
Alexa, Toygar Işıklı’dan ‘‘Bu Bir Veda’’ çal: Guardians of the Galaxy Vol. 3 değerlendirmesi
Evrenin en sıkı, en mizahşör, en iddialı ekibi geri döndü. Guardians of the Galaxy serisinin üçüncü ve şimdilik son filmi geçtiğimiz hafta gösterime girdi. Ama filmin yakışıklı başrolü Chris Pratt’in infiale yol açan ayak parmağı fotoğrafından gayrı bir şey konuşulmuyor. Merak edenler Instagram’a bakabilir. James Gunn’ın aşırı duygusallıktan karalar bağlatan bakış açısına saygımız sonsuz, fakat filmi çok da beğenmedik dersek başımıza bir iş gelir mi? Bunlar hep çok sevmekten… Çok sevip, çok bekledik. Farklı bir şeyler görmek istedik. Ama sana layık düşler söylenmedi be Peter.
Bu filmi sevmek istedim, gerçekten. Bu filmi sevmek için çaba da gösterdim. Kötü bir film olduğunu da söylemiyorum. Ama daha iyisi olamaz mıydı? Olayların insanı James Gunn, serinin üçüncü filmi için yönetmen koltuğuna döndüğü günden bu yana heyecanımız yüksek. Ne de olsa gençliğimiz var… Gerçi filmin esas oğlanı Peter’ın yaşlandığını fark etmenin derin üzüntüsünü içimde hissediyorum. Ahir zaman, Peter. Uzay, galaksi falan bakmıyor. Ne diyordum? James Gunn, filmi olması gereken duygusallık seviyesinin üzerine çıkarıyor. Zaman zaman gözlerimin dolduğunu itiraf etmek zorundayım. Gunn, serinin ilk filminden bu yana seyircinin aklına ve diline pelesenk olan Rocket’in orijin hikayesini nihayet açığa çıkarmaya karar veriyor. Akıllıca bir karar olup olmadığı tartışmaya açık. Peter’ın müzikle ilişkisi, filmin yapı taşlarından biri. Henüz çocukken Dünya’dan ayrılan Peter’ı, Dünya’daki evine bağlayan yegane şey belki de. Fakat bu mevcut sahnenin her 15 dakikada bir başka bir müzikal geçişle bölüneceği anlamına gelmemeli. Öne çıkan birkaç diyalog dışında, karakterler arasında zayıf bir iletişim var. Hikayeden ziyade olay üzerine kurulu bir senaryo akışı çizmeyi tercih eden Gunn, elini korkak alıştırmıyor; her karaktere bir veda hakkı tanıyor. Drax, Groot ve Mantis’in işe yaramaz bir yan karakter olmadığını da kanıtlıyor.
Bir Gripin şarkısında buluşalım be Gamora
Filmin kuşkusuz en üzücü tarafı, Rocket’in geçmişine yaptığımız yolculuk. Malum kendisi yıllardır bir rakun olduğunu reddediyor. Filmin temel anatomisini, türler arası çatışma üzerine kuran Gunn’ın senaryonun merkezine Rocket’i koyma tercihini kendini güvene alma olarak görüyorum ne yazık ki. İlk dakikalarından itibaren kolay tahmin edilebilir bir film olduğu için gişe seyircisini mutlu etmeye yönelik bir dinamizmi de peşinde götürüyor. Peter, Gamora’nın yasını tutarken keskin mizacı ve esprili kişiliğinden ödün vermiyor. Nebula bir ev ve aile kazanıyor, Gamora hayatının aşkını kaybediyor. Bu filmdeki Gamora, koruyuculara katılmadan önceki suikastçı tavrını koruyor. Gunn’ın bu tercihini de anlamam pek mümkün değil.
Hiç kimse Gamora’nın, Dr. Strange gibi çıkıp “Seni tüm evrenlerde seviyorum” demesini beklemiyor. Ancak böyle ayrılık olmaz, böyle yalnız kalınmaz. Bu kalp seni unutur mu Gamora?
Bahse konu olan duygusal sahneler Peter ve Gamora arasında yaşanmıyor. Rocket’in geçmişi, tahmin ettiğimizden daha karanlık. Delinin teki Rocket ve 498534984 milyon hayvanı kaçırıp deney yapıyor. İnsanlara ait özelliklerle donatılan bir grup hayvanı, Karşı Dünya ismini verdiği bir gezegene yerleştiriyor. Karşı Dünya dediğime bakmayın, düpedüz New York. Böyle yan sanayi işler peşinde koşacağına, Loki gibi New York’u işgal etmeye çalışabilirdi. Vizyonsuz. Bu delinin amacının, “dünyayı kusursuzlaştırmak” olması da eleştirilerimin nedeni.
Adam Warlock’u harcayacaklar matmazel
Yok insan ırkını kusursuzlaştırmak, yok dünyanın yarısını yok ederek mükemmel bir yere dönüştürmek falan. Marvel’ın kötü karakterlerine birisi acilen yeni fikirler vermeli. Belki galaksiler arası yaratıcı fikirler atölyesi kurulabilir. Eleştirilerimin sebebini anlıyor musunuz? Gunn’ın alışılmadık ve sıra dışı bir yola sapmaktan ziyade, klasik Marvel söylemlerini yinelemesine gönlüm razı değil. Adam Warlock gibi bir karakterin harcanmasını da asla kabul etmiyorum. Gelecekte kendisine rastlayacağımızı bilmek, içime biraz su serpiyor.
İşin ilginç yanı, Chris Pratt’in de Peter/Star Lord rolü için geri dönmesi. Bu nasıl bir anlaşmadır, yiğidim? Ey Kevin Feige, bu değirmenin suyu nereden geliyor? Gerçek bir vedayı hak eden Gamora, hikayenin bitiş çizgisini görüyor. Filmin sürprizlerinden biri, Groot’un söylediklerini anlayan seyircinin şaşkınlığı. Gunn’ın da işaret ettiği gibi, Groot’la ne kadar çok vakit geçirseniz bağınız o kadar güçleniyor. Böylece, onu daha kolay anlıyorsunuz.
Depresiflerin buluşma noktası: Marvel Sinematik Evreni
Serinin üçüncü filmi, ufak tefek kusurlarına rağmen seyirciye gerçek bir uzay yolculuğu deneyimi yaşatıyor. Zaten James Gunn’ın yegane amacı da bu. Filmi izleyenlerin içinde sıcak bir his bırakmak. Çocukken Star Wars’ı izleyip, galaksiler arası seyahate çıkmak isteyen çocuklardan yalnızca biri Gunn. Bu anlamda filmin misyonunu yerine getirdiği aşikar. Hayal ve gerçek arasındaki ince çizgide, Venüs’ün semalarında yaşayan birilerinin sizi koruması nasıl bir his acaba? Galaksinin Koruyucuları, gerçekte var olmasa bile; Gunn o hissi vermeyi başarıyor.
Mutlu sonların kölesiyiz. Malum önce Robert Downey Jr ve Chris Evans’ın ayrılışı, ardından Thor’un emeklilikten hallice hayatı, son olarak Dr. Strange’in depresif bir sihirbaza dönüşmesi derken hayran kalbimiz yara aldı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Tom Holland’ın Spider-Man’i korkunç ötesi bir olay yaşadı. Wanda yalnızlıktan kafayı yedi. Ay n’oluyor, Kevin Feige Bey? Anlaşılan James Gunn, ‘‘Ben hayranlarımın yüzünü eğemem Kevin’’ dedi ve ortaya Galaksinin Koruyucuları çıktı. Gözler yaşla dolmadan, bu yazıyı burada noktalıyorum. Sırada birkaç ay sonra Disney+ yayımlanacak Secret Invasion var. Orada görüşürüz.
Alexa, Toygar Işıklı’dan ”Bu Bir Veda” çal.