“Hayri bir ‘everyman’ figürü”: Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü sahneye uyarlayan ve yöneten Serdar Biliş anlatıyor

Sahneye uyarlanacağını duyduğumuz anda merakla yollarını gözlemeye başladığımız Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü sahneye uyarlayan ve yöneten Serdar Biliş’le konuştuk. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kaleme aldığı bu kült eserin uyarlaması kuşkusuz ki hem edebiyat hem de tiyatro severler için çok önemli bir haberdi…

Hayri İrdal’ın benzerime az rastlanan hikayesine ortak olduğumuz oyunda; kitabın dokusuna sadık kalınarak, izlenesi bir dünya yaratılmış. Serkan Keskin’in “tek kişilik dev kadrolu” performansını 4 Haziran Pazar akşamı Zorlu PSM’de izleyebilirsiniz.

Ahmet Hamdi Tanpınar ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile sizin için nasıl bir yerde duruyor edebiyatta?

Saatleri Ayarlama Enstitüsü kült bir roman. Türkiye’nin modernleşme sürecini derinlemesine ele alan ve sevgi dolu bir hiciv ile irdeleyen ölümsüz bir eser. Tanpınar hiçbir kalıba sığdırılamayacak, hiçbir dogmatik düşünceye indirgenemeyecek dünya çapında bir edebiyatçı.

Ekip olarak Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü tek kişilik oyun olarak tasarlama kararınız ve motivasyonunuzdan bahsetmenizi rica edebilir miyiz?

Saatleri Ayarlama Enstitüsü birçok dile çevrilmiş, evrensel bir üne kavuşmuş, Tanpınar’ın bize hediye ettiği bir hazine. Bu hazinenin içinde bizi biz yapan ne varsa en komik, en trajik, en şaşırtıcı halleriyle yaşıyorlar. Romanın anti-kahramanı Hayri İrdal, kendi çocukluğunun eksantrik hikayeleri ve giderek içine düştüğü modern bir varoluş ile arka planda imparatorluktan cumhuriyete geçişin trajikomik tezahürlerini hicvederek irdeliyor. Okuyucusu ile bu denli oyunbaz bir ilişki kuran bu romanın sahnede seyirci ile de derin bir bağ kuracağını hissettim. Ayrıca Tanpınar bu hikayeyi ilk önce piyes olarak yazmayı deniyor. Biraz üzerine çalıştıktan sonra yarım bırakıp roman formuna dönüyor. Yani hikayenin dramatik yapıya yatkınlığı işin mayasında var.

Oyun boyunca kullanılan dijital ekran oyunun kuşkusuz önemli bir unsuru. Multidisipliner olmayı tercih etme nedenleriniz nelerdi?

Hayri İrdal’ın hayatını bir film şeridi gibi hatırlıyor ve irdeliyor olması, Zaman temasının hafızanın imbiğinden süzülüyor olması beni boşluklu, hep tamamlanmaya muhtaç bir eksiklik duygusuna götürdü. Film ve tiyatro sahnesi tıpkı mazimiz ve geleceğimiz gibi hep biraz eksik hep biraz birbirine muhtaç halde bütünleşmeye çalışan bir ŞİMDİ oluşturmaya çalışıyor oyunda.

Kült eserlerin uyarlaması her zaman riskli ve zor bir iş. Kitabın ruhunu korumak adına özellikle dikkat ettiğiniz unsurlar neler oldu?

Romanların sahneye aktarılması bazen okuyucusunda hayal kırıklığı yaratır. Bir romanı deneyimleme ve bir tiyatro oyununu deneyimleme dinamikleri oldukça farklı. Sahnedeki zaman kesintisiz bir seyir halindedir. Biz bu akışa Hayri İrdal’ın geçmiş ve bugün, babası ve oğlu, Muvakkit Nuri efendi ve Halit Ayarcı arasında salınıp duran kimlik arayışını sığdırmaya çalıştık. Benim için başından beri önemli bir şey vardı o da Tanpınar’ın dilini olabildiğince korumak. Uyarlamada Tanpınar’ın olmayan bir cümle yok gibi.

Serkan Keskin’in sırtındaki yükü şaşırılacak derecede rahat göğüslediğini gördüğümüz ve ne kadar çok çalışıldığını tahmin edebileceğimiz bir oyun Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Bu noktada Serkan Keskin ile nasıl bir mesai geçirdiniz?

Ben bu projeyi yapmayı düşündüğüm anda aklıma Serkan geldi. Hayri, bir “everyman” figürü. Hayri biraz hepimiz, hepimiz biraz Hayri’yiz. Ve Hayri geçmişini bir film şeridi gibi hatırlarken, hayatına girmiş bütün şahsiyetleri canlandırıyor ya da bütün o şahsiyetler onun zihninde ve bedeninde tekrar canlanıyor. Serkan, bütün bu maskelere ustalıkla yaşam verebilecek maharetli bir oyuncu, hem de bütün o maskelerin altındaki Hayri’yi yani hepimizin en kırılgan, en çıplak halini ortaya dökebilecek cömertlikte bir oyuncu.