Neredeyse kusursuz ama yeterince etkili değil: Bottoms değerlendirmesi

Aylardır farklı gerekçelerle heyecan yaratan, geçtiğimiz mart ayından bu yana merakla beklediğimiz Bottoms’ı sonunda izledik. Shiva Baby ile dikkatleri üzerine çeken Emma Seligman’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Bottoms, muazzam bir hiciv örneği sunuyor. Mean Girls, 10 Things I Hate About You, Superbad, Lizzie McGuire ve American Pie çılgınlıkları arasında büyümüş bir nesli şaşırtmayı başaran Bottoms herkese göre değil. Ama izlemek isterseniz sizi engelleyecek de değiliz. Gelin birlikte dadanalım ve eleştirelim şu işi.

​​Emma Seligman’ın yaratıcılığını tartışmaya açmanın pek çok açıdan riskli olduğu bir gerçek. Yönetmenin bir önceki filmi Shiva Baby, yıkıp geçen bir etki yarattığı için kendisini eleştirirken bile huzursuz hissediyorum. Bottoms, prömiyerini gerçekleştirdiği günden beri hâlâ izleme fırsatı olmayanlar için bir gizemden ibaretti. Anlatıldığı kadar iyi miydi? Yoksa yeni bir kült mü doğuyordu? Bu soruların cevabını birkaç hafta düşündükten sonra, filmi geçtiğimiz günlerde nihayet izledim. Neredeyse kusursuz ama yeterince etkili değil. Günlerce, hatta aylarca konuşulan bir filmden ne beklersiniz? İzledikten sonra da yıllarca konuşulmasını… Bottoms için aynı argümanı ortaya atmak pek mümkün görünmüyor. Film lise çağındaki iki genç kızın, okuldaki amigo kızlarla takılabilmek için bir dövüş kulübü kurması üzerinden ilerliyor. Niyetleri okulun havalı erkekleri tarafından kötü okunsa da nispeten masum olduklarını söyleyebiliriz. Zira bu ikili okul ahalisi tarafından ”hem gay hem yeteneksiz” olarak tanımlanıyor.

Scary Movie’yi hatırlar mısınız?

Filmde LGBTİ+ temsilini ön plana çıkaran Emma Seligman, tüm kartları doğru oynuyor. Her şey yerli yerinde, karakterler özenle seçilmiş, hikaye bilindik klişeleri ustaca etrafında çeviriyor. Scary Movie serisini hatırlarsınız, yıllarca kült yapımlarla dalga geçmiş; hatta zaman zaman hikayenin orijinini bile unutturmuştu. Anna Faris’in akıllara zarar yeteneğini konuşturduğu seri giderek etkisini ve kalitesini kaybetse de bu bayrağı yeni kreatiflerin taşıdığını görmenin küçük mutluluğunu yaşıyoruz. Emma Seligman da haleflerine selam durmaktan çekinmiyor; bunu yaparken kendisinden öncekileri unutmuyor.

Okuma önerisi – Türlü gerilimlere açılan bir kara komedi: Shiva Baby filmini yönetmeni Emma Seligman ile konuştuk

Of biri üzerime ergen filmi atsın

Rachel Sennott ve Ayo Edebiri de uzun zaman sonra ekranda izlediğim en yetenekli genç oyunculardan. İkilinin enerjisi inanılmaz yüksek, hikaye dengesizleşse bile seyirciyi ekranda tutmayı başarıyor. Film, duyarlılık ve çılgınlık arasında bir yerde, hem gençlik komedilerine hem de gerçek yaşama karşı bir hiciv görevi üstleniyor. Yeme bozukluğu, feminizm, intihar, politika, hatta okulun bombayla havaya uçurulmasına dair şakalar var. Ne Emma Seligman ne de filmin senaryosunu ortak yazdığı Rachel Sennott elini korkak alıştırmıyor. Okulun zengin ve popüler kızını canlandıran Kaia Gerber dahi şaşırtıcı bir şekilde rolünün hakkını veriyor. Nicholas Galitzine, okulun futbol takımının kaptanı rolünde nesillere meydan okuyor. Galitzine demişken bir ara kendisine olan hayranlığımızı konuşmak zorundayız. Bir insanın on elinde 76 marifet olur mu? Süper genetik, ultra yakışıklılık listesinde birinci sıraya yükselmeye hazır. Ama oyunculuk da var, sesi de güzel… Ne yapalım, ölelim mi? Yakın zamanda ‘‘Keşfetmelere doyamadık: Nicholas Galitzine’e neden dadandık?’’ yazısı gelir.

Euphoria’nın can sıkıcı ergenleri bizden uzak durabilir mi?

Filme yönelik diğer eleştirilerin aksine hikayeyi çok cüretkar ve cesur bulduğumu söyleyemeyeceğim. Hatta biraz daha çalışılması gereken bir senaryoyu izler gibi hissetmekten de kendimi alamadım. Seligman’ın janranın pratikleriyle dalga geçmekten korkmamasına bir alkış gönderelim. Fakat bu yönelim, bir sonraki sahneyi tahmin etmeyi kolaylaştırıyor. Seligman, gençlik komedilerinin ciddiyetini yıkmaya o kadar kararlı ki hikaye yer yer sürükleyiciliğini kaybediyor. Bundan 10 yıl sonra da Bottoms’ı konuşmaya devam eder miyiz? Hikayesinin gücüne rağmen yarattığı etki alanı sınırlı. Keyifli bir seyirlik olsa da akıllarda iz bırakmaktan uzak. Ancak kesin olan bir şey var ki Bottoms, gençlik hikayelerine ne kadar ihtiyacımız olduğunu kanıtlar nitelikte.

Euphoria’nın her derde ayrı keder biçen ergenlerini bunun dışında tutuyorum. 2000’lerde büyümüş her çocuk için Superbad ergenliğin aksiyonlu tarafını, Mean Girls acımasızlığını, 10 Things I Hate About You romantikliğini temsil eder. High School Musical, Bring It On ve biraz gerilere gidip John Hudges’ın gençlik hikayelerinde bıraktığı izden de bahsedebiliriz. Breakfast Club’ın da klişeleri yıkan bir film olduğunu tartışabiliriz. Bahsedecek ve üzerine konuşacak o kadar iyi film izledik ki şimdiki hikayelerde kendimizi bulmakta zorlanıyoruz. Bottoms, geçmişe referansları ve şimdiyi kucaklayan tavrıyla son dönemin dikkat çekici işlerinden.

Hem zaten Rachel Sennott, radarımıza yakalanmışken bir sonraki işini merakla beklememek olmaz. Emma Seligman’ın, Greta Gerwig’in çıktığı basamakları tırmanmasını seyretmemek ayıp kaçar.

American Pie mı? Nasıl yani?

Esaslı bir komedi arıyorsanız Bottoms tam size göre. Ama öyle yumuşak bir komedi beklemeyin. Mizacı sert insanlar bunlar. Yukarıda bir yerlerde filmin herkese göre olmadığını söylemiştim. Bu filmi izleyeceklerin önce yine yukarıda bahsettiğim birkaç filme göz gezdirmesi önemle rica olunur. American Pie da bunlardan biri. Emma Seligman’ın çok sayıda sosyo-politik referans kullandığını da söylemek lazım. Güncel siyaseti tetiklemekte sakınca görmeyen Seligman, kariyerinde stratejik adımlarla ilerliyor mu bilinmez fakat Rachel Sennott’un ismini bir süre daha duyacağımıza eminiz. Sennott’un ekran önündeki yeteneği gözle görülür olsa da filmin senaryosundaki dokunuşlarının tadını çıkarmamak imkansız. Bottoms, bu janraya inanmayanlar için bile dikkate değer bir film. Çıkın, çıkın izleyin.