
Güçlü ve cesur bir keşif: Charlotte Cardin
2021 Temmuz. Deniz kenarındayım. Hava akşam üstü saatleri, hafif bir rüzgar esiyor. Uzun ve yorucu bir mesai bitmiş, kişisel dertlere boğulmuş ve havalı olduğunu düşündüğüm bir pozla denizi seyrediyorum. O sırada telefonuma bir bildirim geliyor, Charlotte Cardin’in Sun Goes Down şarkısı. Şarkı bana nasıl olduğumu soruyor. Yoruldum mu? Bunaldım mı? Bir sorun mu var? Charlotte ”Sorun yok, ben yanındayım elini tutacağım” diyor. Sonradan öğreniyorum ki, Charlotte bu şarkıyı zor bir dönemden geçen çok yakın bir arkadaşı için yazmış. Ve yine birkaç dertten sonra, bana şarkıyı gönderen kişi çok yakın arkadaşlarımdan biri oluyor.
https://open.spotify.com/album/3q2nVoXfe6HgiZrXffO2A3?si=PRF68QZcT3-ZHXwSlcKw-Q
Hikayenin başlangıcı
Charlotte Cardin, 18 yaşında Kanada’da O Ses yarışmasına katılıyor. Yarışmadan sonra yayımladığı Big Boy isimli uzun çaları ilgi görünce, 2017’de Main Girl ve dillere destan olan Phoenix albümünü paylaşıyor. Charlotte şimdilerde 27 yaşında, Phoenix için turda. 13 şarkıdan oluşan albüm, Charlotte’un gerçekliğini, gizlerini ve hayata dönüşünü anlatıyor. Phoenix’e kadar yaptığı her işte kendini hep bir adım geride tuttuğuna ve kişisel bir hikaye yazmaktan kaçındığına işaret eden Charlotte, bu defa dalgalı ve sert bir seçki sunuyor. İlham kaynakları arasında Celine Dion, Christina Aguilera ve başımızın tacı, kraliçemiz, göz bebeğimiz, hayatımızın anlamı Beyoncé’nin oluşu kimseyi şaşırtmasın.
https://open.spotify.com/album/2jpQor1ZFocZF7Io0eI8mR?si=8IBaFeEKSe68OVM_F5Q3rQ
Bir kadının özgürleşmesini ele aldığı Anyone Who Loves Me güçlü vokallerle ön plana çıkarken bana Celine Dion’un It’s All Coming Back To Me Now’ını hatırlatıyor. Sex to Me, Beyonce’nin Destiny’s Child çıkışı Naughty Girl notalarını andırıyor. Meaningles, Aguilera’nın özgüvenli tarzını yansıtıyor. Ancak Charlotte’u bir başka divayla karşılaştırmak da çok doğru değil. Charlotte kendi başına bir cumhuriyet adeta. 80’li yılların disko-popunu tüm varlığımla reddetsem de nihayetinde dönüyor gibi. Sanıyorum ki Charlotte’un müziğe duyduğu bu aşk, ailesinden geliyor. Piyanonun eksik olmadığı bir evde büyümüş Charlotte. Henüz 13 yaşındayken ilk şarkılarını yazmaya başladığını düşününce kendi ergenliğim aklıma geldi. Okul ve dershane arasında mekik dokurken bir gün Kanada’nın bir ucunda yaşayan derin bakışlı bir kızın şarkılarını ezberleyeceğimi düşünmezdim.
Korkusuz ve özgün
Phoenix’in pek çok açıdan korkusuz ve özgün bir albüm olduğunu söyleyebiliriz. En son ne zaman böyle bir albüm dinledik? Kimse kusura bakmasın ama Lana Del Rey öveceğim. İlk çıktığı yıllarda çokça eleştirilmiş, canlı performansları kötülenmişti hatırlıyor musunuz? Eleştiriler Born to Die, Ride, Dark Paradise gibi şarkıları çıkarmasına engel olmadı ama. Çok sevdiğim Adele ve daha az sevdiğim Taylor Swift’in sürekli aynı şarkıları aynı besteye yazdığını hissediyorum. Ancak Charlotte’un da Lana gibi cesur bir işe kalkıştığını söylemek mümkün. Daha önce denenmiş bir müziği, özgün kılmak zordur. Kylie Minogue’ya selam olsun, onun da esintilerini görüyoruz albümde. Charlotte’un hayranlığını gizlemediği Drake de Main Girl’de yer yer duyuluyor.
Hangimiz sevmedik
Phoenix, seksi bir albüm. Charlotte’un bu seksiliği bir kraliçe edasıyla giydiği ortada. Şarkılarda kendinden emin, enerjisi yüksek ve hayattan istediğini almış bir kadın var. Albümdeki vuruşlar, doğaya karşı geliyor bile desek abartmış olmayız. O özgüvenli kadının aşık bir kadın olduğunu anlamakta bir o kadar kolay. Hatta Oceans şarkısında geçen ”I crossed all the oceans (for you) / Senin için bütün okyanusları aştım” sözleri, öyle romantik ki. Serdar Ortaç da yazmış olabilir. Charlotte’u, ”Aşk bu yaralı müzesi hareket edemem” derken hayal edebiliyorum. Albümde bir favori seçmem de çok zor. Bütün şarkılar beni mutlu ve güzel hissettiriyor. Hatta dinleyen herkeste aynı hisler uyandıracağına da bir hayli eminim. Kişisel itiraflarla dolu bu albümün bana da cesaret aşıladığı kesin. Charlotte, Sad Girl’de ”Song I wrote the week you left, I got an album from this fucking mess.” diye bağırıyor. Yani diyor ki, ”Hangimiz sevmedik?”.
Bir gece ansızın: Charlotte Cardin Zorlu’da
Charlotte’un canlı performanslarında da albümün hayat bulduğu bir gerçek. Zorlu PSM’deki performansında bir dakika bile yerinde durmadı. Kendini aşırı ciddiye alan bir gazetenin hafta sonu ekinin yorumcusu gibiyim değil mi? Tabii ki yerinde durmayacak, konser bu diyebilirsiniz. Ama bilirsiniz, bazen sanatçı gelir, oturur, gitarını çalar, arada ayağa kalkar, sıkıcı ve neden orada olduğunuzu pek anlamadığınız bir konser dinlersiniz. Sözcükleri ağzının içinde dolaştırır durur hatta. Charlotte bu kalıpların dışına çıkıp sahnede tamamen farklı birine dönüşüyor. Ufak eleştirilerim de yok değil tabii. Sahnedeki duman ve ışık kullanımı zaman zaman dinleyiciyi yordu ve Charlotte’un performansının önüne geçti. Ancak duyduğuma göre, Charlotte ilk Türkiye konserinden çok etkilenmiş. Şarkılarının tamamının ezbere okunduğu bir konserden etkilenmese yazık olurdu. Peki Charlotte, halkımızın yüzde 85’inin ”Tabi siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının annelik etmesine şiddetle karşısınız ama” repliğini ezbere bildiğini duysa bu kadar etkilenir miydi?
Phoenix, hâlâ keşfetmeyenler için keşfedilmeyi ve özümsenmeyi bekliyor. Yaşanacak, üzerine konuşulacak ve dert yanacak bir albüm Phoenix. Diğer divaların örnek alması da önemle rica olunur.