
Dadanizm ekibi iyi yıllar diler: 2021 yılında en çok nelere dadandık?
Her birimizin yine farklı tellerde çaldığı; kimimizin kartlarca tarot açtığı kimimizin TikTok’ta danslara daldığı; Melike Şahin’den Lizzo’ya uzandığımız, kah ağladığımız kah korktuğumuz, yer yer süperkahramanlara sarıldığımız bir garip yıldı 2021. Krizler çağı deyip duruyoruz ama film, müzik, dizi derken bir şekilde bir şeylere dadanarak ayakta durmayı başarmışız işte. Ya da yoksa yıkılmadık ama ayakta da değil miyiz? Of virüsü de al ve git buralardan be 2021! Neyse… İyi dileklerimizi sıralayalım, ekipçe geçtiğimiz yıl boyunca dadandıklarımızı bir de sizinle paylaşalım. / Görsel Tasarım: Melisa Su Akar
Korku filmleri, hem de hepsi – Seden Mestan
İçinde yaşadığımız dünya yeterince korkutucu değilmiş gibi 2021 yılı boyunca kendimi bir de korku filmlerine bıraktıysam bunun tek bir açıklaması olabilir: Daha ‘kötü’ durumdaki insanların yaşadığı zorluklara bakarak bir tür teselli bulma, şükür emoji’lerine sığınma çabası… ‘‘Daha kötü durumdaki’’ derken hepsinin hali gerçekten perişan tabii: Kimisinin evine hayalet musallat olur, kimisinin içine şeytan girer, kimisinin peşine eli bıçaklı seri katil takılır. Of of of. Peki bendeki bu sevda ilk nasıl başladı diye düşünüyorum ama tam hatırlayamıyorum: The Conjuring’in son filminin vizyona girmesi mi tetikledi her şeyi yoksa Scream serisinin geçtiğimiz aylarda duyurulan beşinci filmi mi?
Ama öyle bir döngüydü ki bu Sadece The Conjuring ve Scream değil; Friday the 13th’ten Halloween’e tüm serileri de içine kattı. Seriler bitince de yeni nesilden eskiye doğru uzandım; Hereditary ile iyice canımdan bezip Rosemary’s Baby ile çıkmazlara düştüm. Suspiria’yı hem Guadagnino’dan hem de Argento’dan izledim. Of of of. Neyse ki hepsini peş peşe sıraladıktan sonra çok şey öğrendiğimi fark ettim, cadılardan veya ‘genel’ şeytana tapanlardan oluşan bir tarikatın içine düşsem ne yapacağımı çok iyi biliyorum: çığlık çığlığa bağırarak son sürat koşmaya başlayacağım elbette, onların elinden kurtuluş yok ama şeytan çıkarmada artık daha başarılı olabilirim, bana biraz ‘okunmuş’ su verin yeter.
Hayat enerjimizsin, Lizzo – Seden Mestan
Sadece birkaç hit’iyle tanıdığım Lizzo’nun beni en karanlık olduğum anlarda bile düştüğüm yerden kaldıracağını hiç tahmin etmiyordum. Bu sene Cardi B ile birlikte yayınladıkları Rumors ise beni sonunda Lizzo’nun evrenine doğru son sürat çekiverdi. Lizzo’nun sesinden yayılan enerji, son derece matrak ve güçlü mesajlarla dolu şarkı sözleriyle birleşince ortaya çoğu anti-depresandan da etkili şarkılar çıkıyor. Lizzo’nun kendine olan güveninden ve hayatla barışık olmasından öğrenecek çok şeyim(iz) var, orası kesin. Kendine layık görmediği adamlara pas vermiyor, en iyi kıyafetlerini giyip, süslenip püslenip şıkını atmaya bayılıyor. (bkz. Yıldız Tilbe – Yürü Anca Gidersin)
Ama Yıldız Tilbe sizi yanıltmasın şimdi, Lizzo atarlı değil. Kimseye atarlanmaya kalkışmayacak kadar kendiyle dolu dolu. Tam bir boğa burcu. Belki de boğa boğayı çekti kim bilir. Burçlara da inanmayacaksak neyimiz kaldı ki başka şu hayatta. Tabii ki Lizzo da efkarlanıyor ama süründürmüyor, yüksek perdeden şarkılar söylüyor, bizi yine yanına katıp bir sonraki şarkıda dans ettiriyor. İyi ki varsın be Lizzoş!
Yürek dağlayan trio: This Is Us, 13 Reasons Why, Six Feet Under – İris Işık
2021’de sanırım en çok yaptığım aktivite binge-watching’di. Dadanma arzumun arkasında yatan sebep ise kurgu alemindeki biricik karakterlerimin hikayelerine olan düşkünlüğümdü diyebilirim. İşlerin arasında gündüz kaçamakları yaptırtan, sabahlara kadar oturup ertesi gün kırmızı gözlerle toplantılara katılmama sebep olan (yanlış anlaşılmasın uykusuzluktan değil, ağlamaktan) This Is Us, 13 Reasons Why ve Six Feet Under 2021’in farklı dönemlerinde en sık dadandığım üç ayrı yapımdı, üç ayrı arkadaş grubumdu 🙂
Her birinin ilk bölümüne başlar başlamaz sezonlarını nefes almadan silip süpürünce bu üç yapımdaki karakterler sanki hayatımın birer parçası oldular. Hatta izleyicinin kurgu alemindeki karakterlerle kurduğu bu bağ için psikolojide bir terim bile varmış: Parasosyal ilişki. Sadece izleyenin karakterlerin hayatıyla ilgili her detayı bilmesiyle gelişen tek yönlü bir bağ/ilişki diyebiliriz.
Beni koltuğumdan alıp kendi günlük yaşantılarına götüren dostlarımın dertlerini sanki kendi meselemmiş gibi düşündürten, izlerken biraz gülümsediğim ama bir hayli göz yaşı döktüğüm kalp söktüren bu üç yapımın ortak noktası ise galiba karakterlerin başından geçenlerin şurup şeker değil de hayatın içinden inandırıcı olaylar olmasıydı.
Bir dönem 13 Reasons Why ile Liberty Lisesi koridorlarında Hannah’nın intiharının 13 sebebinin peşinden Clay ile birlikte koştuk. Sert geçen lise koridorlarından uzaklaşıp This Is Us’ın Pearson ailesiyle evcilik oynarcasına sıkı bir aile ilişkisine balıklama daldım. Sadece Kate, Randall ve Kevin’dan oluşan The Big Three’nin hikayesi değil, Jack ve Rebecca’nın hayatlarına da dört jenerasyon boyunca şahit oldum. Şimdi ise mendilimi 4 Ocak 2022’de yayınlanacak büyük veda için hazırlıyorum.
Aynı hisleri bit tur daha yaşamak ve karakter hikayelerini izlemek adına yeni yapımlarda arayışa girmiştim ama çareyi ta 20 sene önceki bir dizide buldum. Six Feet Under. Şöyle ucundan bir bakayım derken diğerleri gibi yine kalp söktüren ama bu sefer biraz da kara komediyi içine alan bu yapımda Fisher Ailesi’nin trajikomik hayatının içinde buluverdim kendimi. İşlettikleri ve aynı zamanda içinde yaşadıkları cenaze evinde ölüm ve yaşamın inişli çıkışlı ilişkisi gerçekten daha iyi anlatılamazdı. Ailenin çatışmalı dinamikleriyle bu anlatım öyle gerçek bir hal alıyor ki bir bakmışsınız siz de ailenin bir parçası olup bu duygu roller coaster’ından herkese selam çakıyorsunuz.
Diva bebeğimiz çok yaşa! – Janset Atacan
Pandemi başladığında yurt dışındaydım. Başı sonu görünmeyen bir ormanın içine yapılmış bir yurdun 3. katında yaşıyordum. Her şeyden uzaklaşmış, belki de dünyadaki herkesten daha fazla izole olmuştum. Bağrımda durmadan öten dertli bülbülün de pek mecali kalmamıştı doğrusu. O dönemde Melike ve Hakan Taşıyan (selamlar ve saygılar) Kilitli Kapılar Açılsa isimli bir şarkı yayımladı. Melike şarkıda “Şimdi, şu anda, kaçsak burdan başı alıp nere gideriz?” diyordu. Kim olduğumu unuttuğum, kaybolmuş hissettiğim bir zamanda biri her gece kulağıma bu sözleri fısıldadı. Uzaklarda durmaya gücümün yetmediğini biliyordum, içimdeki deli kana kulak verip dünyanın diğer ucuna seyahat etmeye karar verdim. Eve döndüm.
Birkaç ay sonra Melike Şahin, ilk solo albümü Merhem’i bizimle paylaştı. Geçtiğimiz haftalarda kendisini ilk kez canlı dinledim. Her şarkıda beni kendisine yeniden hayran bıraktı. Yetmedi! “Kilitli Kapılar Açılsa”, “Hepsi Geçti”, “Bi’fırlatsam”, “Tutuşmuş Beraber”‘i gözlerim dolu dolu dinledim. Mert Demir’le yaptığı “Pusulam Rüzgar”, Türkiye’nin son yıllarda gördüğü en iyi işlerden biri olduğu aşikâr. Synth-pop esintili albümünde, arabeskten vazgeçmiyor. Kendisini 2017’de keşfettim, 2021’de dadandım. Hüzünlü prenses, diva bebeğimiz çok yaşa!
Avrupa’da bir deli rüzgar: Charlotte Cardin – Janset Atacan
Charlotte reisle tanışmam Haziran 2021’e denk geliyor. Tanıştığımızda kendisi ilk albümünü yeni yayımlamış ama nicedir müzik sahnesinde olan güzeller güzeli deli bir reisti. Tanıştım, dadandım ve şu an harika bir ilişkimiz var. (Türkiye’nin bir numaralı Charlotte Cardin hayranı Mehmet Şimşek’e sevgiler) Charlotte, Avrupa’nın elektro-pop kraliçesi olmaya aday.
2000’lerden fırlayıp gelmiş gibi, albümde biraz Kylie Minogue biraz Britney Spears havası da alıyoruz zaten. Phoenix, belki de anlattığı hikayeden kendimi çok yakın hissettiğim bir albüm oldu. 2021’in son üç ayını Sad Girl dinleyerek geçirdim. Kendisini canlı dinleme şerefine de (vakaları düşürme büyüsü enter) ulaşacağım. Nisanda Zorlu PSM’de olacak. “Sex to Me”, “Dirty Dirty”, “Anyone Who Loves Me” ve “XOXO” gibi ileride bir klasik olacağına inandığım şarkılara öpücükler.
Süper kahramanlardan medet ummak – Gamze Akyol
İçinde yaşadığımız dünyada her geçen gün Gotham misali kaotik bir hava hakim olmaya başlamışken çareyi kendi hayal dünyama ya da ekranlarda izlediğim fantastik dünyalara dönmekte bulduğum bir yıldı 2021. Her yerde, her zaman, herkesin ekonomik ya da siyasi tartışmalarına şahit oldukça daha bir tutundum bu dünyalara. E malum, korumamız gereken bir akıl sağlığımız var. Durumlar böyle olunca da kendimi Marvel evrenine daha bir kaptırdım. Ama bu sene MCU da gerçekten kapılmayacak gibi değildi; Ocak ayında Scarlet Witch’i takdim ettikleri WandaVision, ardından Kaptan’ın kalkanını teslim alan Falcon, bir hayli duygusal bir şekilde veda ettiğimiz Black Widow derken yılın ilk yarısı bittiğinde çoktan dikkatimizi çekmişlerdi zaten. Ardından Tom Hiddleston karizmasıyla kalbimizi çalan villian’ımız Loki ile zihnimizi bir güzel bulandırdılar, yeni (ve ilk) Asyalı kahramanımız Shang-Chi ile 10 halka efsanesini evrenlerine buyur ettiler, What If ile de “bir ihtimal daha var” dediler. Kasım ayına geldiğimizde de aslında ilk defa hikayesinden çok yönetmeniyle öne çıkan bir yapım karşıladı bizi; bol yıldızlı Eternals. Biz bir yandan Chloe Zhao’nın geçen sene kazandığı ödüllerinin sayısını hatırlamaya çalışırken Eternals da Marvel’ın en düşük skorlu filmi olma konusunda zirveye oynuyordu malesef. Ve nihayetinde Christmas ruhumuz önce Hawkeye sonra da uzun süredir yolunu gözlediğimiz, çoklu evrenlere giriş yapan Spider-Man: No Way Home ile şenlendi. Önceki Spider-Man serilerinden tanıdığımız eski dost ve düşmanlarımızla nostaljik bir havaya bürünen bu filmle MCU, hayranlarına yılın son hediyesini verdi.
https://giphy.com/gifs/nerdist-vision-wanda-wandavision-v4FzxtyUtcoyjPQQoU
Sonuçta en az 2020 kadar zor bir yıldan sağ çıktığım için umutluyum tabi ve beni bir hayli heyecanlandıran Doctor Strange in the Multiverse of Madness ile de yeni yıla hazırım. 2022’de gerçek dünyanın MCU kadar fantastik olmaması ümidiyle de yeni yılınızı kutlarım. Dünyamız daha eğlenceli bir hal alana kadar da ben yine MCU evreninde takılmaya, süper kahramanlardan medet ummaya devam edeceğim sanırım.
Twitter’da iyi şeyler de oluyor – Zeynep Naz İnansal
Hunter Harris, benim için Twitter’a girme sebebi ve her daim yüzümü güldürebilen bir dahi ve mizahşör. İlk olarak New York Magazine ve Vulture’daki yazılarıyla tanıdığım sinema eleştirmeni, çoğu sinefilin ve sinema yazarının aksine oldukça ulaşılabilir eğlenceli bir dille yazıyor. Abartılı hayranlıklarından, anlamadıklarından, kafa karışıklıkları ve takıntılarından utanmıyor ve onları şahane yazılara dönüştürüyor. Bazen filmlerden aklına takılan tek bir cümleyle ilgili sayfalarca yazabiliyor, bazen de Jennifer Lopez’in bir Instagram gönderisini uzun uzun analiz ediyor. Bir süre önce tam zamanlı işini bırakıp kendi bülteni Hung Up’ı yayınlamaya başladı ve adından da anlaşılacağı üzere takılıp kaldığı ve aşamadığı popüler kültür olaylarını irdeliyor.
toby maguire making his triumphant return to the big screen for the first time since mollys game (2017)
— hunter harris (@hunteryharris) December 29, 2021
Kendi bülteni olmasının getirdiği özgürlükle daha da şahane yazmaya başladı. Tüm yazılarını bir çırpıda okuduğum için Twitter hesabına da bol bol dadanıyorum. Varlığı bana farklı tip bir sinema yazarlığı adına ilham veriyor, yeni yılda da her kelimesinin takipçisi olmaya devam edeceğim, bize neler sunacağını heyecanla bekliyorum.
Seni seviyorum, yeni dostum TikTok! – Ilgaz Gökırmaklı
“Aa TikTok mu? Hiç kullanmadım” diyerek içten içe TikTok’u küçümseyenlerden misiniz? Siz değilseniz bile, pek çok kişinin TikTok’u “banal” bulduğunu biliyorum. Öyle ki, “Hiç korona olmamış, hiç TikTok yüklememiş, kendine saygısı olan kaç kişiyiz?” gibi tweetler bile gördü bu gözler.
Özellikle aynı yaşam koşullarına ya da sosyal çevreye sahip olmadığımız insanların günlük hayatlarını olduğu gibi, filtresiz yansıtması TikTok’u büyük bir çoğunluk için “cringe” yapıyor. Çünkü sosyal medyanın bir estetiği olmalı(!).
İnanın, sosyal medyadaki herhangi bir uygulamaya ya da trende, sırf kendimiz katılmıyoruz diye burun kıvırmak çok demode. Dilerim, 2022 bunu fark edeceğimiz bir yıl olur.
Bu sene sadece bilgisayar ve telefon ekranımla huzur bulabildiğimi fark ettim. 2021, benim TikTok videolarına dadandığım, beynimin içinde defalarca dönen şarkıları Spotify listeme ekledim bir yıl oldu. (Kendime saygım hâlâ olduğu yerde duruyor, merak etmeyin). TikTok, tam anlamıyla bir derya deniz.Gerçekten izlerken sonu olmadığını anladığım o küçük anlarda, kendimi sonsuzluğun içine hapsolmuş gibi hissettim ve bu bana çok iyi geldi. Bazen yabancı dil eğitimi videolarını izlerken, bazen herkesin denediği fırında makarna tarifini deneyip hayal kırıklığına uğrarken ama en çok da Spotify listeme “TikTok Songs 2021” şarkılarını eklerken buldum kendimi.
TikTok’un öyle güçlü bir etkisi var ki Taylor Swift’in Kasım 2021’de Red (Taylor’s Version) albümünün duyurusunu yaptığı ilk tikTok videosunda giydiği sarı elbise günler içinde tükendi. Harry Styles’ın renkli hırkası TikTok’ta viral haline geldi, kullanıcılar hırkayı nasıl ördüklerini paylaştıkları videolar çekmeye başladı. Şu an buraya yazamayacağım kadar çok sayısız örneği var. Moda endüstrisi, gazeteler, içerik üreticileri, ünlüler TikTok’ta nasıl var olabiliriz’in peşinde. “Çünkü ‘gerçekten var olmak’ istiyorsak, önce sosyal medyada var olmalıyız” dediğimiz bir dünyada yaşıyoruz.
TikTok da biraz da pandeminin değiştirdiği sosyal medya kullanım pratiklerimizle 2021’de en başarılı yılını geçirdi. 2016’da kurulan TikTok, Google’ın önüne geçerek dünyanın en popüler online platformu oldu. Bu durum sosyal medyaya aradığımız esas şeyin “eğlenmek” olduğunu gösteriyor diyebiliriz. (Biraz da şapkamızı önümüze alıp düşünelim mi Twitter’ın iflah olmaz analizci ve tespitçileri?!)
Elbette TikTok’un ehlikeli bulunan yönleri var. Özellikle 18 yaş altı kullanıcılar için güvenlik tedbirleri eksikliği konusunda eleştiriliyor. Tüm sosyal medya platformlarında olduğu gibi ırkçılık, ayrımcılık, şiddet ya da cinsel istismar gibi içeriklerle karşılaşabileceğimiz içerikler mevcut. (Araya biraz Türkiye’den magazin haberleri: Demet Akalın’ın kızı Hira’nın dolandırıldığını duyurmuştu. Demet Akalın’ın bu “Hira bugün TikTok’a giriyor” açıklamasının remiksi yapılıp TikTok’ta paylaşılmıştı. Her şeye rağmen Hira bebek, ailesiyle TikTok’a içerik üretmeye devam ediyor)
Tüm bunları düşünüp -yanınıza biraz da öz saygı da alarak elbette- siz de benim gibi TikTok’a bir şans vermeyi düşünebilirsiniz. İnanın, hiçbirimiz sosyal medyayı özgürce dans eden bir ev kadını, ekonomik koşulların zorluğunu çektiği TikTok videolarıyla eleştiren bir pazarcı ya da ilişkisine dair komik tespitler yapan bir Z kuşağı mensubu kadar “faydalı” kullanmıyoruz. 2022 bunu fark etmek için çok da geç sayılmaz.
2021 yılında iLK KEZ Friends – Lian Penso
2021’de nelere dadandığımı düşünürken şüphesiz aklıma iki aya sığdırdığım 10 sezonluk, 236 bölümlük Friends geldi. İnanabiliyor musunuz Monica kim tam bilmiyordum bile… Utanmıyorum bundan. Lise ve üniversite çağlarımda tamamen yabancı kaldığım her sohbeti en sonunda anlayabiliyorum. Ne diyelim geç olsun güç olmasın! Benim gibi birileri varsa aranızda ilk birkaç bölüm dişinizi sıktıktan sonra hikayenin içine öyle bir giriyorsunuz ki finalde ayrılmak hiç istemiyorsunuz. (Biraz ağlamış olabilirim.) Bu sebeple de bu yıl birçok Friends hayranının seneler sonra koşarak izlediği Friends Reunion’a hâlâ elim gitmiyor. Sanırım biraz vakit geçirmem gerekiyor. Sindirmem gerekiyor, tekrar tekrar en sevdiğim bölümleri izlemem gerekiyor.
Friends’i düşünürken aklıma bu yıl aslında sadece Friends ile yetinmeyip genel olarak ay ay nostaljik kült dizilere dadandığımı da düşünüyorum. Modern Family desen bitti, Seinfeld desen – evet utanmıyorum ve ona da birkaç ay evvel başladığımı itiraf ediyorum- devam ediyor, The Office ise izlenecekler listemin baş sırasında. Kim bilir belki 2022’de The Office’e dadanırım. Üzülmeyin arayı kapattım kapatacağım.
Tarot falları, 2022 ajandaları – Eylül Bombacı
Ben bu sene tarota dadandım. 2020’de Youtube’dan kart çekme videolarıyla zihnimi boşaltmaya başladığım bu evrene kendi tarot kartlarımı alarak daha derinlemesine girmiş oldum. Özellikle pandemide daha aşının ve başka umutların bulunmadığı zamanlarda benim için güzel bir arkadaş oldu diyebilirim. Eğer oradan buradan evdeki değerli taşlarımla ayin yaptığımı duyarsanız, inanmayın… Şimdilerde ilerisi benim için çok daha berrak, o yüzden arkadaşlarımın hatırına maç skorları için fal baktığım da oldu; aşk, kariyer falları da.
Bir diğer dadandığım şey ise ajanda oldu. Hayatımda ilk defa ajanda aldım kendime. Git gide ekranlarda geçirdiğim vakti az da olsun azaltmak ve planlarımı kağıda yazmak için kendime en süslüsünden bir ajanda aldım. 2022’ninki de türlü umutlarla masamda bekliyor fakat hızlı davranmışım, şimdi bir tane daha çok beğendiğim bir ajanda var. Arsızlık yapıp onu alıp almamayı düşünüyorum.