Gotik, ürkütücü ve neredeyse insancıl bir uyarlama: Tim Burton’ın Wednesday’ini neden sevdik?

Bir varmış, bir yokmuş…

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde

Pireler berber, develer tellal iken

Uçsuz bucaksız bir evrende Wednesday isimli insanlık düşmanı bir kız yaşarmış…

Bu kızın hikayesi, Tim Burton’ın kulağına fısıldanmış. Bize de bu gotik maceraya atılmak kalmış. Gelin sevgili okurlar, biraz hayata nefret kusalım.

Wednesday Addams’ı Christina Ricci yerine başka birinin canlandıracağını söylediklerinde kalbimden vurulmuşa döndüm. Daniel Radcliffe dışında birinin Harry Potter olduğunu hayal edebilir misiniz? Duvarlara, taşlara vurun hemen. Fazla dillendirmemek lazım, paragöz bir yapımcı duyabilir. Eski hikayeleri ısıtıp ısıtıp önümüze koyan diğer yapımcıya karşı da dikkatli olmak lazım. Derken Tim Burton projeye dahil oldu. Yazının başında uyarmakta fayda var. Bu yazar katıksız bir Tim Burton hayranıdır, hal böyle olunca diziye taraflı yaklaşacağımı ve çeşitli sıkıntıları görmezden gelmekten gurur duyacağımı belirtmem gerek. O sırada başka bir şey de oldu. A24 filmi X’te izlediğim günden bu yana hayranı olduğum Jenna Ortega işin içinde dediler. Sonra başıma çok daha tuhaf bir şey geldi. Christina Ricci’nin de dizide sürpriz bir rolü olduğu ortaya çıktı. O zaman dans, o zaman aserejé-ja-dejé de jebe tu de jebere seibiunouva majavi an de bugui an de güididípi.

Dizinin ilk bölümü, alışıp sevdiğimiz Addams ailesinden çok uzakta fakat bir o kadar da yakın bir adaptasyon izleyeceğimizin sinyallerini veriyor. Wednesday, lisede. Birbirinden farklı ‘‘ucubelerin’’ yer aldığı bir okul olan Nevermore Academy’e kaydoluyor, Salem benzeri bir kasabada eril bir sistemin izini sürüyor, bir canavarı yakalamaya çalışıyor ve bu süreçte iki erkeğin – yüksek ihtimalle birkaç kızın – ilgisini çekiyor. Heyecan verici, sürükleyici ve klişelere kapılmayan bir diziden başka ne isteriz ki?

Türkiye ekonomisini düzeltmesi dışında yani.

Addams ailesi kaymak tabakadan. Gözümüz gönlümüz biraz zenginlik görsün. Dizide Marilyn Thornhill karakterine hayat veren Christina Ricci, Wednesday ve bir kurt kadın ya da kurt insan (Ama içinde kurtluk varsa aynı zamanda insan mıdır?) olan Enid’in kaldıkları yurttan sorumlu öğretmen. Arkadaş canlısı ve Wednesday’in en büyük destekçilerinden. Kendisini bir yan karakter olarak konumlandırmayı tercih etseler de dizi ilerledikçe önemli roller üstleniyor. Wednesday, okulun ıssız çocuğu Xavier ve kasabanın baristası Tyler arasında git geller yaşıyor. Xavier psişik, ressam, yalnız takılan havalı çocuk; Tyler ise psikologa para yetiştirebilmek için kafede çalışan çocuk. Her ikisi de yakışıklı, her ikisinin de gizemli bir halleri var. Peki Wednesday’in aradığı canavar hangisi?

Morticia Addams, Firdevs Yöreoğlu’na karşı

Dizi, hayatının hatırı sayılır bir bölümünü cinayet romanı okuyarak geçirenler için (bakınız: bu yazar) canavarın kimliğini hikayenin başında açık ediyor. Dikkatli gözler seçecektir. Bu süreçte Addams ailesinin diğer üyeleriyle de tanışıyoruz. Morticia Addams’ı canlandıran Catherine Zeta-Jones, ekranda olduğu her dakika sahneye hükmediyor. Firdevs Yöreoğlu’nu bile tehdit edebilecek nitelikte bir karakter Morticia. Tahmin edebileceğiniz gibi, Wednesday’in annesiyle ilişkisi pek iyi değil. Aralarında bir aşk-nefret ilişkisi mevcut. Tabii Wednesday babasının hapisten kurtulmasına yardım edince sular duruluyor.

Dizinin kuşkusuz en çarpıcı sahnesi, Jenna Ortega’nın koreografisini yaptığı dans sahnesi. Nevermore’da düzenlenen Kuzgun Balosu’na katılan Wednesday, beyazlar içindeki yaşıtlarının aksine simsiyah bir elbise giymeyi tercih ediyor. Amerikan lise hayatının neredeyse kusursuz bir yansıması olan balo, Wednesday’in normal bir hayata yaklaştığı tek yer olabilir. Ama normal olmayı kim takar ki? Bu yazıyı okuyan en az üç kişinin, büyürken kendisini anormal hissettiğine eminim. Anormalliği özümseyen, taçlandıran ve gelecek nesillere aktarmaya devam eden bir diziye övgü yağdırmak da serbest olmalı.

Zaten Jenna Ortega’yı izlerken Christina Ricci’nin Wednesday’ini düşünmüyorsunuz bile. Bundan birkaç yıl sonra, birilerinin Ortega’nın Wednesday’ini de kült haline getireceğine şüphe yok. Dizinin ikinci sezon onayı alıp almadığı şu an için belirsiz. Netflix’in ne zaman ne yapacağını kimse çözmüş değil. Sense8’i iptal eden şirketten bahsediyoruz. Ama umudumuz yüksek, inancımız ve birbirinden anormal bir gençliğimiz var. Neden olmasın?

Ciddi bir diziye ciddi eleştiri

Bu değerlendirmeye ciddiyet katmak için dizinin sinematografisine de biraz bakabiliriz. Ne de olsa sinematografi eleştirmek yalnızca ciddi sinema eleştirmenlerinin işidir. Diziye eşlik eden soğuk ve gri tonlar, bir kanon oluşturabilecek şekilde tasarlandığı için hikayenin gerçek olduğuna neredeyse inanır gibisiniz. Karakterlerin duygu değişimlerine göre renk alan atmosfer, hikayenin kompozisyonunu bozmadan seyirciyi bağlı olduğu dünya içine hapsetmeyi de başarıyor. Bu ciddi cümleleri kurduktan sonra, dizinin yardımcı karakterlerini övmek boynumuzun borcu.

Kaçırılmış şanslar, politik referanslar

Dizinin sürprizi Fred Armisen’in canlandırdığı Fester karakteri. Armisen, ikna edici bir portre çiziyor, yalnızca bir bölüm ekrana konuk olsa da gönlümüzü çalmayı başarıyor. Wednesday’in en yakın arkadaşı Şey’i izlerken de eski bir tanıdığı ziyaret etmiş gibi hissediyorsunuz. Destekleyici karakterlerin her birinin kendine ait bir hikayesinin olması diziyi Wednesday odağından da uzaklaştırıyor.

Enid ve Bianca’nın yardımcı rolleri, uzun soluklu olması muhtemel bir Addams dünyası izleyeceğimizin kanıtı. Dizinin belki de en eksik tarafı çok daha iyi olabilecekken ortalamanın üzerinde kalması. Burada bir Tim Burton müdahalesi fena olmazdı. Yapımcı ve yönetmen koltuğunda oturan Burton’ın, sinematografik tercihleri gerçeküstü bir sıra dışılığı ortaya çıkarabilirdi. Kaçırılmış bir şans. Derdimize yanalım. Ne var ki, bu bilinçli bir seçim olabilir. Hatırlarsınız, Addams ailesinin film adaptasyonu gerçek olamayacak kadar tuhaf bir o kadar da fantastikti. Dizide ise Wednesday karakteri gerçek dünyada konumlandırılıyor. Ekonomik referanslar, politik dokunuşlar, varoluşsal krizler, aşk üçgenleri…

Zaman geçtikçe büyüyen, hatta içine biraz da olsa insanlık düşen Wednesday’in hikayesi her açıdan bir genç yetişkin macerası. Filmdeki Wednesday hâlâ bir çocuktu, hikaye ağırlıklı olarak aileye odaklanıyordu. Ancak dizinin tüm yükü Wednesday’in yani Jenna Ortega’nın üstünde. Ortega’nın kendine has yüz hatları, göz kırpmamaktaki olağanüstü başarısı, ‘‘Hepinizden nefret ediyorum’’ bakışını uzun süre koruyabilmesi beni ikna etmeye yetti. Belki Netflix’i de ikna eder.

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et