de ilham olan bir diğer şarkısı Tomorrow, kot pantolonun küçük cebine saklanıp çıkarılmaması gereken bir şenlik. Odamı Blue Jean’den biriktirdiğim posterlerle doldurduğum ve annemin ısrarla posterlerin üstünü ıslak selpakla sildiği yıllarda albümü yeniden, yine ve sonra yeniden dinlerdim.
https://open.spotify.com/track/1T0Dv84b0Za7FoLcoeajgh?si=4345ac0d92554632
Avril Lavigne, Let Go’nun üzerinden çok zaman geçmeden Girlfriend’i yayımladı. Saçlarında pembe dalgalar, pöti kareli mini eteği ve yırtık çorapları dünya genelinde ergenlerin giyim tarzlarının da giderek radikalleşmeye başladığının göstergesiydi. Türkiye’de yetişen genç kızlardan biri olarak, Türkiye tarihinin her döneminde olduğu gibi sokakta yırtık çorapla gezerken kendimi her türlü tehdit ve baskı altında hissettiğimi söyleyebilirim. Eminim bu satırları okuyan pek çok kişi de benimle aynı fikirde olacaktır.
Herkesin ilham perisi olmaya, gönüllerde taht kurmaya geldim
The Best Damn Thing albümünde yer alan Girlfriend, Avril Lavigne’in grunge olmaktan çekinmediğini ortaya koydu. Ancak Avril Lavigne, metal de yapmıyordu. Goodbye Lullaby albümündeki What the Hell ve Wish You Were Here’dan sonra, kendisinin içten içe pop atan bir kalbi olduğunu daha fazla inkar edemez hale geldik. Yazının başında da dediğim gibi pop dinleyenler vardır. Öte yandan Avril Lavigne hiç değişmedi. 2015’te yayımladığı Here’s to Never Growing Up’la ben yine bildiğiniz gibi diyerek sahneye geri döndü.
Avril Lavigne 2010’ların başında Paramore, Skye Sweetnam, Kelly Osbourne gibi isimlere ilham oldu. Kara prenses Billie Eilish, Charlie XCX hatta Birleşik Krallık’ın romantik çocuğu Ed Sheeran’ın da ilham perileri arasına girdi. Sonra Avril Lavigne öldü dediler. Tuhaf dönemlerdi.
Ama ölmedim diyorum size niye anlamıyorsunuz!
Bazı sanatçılar yeterince efsaneleşmişse hakkında mutlaka öldü iddiaları da çıkar.
Bu hikayeyi gıybetsiz bitiremeyiz o yüzden size “Avril’in yerini kim aldı?” teorisinden bahsedeceğiz. Let Go çıktıktan sonra Avril’ın depresyona girdiği ve intihar ettiği söylendi. Komplo teorileri aşıkları kulübüne hoş geldiniz. Melissa isimli bir kadının Avril’ın yerini aldığı ve şu an sahnede izlediğimiz kişinin gerçek Avril Lavigne olmadığı iddia edildi. Avril’ın bir reklam çekimi sırasında elinde Melissa yazması pek yardımcı olmadı tabii kendisine. Ancak bu iddialar defalarca reddedildi.
Yıllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu?
Kesin olan bir şey var ki, Avril Lavigne bir efsaneye dönüştüğünün farkında değil. Öte yandan ben henüz 12 yaşındayken gözlerimi siyah göz kalemiyle boyayıp elimle dalgalandırmış, o güne kadar üzerimden çıkarmadığım çiçekli pembe gömleği bir kenara bırakmış ve annemin karşısına dikilmiştim. Bir efsanenin Türkiye temsilcisi olduğumu biliyordum.
Let Go’nun yayımlanmasından 20 yıl sonra, Avril Lavigne hiç olmadığı kadar ikonik.
Not: Avril Lavigne, Let Go’nun 20. yılı için Kelly Clarkson’ın Breakaway’ini seslendirdi. Gözler yaşlı, kalbimiz kuş gibi. Bunu da dinleyin…