Modern zaman bağımlılıklarında bugün: Artan ekran süreleri ve etkileri

Sabah uyanır uyanmaz, daha gözünü açamadan telefonuna uzanmaya çalışanlar, bir dijital platformdan diğerine atlayan sinema aşıkları ve ekranlardaki büyülü dünyalara kapılan oyun bağımlıları toplanın; size bir iyi bir de kötü haberimiz var. İyi haber şu: yalnız değilsiniz. 2021 yılında yapılan bir araştırma insanların günde ortalama 4.8 saatini telefon ekranına bakarak geçirdiklerini ortaya koydu. Kötü haber ise son zamanlarda, özellikle pandemiyle beraber artan ekran sürelerimizin beyin sağlığımızı olumsuz yönde etkileyebileceğini gösteren birçok araştırma var. Peki bir ekrana bakarak geçirdiğimiz uzun saatler iddia edildiği gibi gerçekten beynimizi “küçültüyor” mu yoksa bu yan etkiler ekranları ne amaçla kullandığımıza göre değişebilir mi? Bilim dünyasından her iki önermeyi de destekleyen uzman görüşlerine, artan ekran süremize ve bu süreden etkilenen sağlığımıza dadanıyoruz…

Biliyoruz, adını duymaktan dahi bıktınız ama pandeminin etkileri her şekilde, her yerde karşımıza çıkmaya devam ediyor maalesef. Küresel bir “ev hapsi” cezasına dönüşen pandemiyle beraber sosyal çevremiz giderek küçüldü ya da en azından bu çevremizle yüz yüze olan görüşmelerimizin sayısı epey azaldı. Telefon, televizyon ve bilgisayar ekranlarına giderek daha bağımlı hale gelmeye, onlarsız bir iş yapamaz olmaya başladık iyice. Haliyle de özellikle her yere taşıyabildiğimiz telefonlarımızda geçirdiğimiz zaman, indirdiğimiz ve kullandığımız uygulamaların sayısı da bir hayli arttı. Bir uygulama izleme firması olan App Annie’nin Türkiye’nin de dahil olduğu 10 farklı ülkede yürüttüğü araştırmalarının ardından yakın zamanda yayınladığı raporuna göre insanlar uyanık oldukları zamanın üçte birini yani yaklaşık 4 saat 48 dakikasını telefonda geçiriyorlar. Bu oran 2019’daki orandan yüzde 30 fazla ve artmaya da devam edecek gibi duruyor.

Aynı raporda uygulamaların toplam 230 milyar kez indirildiği ve uygulamalara 170 milyar dolar harcandığı da belirtiliyor. İnsanların TikTok’da geçirdikleri zamanın 2020’dekine göre yüzde 90 artış gösterdiği ve dünyanın en çok indirilen uygulaması olduğu da şaşırtmayan bir başka istatistik olarak öne çıkıyor. App Annie’nin CEO’su Theodore Krantz özellikle artan ekran sürelerimizin çoğunu telefonda harcadığımıza dikkat çekerek “telefonlar harcanan zaman, para ve indirme sayısı gibi her kategoride rekor kırmaya devam ederken büyük ekranla yavaş yavaş ölüyor” diyor.

Uygulama geliştiricileri için iyi ama bizler için kötü olan bu istatistiğin sonuçlarına gelirsek… Orada hâlâ birçok belirsizlik söz konusu aslında. Özellikle akıllı telefonlarla olan mazimiz çok eskiye dayanmadığı için bu telefonların kullanımının beynimize ya da davranışlarımıza olan etkileri hakkında çok az şey biliyoruz. Ama ekranlarda geçirdiğimiz zamanın uyku sağlığımızı, duygu durumumuzu, karar mekanizmamızı nasıl etkilediği ya da beynimizde meydana getirdiği işlevsel ve yapısal değişikler üzerine yapılmış birçok araştırma mevcut. Örneğin oyun bağımlılarında merkezi sinir sisteminin başlıca ve en önemli bileşenlerinden biri olan gri madde alanlarında atrofi yani doku kaybı görüldüğü, bilişsel işlevin bozulmasıyla sosyal ve iletişim becerilerinin azaldığı gibi sonuçların elde edildiği çalışmalara şuradan ulaşabilirsiniz. Londra’daki Birkberk Üniversite’sinde psikoloji profesörü olan Iroise Dumontheil kulak verdiğimizde ise telefon kullanımıyla ilgili şu cümleleri duyuyoruz; “eskiden cep telefonlarından yayılan radyo dalgalarının beyinde ısınmaya yoluyla hasara yol açacağı konusunda endişeler vardı. Ancak araştırmalar henüz bu endişeleri doğrulayamadı. Üstelik artık cep telefonlarını kulaklarımızdan ziyade ellerimizde kullanıyoruz yani telefon kullanım alışkanlıklarımız da değişti. Bununla birlikte artan ekran zamanımızın yaptığımız her şeyde olduğu gibi beynimiz üzerinde doğrudan etkileri olabileceği olası. Dolaylı etkilerinden bahsetmiyorum bile…”

Dumontheil aslında ekran süremizin uzunluğunun yanı sıra bu sürede ekranlarda ya da ekranlara harcadığımız süre dışında neler yaptığımızın da önemli olduğuna dikkat çekiyor. Yani eğer ekranlar sizin sosyalleşmenize, egzersiz yapmanıza mani olmuyor hatta bu alanlardaki uygulamalarla size yardımcı oluyorsa aslında sizin için faydalı bir hal bile alabilirler diyor. “Arkadaşlarımızla iletişim kuruyoruz, haberleri okuyoruz, medyayı pasif bir şekilde izliyoruz, oyun oynuyoruz, egzersiz veya meditasyon yapıyoruz. Her kullanım türünün zihinsel sağlığımız ve refahımız üzerinde farklı bir etkisi olacaktır.” diyor Dumontheil. Zaten App Annie’nin yayınladığı araştırmada pandemi boyunca sağlık, fitness ve meditasyon gibi uygulamaların indirme sayılarının yüzde 27 arttığını ve özellikle gençler arasında popülerleştiğini de görebiliriz. (Her şeye rağmen akıl ve beden sağlımızı korumak için bir şeyler yapmışız, çabamıza sağlık.) Yalnız Dumontheil’in bu söylediklerini kesin olarak destekleyen ya da doğrudan bu konuyu araştıran bir çalışma henüz yok. Ama uygulamalar vasıtasıyla egzersiz yapmanın hiç yapmamaktan daha faydalı olduğunu bilmek için bilimsel verilere gerek de yok sanki.

Ekran sürelerinin en net ve belirgin etkilerini gördüğümüz konulardan birinin uyku meselesi olduğu malumunuz. Mesela uykudan önceki saatlerde özellikle telefona bakarak geçirdiğimiz zamanların uyku kalitemizi düşürdüğünü ve uykusuzluğa yol açtığını bilmeyen, duymayan kalmamıştır herhalde. Bu konuda yapılan araştırmalar telefonumuzun ekranından gelen mavi ışığın beynimizi “hâlâ gündüz olduğu” yönünde kandırdığını ve uykumuzu düzenleyen melatonin gibi hormonların seviyesini etkilediğini ortaya koyuyor. Mavi ışığı filtreleyen uygulamaların kullanılmasının daha iyi bir uykuya yol açabileceğini gösteren araştırmalar da mevcut. Ekran sürelerinin yetişkinler üzerindeki etkilerini yorumlamak ise çocuklarınkine göre nispeten daha kolay ve de değişken olabiliyor gördüğünüz gibi. Sonuçta biz yetişkinler kendimize ve beyin sağlığımıza neyin iyi neyin kötü geleceğini az çok kestirebiliyoruz. Çocuklara geldiğimizde ise bizi yine çeşitli çalışmalar aydınlatıyor.

Common Sense Media’nın verilerine göre sekiz yaş altındaki çocukların neredeyse yarısının kendine ait bir tableti var ve bu çocukların tamamı günde ortalama 2.25 saatini ekranlarda geçiriyorlar. 2018’de yapılan Ulusal Sağlık Enstitüleri araştırmasından elde edilen sonuçlar ekran başındaki günde iki saatten fazla zaman geçiren çocukların dil ve düşünme testlerinde daha düşük puanlar aldığını ve ekranlarda geçirdikleri süre arttıkça bu puanların daha da düştüğünü gösteriyor. Çünkü ekran başında geçirilen bir gün, beynin eleştirel düşünme ve akıl yürütmeyle ilgili bölgesi olan kortekste incelmeye sebep oluyor. Çocuk davranış uzmanı olan Dr. Jennifer Cross “Bu verilerin ne anlama geldiğinden henüz emin değiliz ancak ekranların ilgi odağını daraltarak, diğer keşif ve öğrenme araçlarını sınırlayarak çocuğun gelişiminin belirli yönlerini engelleyebileceğini varsayabiliriz” diyor.

Özellikle üç yaş altı çocukların çevrelerinde olup bitenleri keşfederek, yetişkinleri izleyerek ve sonra onları taklit ederek hayatı öğrenmelerinin en sağlıklı yol olduğu, bir çocuğun dünyayı ekranlardan değil yaşayarak tecrübe etmesinin zihinsel gelişiminde büyük bir fark yarattığı ise tüm araştırmaların ortak sonucu. Uzun ekran süreleri yalnızca temel becerilerde değil sosyal ve yaratıcı alanlardaki tüm becerilerde de çocukları bir nevi kısıtlıyor. Boston Çocuk Hastanesi’nde pediatrist olan Michael Rich “can sıkıntısı, yaratıcılığın ve hayal gücünün gerçekleştiği alandır” diyerek çocukların sıkılmasına da müsaade etmemiz gerektiğinin altını çiziyor.

App Annie’nin yayınladığı rapor sadece ekran süresi konusunun değil dijital dünyada değişen alışkanlıklarımızın da güncel bir özeti bir yandan. Pandemide artan bu ekran sürelerimizde en çok TikTok, YouTube gibi video izleme platformlarında, alışveriş uygulamalarında ve UberEats, Grubhub ya da Getir gibi yiyecek/içecek uygulamalarında vakit geçirdiğimizi de istatistiklerle kanıtlıyor App Annie. Bunların yanı sıra flört uygulamalarına yapılan harcamaların 2018’den bu yana yüzde 95 artışla 4 milyar doları aştığını söylüyor. Anlayacağınız pandemi sebebiyle en temel ihtiyaçlarımızdan en duygusal ihtiyaçlarımıza kadar her şey için elimizdeki küçük ekranlardan medet ummuş, onlara sığınmışız. Dolayısıyla da ekran sürelerimiz katlanmış ve günümüzün çoğu saatini mavi ekranlarda geçirmişiz. Eğer ekranlarda geçirdiğiniz zamanı beden ve ruh sağlığınıza iyi gelen uygulamalarda harcamış ve bu süreçten daha da güçlenerek çıkmışsanız ne mutlu size. Ama eğer daha depresif bir ruh haline bürünüp sizi hareketsizliğe, tembelliğe alıştıran uygulamaların esiri olmuşsanız dijital alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçirmenizde fayda var tabi…