
Star Wars evreninin en yenisi, The Mandalorian (Bebek Yoda bonuslu)
Hayatımızın vazgeçilmez yeni figürü: 50 yaşındaki beybi Yoda. (Ama nasıl sevimli!)
Geliyor, gelecek, az kaldı, hemen şimdi derken, önce Disney+ yayına başladı. Bu merakla beklenen dijital platformun ilk bombası ise Star Wars: The Mandalorian.
Disney’in, Lucasfilm’le birlikte Star Wars evrenini devralması konusunda ne düşünürsünüz bilmiyorum ama her yıl yeni bir filmle çıkıp gelmeleri işi biraz sulandırıyor gibi. Tabii, çok zengin bir evrenden bahsediyoruz, öyle tekrara düşmeleri, can sıkmaları mümkün değil. Hele ki ellerinde müthiş teknolojik olanaklar varken… Ama hızlı üretim söz konusu olunca, serinin o kült mertebesini sarsabilecek şekilde sıradanlığa düşme tehlikesi de var. Yeni karakterler, yeni droid’ler derken, garip bir kafa karışıklığına doğru sürükleniyor gibiyiz.
Star Wars: The Mandalorian’a dair ilk haberler düştüğünde, hem bir heyecan duymuş hem de ”Ay, şimdi de dizi mi olacak” diye hafiften iç geçirmiş olabilirim. Her yıl bir film geliyor diye işin ticari tarafından rahatsız olup isyan bayrağını çekmeye hazırlanan benim gibilerin, bir de her hafta yeni bölümüyle gelecek bir dizi karşısında çok da coşkulu hislere kapılması mümkün değil tabii. ”Kült Filmlere Sahip Çıkalım” diye bir dernek olsa, tekrar filmlerine ve remake’lere feci şekilde kafayı takmış biri olarak derhal üye olurum; düzenli olarak aidatımı öder, tüm toplantılara katılırım.
Ama işte işleri Beybi Yoda bozdu. İtiraf etmeliyim.
Jon Favreau’nun yaratıcılığını üstlendiği dizi (ki ben Favreau’yu yaptığı diğer devasa işlerle değil de Friends’teki rolüyle anmayı severim haha) Return of the Jedi’daki olayların beş yıl sonrasına gidiyor. Ölüm Yıldız’ı yok edilmiş, imparatorluk çökmüş ve cumhuriyet yeniden kurulmuştur.
George Lucas’ın filmlerinde de ara sıra karşımıza çıkan Mandalorian’lar, adından da tahmin edeceğiniz üzere, dizinin merkezinde. Bir dönemin anlı şanlı askerleri, şimdilerde galaksiler arası ödül avcılığı yapıyorlar ve bu şekilde para kazanıyorlar. Biraz düşmüş bir noktadalar yani. Eski şöhretlerini kaybettikleri için çok da ortalarda dolaşmıyorlar. Biraz kuytulara çekilmişler, yarı karanlık işler yapıyorlar.
Başkarakterimiz The Mandalorian da (kendisini Pedro Pascal canlandırıyor; evet, Game of Thrones’ta Oberyn Martell) ödül avcılığı konusunda çok başarılı. Tüm Mandalorian’lar gibi o da sağlam dövüş tekniklerine hakim. Ayrıca şahane kaskı (kasklarını asla çıkarmıyorlar), zırhları ve silahları var.
Ve bir gün, The Mandalorian’a yeni bir görev geliyor. Çökmüş imparatorluğun adamlarından biri tarafından veriliyor bu görev ona. Gizli bir yerde buluştukları bu sahne çok güzel çünkü o gıcır gıcır Stormtrooper’ların tozlanmış kıyafetleri içerisinde ne kadar perişan olduklarını görüyoruz. Çaresizler, üç-beş kişi kalmışlar resmen!
Eski imparatorluğun adamları, The Mandalorian’dan elli yaşında bir ”yaratığı” bulmasını istiyor. O da tam bir görev adamı olduğu sorgulamadan işin peşine düşüyor. Büyük mücadeleler veriyor ama Kuiil adlı muhteşem bir karakterin yardımları sayesinde tüm zorlukları aşıyor ve bulması gereken şeye ulaşıyor sonunda: BEYBİ YODA.
Beybi Yoda diyoruz da, bir kere bu bildiğimiz Yoda değil elbette. Yoda öldü. Maalesef. Bu gördüğümüz ise onun türünden bir bebek. Ayrıca 50 yaşında ama Bounty Droid’in de dediği gibi, her tür birbirinden farklı şekillerde yaşlanıyor. Yani 50 yaşında olsa da beşikte bir bebek olmasına, kedi yavrusu gibi bakışlar atıp oyun peşinde koşmasına şaşırmamalı.
Yalnız Yoda’nın sevimliliği, kıtaları buluşturacak, dünya barışını sağlayacak kadar güçlü; kayıtsız kalmak imkansız. Herkes hakkında hemfikir. Zaten Yoda sevimli bir karakterimizdi, onun bir versiyonunu, minicik bir şekilde görmek insana çok iyi geliyor. Umut veriyor. Koca yürekli The Mandalorian’ın da yüreğini yumuşatıyor. Karakterimiz kanatları altına alıveriyor Beybi Yoda’yı. Beybi Yoda’nın dizideki adı ise The Child. Yani ”çocuk”. Ama internet alemi onu Baby Yoda olarak anmaya devam edecek bir süre.
Diziden şimdilik (25 Kasım itibariyle) üç bölüm yayınlandı. The Mandalorian, Beybi Yoda’yı kaçırıp galaksiler arası yolculuğa çıktı. Herkesin gözü üzerinde, çünkü: 1- Ödül avcılığına ait kuralları çiğnedi, 2- İmparatorluğun adamlarıyla ters düştü, 3- Herkes Beybi Yoda’nın peşinde, herkes! Neredeyse biz de atlayacağız bir uzay gemisine düşeceğiz peşlerine!
Güç onlarla olsun diyor (malum, artık Beybi Yoda var, güç geri geldi) ve bu hikayenin, tüm diğer Star Wars serüvenlerinde olduğu gibi, göz yaşartıcı bir mutlulukla bitmesini diliyoruz. Hele bir de artık son derece minnoş bir bebeğin geleceği söz konusuyken…
Bu arada ikinci sezon onayı da çoktan geldi bile! Her bölümü 10 üzerinden yıldızlı pekiyi alırken çok da şaşırmadık tabii…