
Les Benjamins topluluğunun yeni mekanı: Les Benjamins’in Alsancak’taki mağazasını Bünyamin Aydın anlatıyor
İstanbullular için İzmir’de zaman bambaşka akıyor sanki. Kordon boyu esen rüzgarda bile insanı dinginleştiren bir şeyler var kesinlikle… Burada her şey daha yavaş, daha sakin… Les Benjamins de mağazalarıyla İstanbul’dan Dubai’ye uzanırken şehrin kendine has rüzgarını arkasına alarak İzmir semalarına giriş yapıyor ve ‘ilk’lerle dolu bir mağaza için Alsancak’ın yolunu tutuyor. Evet, burası Les Benjamins’in İzmir’deki ilk mağazası ama kreatif çevrelerin buluşabileceği ve yaratıcı fikirlerin paylaşılabileceği Café Les Benjamins konseptiyle de ilk kez burada tanışmış oluyoruz. Yani sadece bir mağaza değil, markanın 12 yıllık geçmişi boyunca oluşturduğu komünitesi için de kalıcı bir mekan var karşımızda.
Les Benjamins’in DNA’sında olan müzik ve sanat aşkı Alsancak’taki bu mağazanın da merkezinde. Bu sefer bir de Kafeingo’nun organik kahveleri, Jon Chocolate’ın yerel ve katkısız çikolataları, Ronnefedlt’in geleneksel ve çeşitli çayları da tüm bunlara eşlik ediyor ve çok bileşenli bir buluşma alanı ortaya çıkıyor. ‘‘Café Les Benjamins’te şehirde sunulabilecek her şeyin en iyisini bir araya getirmek için çalışıyoruz’’ diyor Les Benjamins’in kurucusu ve kreatif direktörü Bünyamin Aydın ve heyecan verici başka yeni iş birliklerinin de olabileceğinin önden haberini veriyor.
Baharın tüm renklerini görebildiğimiz bir günde Alsancak’ın yolunu tuttuk ve her detayıyla bambaşka bir yere açılan bu mağazaya bizzat yerinde dadandık. Arkasında hikayeyi ise Bünyamin Aydın anlatıyor.
Les Benjamins İzmir’deki ilk mağazasını açtı! Hayırlı olsun. Alsancak’taki bu mağazayı ‘ilk’ kılan başka bir özelliği daha var: Kreatif çevrelerinin buluşabileceği ve yaratıcı fikirlerin paylaşılabileceği Café Les Benjamins konseptiyle de ilk kez burada tanışmış oluyoruz. Nedir Café Les Benjamins’in arkasındaki fikir ve motivasyon?
Topluluğumuz için etkinlikler, atölyeler ve toplantılar kapsamında açıldıktan 12 yıl sonra kalıcı bir mekana ihtiyacımız olduğuna karar verdim. Kişisel olarak, doğru insanlarla sosyalleşebileceğim ve aynı zamanda işlerimi halledebileceğim bir topluluk oluşturulabilen mekanları seviyorum. Bunu da, Les Benjamins İzmir Alsancak mağazamızda yeni açtığımız Café Les Benjamins’te sağlayacağımızı düşünüyorum.
Les Benjamins’in DNA’sında olan müzik ve sanat aşkı Alsancak’taki bu mağazanın da merkezinde. Bu sefer bir de Kafeingo‘nun organik kahveleri, Jon Chocolate’ın yerel ve katkısız çikolataları, Ronnefedlt’in geleneksel ve çeşitli çayları da tüm bunlara eşlik ediyor ve çok bileşenli bir buluşma alanı ortaya çıkıyor. Café Les Benjamins’te nasıl bir iş birliği söz konusu ve tüm bu isimler nasıl bir araya geldi?
Café Les Benjamins’te şehirde sunulabilecek her şeyin en iyisini bir araya getirmek için çalışıyoruz. Çok yakında Café Les Benjamins’te heyecan verici yeni iş birlikleri için bizi takipte kalın.
İzmir’de zaman bambaşka akıyor sahiden… İstanbul’un süratinin ardından burada insanın ruhuna iyi gelen bir şeyler var kesinlikle. İzmir’in Les Benjamins üzerinde nasıl etkileri oldu? Bu şehrin dinamikleri markanın kimliğiyle hangi açılardan özdeşleşiyor veya farklılaşıyor?
İzmir atmosferi bambaşka. Denize ve en sevilen yaz tatili lokasyonunun yakınında olmak insanı gerçekten daha sakin hissettiriyor. İzmirliler Les Benjamins’e büyük destek verdi ve şehrin kalbindeki bu amiral mağazasını açmamız bizim için çok önemli ve değerli. Les Benjamins Alsancak mağazamızın da İstanbul’daki diğer mağazalar gibi eşi benzeri olmayan kendine has özellikleriyle tanınmasını istiyoruz.”
İstanbul, İzmir, Dubai… Aslında her şehrin farklı bir hikayesi var. Les Benjamins hem tasarımsal hem mimari hem de kültürel açıdan kendini bu şehirlerin hikayelerinde nasıl konumlandırıyor?
Her şehrin kendine özgü güzelliği var. İnsanları her zaman yaptığım şeyin merkezine koyarım. Les Benjamins mağazaları, moda, sanat ve müzik topluluklarını tek bir ortak ruhla paylaşarak bir araya getiriyor. Mağazalarımızı tasarlayan New York merkezli ünlü mimar Dong-Ping Wong ve ekibi de bize şehirlere özgü tasarım konularında destek oluyorlar. Alsancak’taki yeni mağazamız, Türkiye’de İstanbul dışındaki ilk mağazamız oldu. Nişantaşı, Akasya AVM, Bağdat Caddesi ve hatta Dubai Mall of Emirates’teki diğer Les Benjamins mağazaları ile önemli ortak mimari tasarım estetiği paylaşıyor.
Farklı kreatif alanlarla sıkça yollarını kesiştiriyor Les Benjamins. Bir araya gelmek, birlikte üretmek; kreatif endüstrileri desteklemek neden önemli sizin için? Alsancak’taki mağaza dışında yakın planda bu bir aradalığı daha da pekiştirmek için ne gibi planlarınız var?
Sanırım bu sadece benim kimliğim. İnsanları bir araya getirmek ve neşe vermek hayatımın her zaman bir parçası oldu. Les Benjamins’i kurduğumda ve tasarım yapmaya başladığımızda diğer tasarımcılardan çok fazla destek aldığım söylenemez, ve bu çok üzücüydü. Bu yüzden Bünyamin Aydın olarak, kreatif endüstrileri desteklemek, bir araya gelmek, birlikte üretmek benim için çok değerli. Hepimizin geleceği için birlikte çalışmayı ve kapıları açık tutmayı sağlamak istiyorum.
Les Benjamins komünitesini dijital dünyada da genişletmeye devam ediyor. Discord yayınlarından Twitter’a, dijital varlığınızı nasıl konumlandırıyorsunuz? Web 3.0’ın son sürat ilerlediği bu çağda, dijital komünitenizi geliştirmek adına siz nasıl bir yol izliyorsunuz?
Dijital dünyada ve günümüzde her zaman meraklı kalmalısınız çünkü her ‘şey’ günlük, hatta anlık olarak değişiyor. Sanırım genç bir ruha sahip olmak, hem fiziksel hem de dijital kalmak önemli.
Dijital demişken… TikTok’un her gün hatta neredeyse her saat yeni bir trend çıkardığı şu günlerde bu hıza ayak uydurmak mı yoksa meydan okumak mı sizin için önemli olan? Böylesine hızlı akan bir gündemle çevriliyken yaratıcılığın izini sürmek ne şekilde mümkün?
Bunun kesinlikle birçok yaratıcı için büyük bir sosyal baskı olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyanın kullanım amacı artık eskisi gibi değil. Bu dünyanın insanları için önerim, hareketlerin akışını takip etmeleri ancak kendi kişiliklerini korumalarıdır. Günümüzde kimlik sahibi olmak çok zor olabiliyor, çünkü sürekli olarak birçok sosyal medya trendini takip ediyor veya etmek durumunda kalıyorsunuz. Böyle olduğu için şimdi artık her şey bana aynı görünüyor ve bu çok korkutucu. Elbette, kendi kimliklerini korumaya çalışan kreatif kimlikler de var, bu benim sevdiğim ve saygı duyduğum bir şey.
Horse of the East adlı İlkbahar/Yaz 2023 koleksiyonunuzun ardından sırada şimdi de yeni resort koleksiyonu var. Bu yeni koleksiyonun hikayesini ne oluşturuyor; Horse of the East ile ne gibi ortaklıklar ya da farklılıklar taşıyor?
Les Benjamins Resort 2023 Gardens of Anatolia koleksiyonu, aslında Les Benjamins DNA’sını oluşturan halı ve kilimlerden esinlenerek tasarlandı. Üzerlerindeki sembollerin ve desenlerin neler olduğunu hiç merak ettiniz mi? Aslında tamamen çiçekler ve bahçelerle dolu bu desenler. Bu nedenle, bu soyut ilhamdan yararlanarak bir Resort koleksiyonu oluşturmak istedim.
Les Benjamins gündeminde yakın gelecek için başka ne gibi planlar var? Başka şehirlere de uğrayacak mı Les Benjamins’in yolu?
Çok fazla şey paylaşamam. Ancak sürprizlerim var 🙂