Dadanizm ekibi iyi yıllar diler: 2022 yılında en çok nelere dadandık?

Ekipçe yine farklı yerlere savrulduğumuz bir yıl oldu. Sadece fiziksel olarak değil, ruhen de… Kimisi bir milföy pastasının katları arasına buldu dermanı kimisi de Beyoncé şarkılarında… The White Lotus peşinde Sicilya’nın yollarını tutan da çok olmuş tabii. Yani hayali olsa da. The White Lotus’un muhteşem görselliği karşısında gitmiş kadar olduk zaten. Wet Leg ile ergen isyanlara kapılanlar, Lizzo ile hayatın anlamını bulanlar, Tamino ile duygulananlar… Ohooo 2022’de bir histen diğerine savrulurken yine dadanmanın da dibine vurmuşuz belli ki. İyi dileklerimizi sıralayalım, ekipçe geçtiğimiz yıl boyunca dadandıklarımızı bir de sizinle paylaşalım. / Görsel Tasarım: Melisa Su Akar

Tamino’nun yumuşacık sesinden The White Lotus’un entrikalarına… – İris Işık

Senenin ikinci yarısı benim için dadanma zamanıydı. Öncelikle Haziran ayında gerçekleşen Gezgin Salon Festivali’nde ilk kez dinlediğim Tamino, dadandıklarım arasında ilk sırada. Evet, yanlış duymadınız, Tamino’nun müziğini ilk kez duyduğum an, festivaldeki canlı performansıydı. Ve tabii ki o yumuşacık sesinin o an itibariyle bağımlısı oldum. O gündür bugündür şarkı listelerimin ilk sırasına oturdu ve listelerime güneş gibi doğdu kendisi. Bu yıl çıkardığı Sahar albümündeki Fascination’ı defalarca dinlesem de 2018’deki Habibi albümünde yer alan Cigar isimli parçayı ne sıklıkla çaldığımı bir ben bir de Spotify bilir. Evet, verilerle konuşabilirim. Tamino iyi ki varsın, sensiz bir 2022 düşünemezdim.

@luvloro

How can I audition? #whitelotus #whitelotusseason2 #fyp #dance #cute #funny #actors

♬ original sound – Peter Shields

Yılın son ayında müptelası olduğum ve kendimi asla dadanmaktan alıkoyamadığım bir diğer şey ise The White Lotus’tu. Özellikle ikinci sezonuna vurulduğum, son bölümden sonra en baştan yeniden izlemeye başladığım ve asla sıkılmadığım dizinin sadece karakterleri ve olay örgüsü için değil; görüntüleri, müziği ve her sahnenin içinde gizlenen ipuçlarından dolayı gerçekten bağımlısı oldum. TikTok sağ olsun diziyle ilgili teorileri, komik dansları, skeçleri ve oyuncularla ilgili kamera arkası görüntülerin de olduğu türlü türlü komikli videoları da izleyerek bağımlılığıma altın vuruş yaptım. İyi ki varsın Mike White! Acaba üçüncü sezon ne zaman gelir?

TikTok’ta geçirilen saatler, Lizzo ile yükselen enerjiler – Seden Mestan

Pandeminin ortasında bir yerlerde, artık toplumsal gerçekliğimizin bir parçası olduğu için meraktan indirmiştim TikTok’u. Ama algoritmalarım henüz yerlerde olduğu için cringe videoların, danslı-sözlü challenge’ların arasında kaybolmuştum, çok da ilerleyememiştim. Yani komikti de uzun uzun izleyemeyecektim.

Sonrasında ise mesleki olarak farklı bir merak sardı beni TikTok’a yönelik… Instagram’ın bile taklit edeceğim derken kendinden geçtiği bu platformda ne vardı sahiden herkesi çeken? Üstelik Z kuşağı burayı bir tür arama motoru gibi kullanıyormuş. Hatta Google’dan falan ziyade, merak ettikleri bir konuyu öğrenmek için en çok TikTok’un kapısını çalıyorlarmış. Bir boomer olarak, Z kuşağı dendi mi benim de kalbimde bir hareketlenme oluyor. ‘‘Geç kalmamalıyım, kaçırmamalıyım’’ diyerek FOMO’nun zirvesine çıkıyorum. Bu arada ruhum boomer, kimlikte Y kuşağıyım……

@dadanizm

#TheCure ile arabeskin dibinde ❤️‍🔥 @sedenmestan #RobertSmith #BoysDontCry #80s #taurus♉️

♬ Boys Don’t Cry – The Cure

Ve evet, genç ve dinamik editörlerimizin katkılarıyla Dadanizm’in TikTok hesabını açtık bu yıl içinde. Sonra ben algoritmamı düzenlemek için editörlerimiz kimleri takip ediyormuş diye inceleyip onların listelerindeki hesapları takibe aldım. Sonra bir hesap diğerine açıldı, öbürü ötekine… Şimdi artık her gece yaklaşık (hatta en az) bir saat TikTok izliyorum. Geçmişteki cinayetleri anlatan polisiye türündeki hesaplardan tutun, komplo teorilerini derleyen matrak ama bir o kadar da ürkütücü hesaplara listemde her şey var. Bazen makyaj yaparken gününü anlatan kadınların hikayelerini dinliyorum bazen de günlük hayat için pratik stil önerileri verenlere takılıyorum. Ve gerçekten de çok şey öğreniyorum. Eski internet kullanma alışkanlıklarımda bu kadar çok içeriğe ve paylaşıma maruz kalmıyormuşum, onu fark ettim. ‘‘Paylaşım’’ derken bilgi ve deneyim paylaşımından bahsediyorum. Instagram en havalı fotoğrafların paylaşıldığı, çok da söz söylenmeyen bir kendini gösterme mekanı. Twitter ise herkesin retweet için zekasını yarıştırdığı, o büyük sözü söylemek için garip rekabetlerin yaşandığı yine en az Instagram kadar gösterişçi bir yer. Facebook zaten… Elveda… Haliyle TikTok, kasıntı olmayan içerikleri ile herkese bir alan açıyor. Hem de burada içeriğinizin ne kadar cilalı olduğu değil; ne söylediğiniz, ne yaptığınız önemli. Rol kesen insanların etrafımızı sardığı şu dünyada bundan daha keyifli bir şey olabilir mi?

2023’te TikTok karşısında geçen saatlerimin daha da artmaması dileğiyle…

Yeni yıla nasıl giriyorsan tüm yılın öyle geçer gibisinden bir söz vardır ya… Buna ben çok uzun yıllar inandım. Tüm yıl bolca seyahat edeyim diye saat 00.00 olurken birkaç kere kapıdan girip çıkmışlığım bile var. (Evet, kapıdan girip çıkınca işte çok yer değiştirip seyahat edeceğiniz falan söyleniyor kimilerince.) İrrasyonelliğin dorukları… Geçen sene de tam 00.00’da olmasa bile sürekli Lizzo dinlerken buldum kendimi. Hatta yine yıl sonu listesinde en çok dadandıklarımı sıralarken Lizzo’ya selam çakmışım.

2023’e aklımda Lizzo şarkıları dönerken girdiğim için mi bilmiyorum, 2023’ü de Lizzo dinleyerek geçirdim. Üstelik olabilecek en iyi şey oldu ve Lizzo geçtiğimiz yılın ortasında dördüncü albümü Special’ı yayınladı. About Damn Time gerçekten de ona dair sevdiğimiz her şeyin bir karşılığı gibiydi. Pandemi yıllarında yıpranmış bünyelerimizi toparlamak için sonsuz motivasyon içeriyordu. ‘‘Kız bugün senin doğum günün mü, kocaman bir hediye gibisin’’ dediği Birthday Girl de aynı şekilde. Karanlık kuyularda biçare kalsanız bile hayatınızı şenlendirebilecek güçte bir şarkı. Special ya da… ‘‘Kimse söylemediyse ben hatırlatayım, sen özelsin…’’ Kendini sevmeye yönelik mesajlarını toksik pozitifliğe kaçmadan, oldukça sahici bir yerden veren Lizzo gerçekten bir enerji kaynağı. Onsuz bu yıl geçmezdi.

Kan, ter ve gözyaşı: Formula 1 🏎️ – Melisa Su Akar

“Drive to Survive yüzünden herkes F1 izler oldu, oradaki dramalarla ilgileniyorsunuz sadece” yorumlarını duyar gibiyim, ama hayır! Ha böyle olsa da buradaki sorun ne, o ayrı 🙃 Ufak bir kimin, neyi, neden izlediğinden size ne ayol siteminden sonra asıl konuya gelecek olursak; F1 serüveni benim için birkaç sene önce yakın çevrem tarafından bolca maruz bırakılarak “Amaaan ne bu arabalar dönüyor, spiker çok bağırıyor ayrıca” gibi yorumlarla kenardan izleyerek başladı. Sonra bir bakmışım yarış gününe denk gelen programlarda bile telefondan açıp izler olmuşuz, 2022’de nelere dadandın sorusunun tek cevabı da bu oluvermiş 😊

Elbette bundaki en büyük etkenlerden biri sevdiklerimle beraber sezon boyunca tüm yarış hafta sonlarının bir ritüel haline gelmesi, çeşitli totem arayışları, hüsranlar, sevinçler, kaoslar… Diğer sebeplerime gelecek olursak: birbirinden yetenekli pilotlar, adrenalini bol çekişmeler, sürekli gelişen teknolojiler, takımların sonsuz emekleri, ardı arkası kesilmeyen rekorlar ve hayranların adanmışlıkları diye liste uzar gider.

Sanırım beni asıl kalbimden vuran, holiganlığın yok denecek kadar az olması oldu. Hem hayranlar hem de pilotlar ve takımlar tarafından gösterilen sportmenlik gözlerimi yaşartmıyor değil… Pilotların (çoğu zaman🙃) çekişmeyi pist dışına taşımaması ve yarışları el sıkışarak bitirmeleri, takım ruhunun hiç kaybedilmemesi, kim olursa olsun kazalarda yüreklerin ağza gelmesi, farklı takımları destekleyen hayranların bir arada yarışları izleyebiliyor olması günümüzde az bulunan değerler. Mesela aynı anda birden fazla takımı ve pilotu destekleyen bir sürü hayran gördüm, kendim de dahil 🤓 Ama tabii hiç mi kendini bilmez insanlar yok derseniz, tabii ki var, nerede yoklar ki? 🙂

Yıllarca süren Lewis Hamilton dominasyonunun yerini Max Verstappen dominasyonuna bırakması, sonu gelmeyen Ferrari strateji hataları (Tifosi’nin yüzü güler mi be?!), Sebastian Vettel’in yürek burkan vedası, saymakla bitmeyecek pilot/takım patronu transferleriyle geçen bir sezonu geride bıraktık, düştüğümüz boşlukta yeni sezon için gün sayarken kendimizi sağdan soldan duyduğumuz dramaların içinde bulmaktan alıkoyamıyoruz.

Gelecek yıllarda mutlu bir Tifosi, ön sıralarda daha fazla çekişme, daha az yasak, daha fazla sosyal farkındalık, bu sporda daha fazla kadın görmek ve düşman değil rakip olduğumuzu hiç unutmamak dileğiyle, önümüzdeki sezon görüşürüz!

Ha bir de son olarak; Lewis Hamilton sekiz kez dünya şampiyonudur, itirazı olan varsa buyursun gelsin!

İki kraliçemiz: Gaby Solis ve Beyoncé – Ilgaz Gökırmaklı

Kendimizi nostaljinin sıcacık kollarına bıraktığımız yıllardandı 2022 de. Birçok dizinin geri dönüş haberini aldık. Kah sevindik kah sitem ettik ama izlemekten de alıkoyamadık kendimizi. Bir türlü kurtulamadığım nostalji rüzgarının kollarında sallanırken çocukluk anılarımdan bir ses beni çağırdı: Gabrielle Solis’in sesi.

ABC Studios yapımı Desperate Housewives, ben küçükken annemin CNBC’de izlediği ve benim de yancısı olarak hayal meyal hatırladığım bir diziydi. Birbirinden farklı bir grup kadının hiç de sıradan olmayan hayatlarını anlatan dizi tam sekiz sezon sürdü. Televizyon efsaneleri köşesinde yeri daimi anlayacağınız.

Desperate Housewives This Is Sparta GIF - Find & Share on GIPHY

Bu yaz Desperate Housewives’a annemle tekrar başladık. İtiraf edeyim annem eski dostuna kavuşmanın heyecanıyla tüm sezonları bitirirken ben bu yarışta onun kadar hızlı olamadım. Ama o zamanlar da renkli kişiliğiyle hatırladığım Eva Longoria tarafından canlandırılan Gabrielle (Gaby) Solis’i bu kez da yetişkin Ilgaz olarak izledim. Ve neden aklımda kalan tek karakter olduğunu bir kere daha anladım.

Aşırı komik, aşırı seksi, aşırı güzel kısacası her şeyi aşırılarda yaşayan bir karakterdi Gabby. Çok şeyler yaşadı. Yoktan nasıl var olduğunu ve tekrar yok olma tehlikesini izlediğimiz bu macerada diğer karakterlerden daha farklıydı benim için daima.

Mizah anlayışı, ne olursa olsun bildiğini okuması, renkli görünümleri, ikonik cümleleri, kendine olan güveni, sorunlarla kendince başa çıkma ve gerektiği zamanlarda yok sayması ve daha sayamayacağım onlarca özelliği… Bugünün dünyasından, yetişkin bir izleyici olarak bir kadın olarak da Gaby’e farklı gözlerle bakıyorum. “Yanlışlarıyla”, doğrularıyla ama en çok da hayatı bildiği gibi yaşama hevesliyle selamlıyorum onu.

Bu yıl diziyi izledikten sonra “Gaby’i yeterince anmıyoruz gibi geliyor, içime dert oldu” yazmışım. Daima güzel hatırlayacağım 2022’ye veda ederken dönüp bakıyorum ve bu yıl Gabby’e dadanmamın o kadar da tesadüf olmadığını fark ediyorum. Sevgili Gaby, eminim ki Kaliforniya’da malikanende keyif çatarak karşılayacaksın bu yılı. Yıllar sonra seninle farklı bir gözle karşılaşmak harikaydı. Hatırlattıkların için teşekkürler.

Unique, that’s what you are: Beyoncé

Ne zaman kulaklığımı takıp Beyoncé dinlesem her şeyin yoluna gireceğine dair bir inancım var. Aslında inançtan çok deneyim bile diyebiliriz. Kızkardeşim sayesinde kendimi çok iyi hissetmediğim zamanlar herhangi bir Beyonce şarkısının ya da  Homecoming belgeselinin beni düştüğüm an yerden kaldırabileceğini öğrendim. Ya da öyle olduğuna inanmayı seviyorum diyelim.

Bu nedenle Beyoncé’nin 2022’de uzattığı eli -yani son albümü Renaissance- benim için yılın en önemli olaylarından biriydi. Beyoncé’nin yaz aylarında piyasaya sürdüğü Renaissance, ben ve birkaç çok sevdiğim insanı ansızın “Unique!” yükselmelerine vesile oldu, şarkılar ezberlendi, danslar edildi, favoriler konusunda kararsız kalındı. Kısacası hepimize düştüğümüz yerden kalmamız için uzatılmış bir el oldu. 2022 güzeldiyse senin ve eşlik ettin anların sayesinde Beyoncé. 2023’te bir video kliple bizi daha da kutsarsan çok mutlu oluruz. Öpüyoruz!

Targaryenlarla ejderha keyfi, Tarantino’ya saygı duruşu ve unutulmaz bir Sicilya tatili – Gamze Akyol

2022 yılı geçtiğimiz senenin aksine her telden çaldığım, kendimi bile isteye birbirinden alakasız türlere/müziklere/insanlara maruz bıraktığım ve de belki de bunların sonucunda epey yorulduğum bir yıldı. Şurada sizinle bir dertleşmeye başlasam ya, ne güzel olurdu… Neyse ki buraya dertleşmeye değil yeni yılımızı kutlamaya geldim (hadi yine iyisiniz). Ve dediğim gibi ben bu sene epey farklı tellerden çaldım.

Hbo Flying GIF by Game of Thrones - Find & Share on GIPHY

Yılın en sevdiğim dizilerinden biri GoT evreninden kopup gelen House of the Dragon oldu. Şaka maka baya özlemişim Westeros’u, her bölüm acaba kime ne olacak heyecanını, beyaz saçlı Targaryen’ların bir tuhaf aile bağlarını… 10 haftalık aşırı sürükleyici bir macera yaşattı bize HBO; Ejderhaların Dansı’na girişini epey heybetli bir şekilde yaptı. Yalnız sonradan öğrendim ki Rhaenerya ile Alicent’in birçok sahnesini bizden esirgemişler, biraz kırıldım bu duruma. Neyse ki Olivia Cooke ile Emma D’Arcy’nin müthiş tatlı röportajlarıyla keyfim yerine geldi ve uzun süre bu ikilinin edit’lerinden, meme’lerinden çıkamadım. HBO’nun bir diğer 2022 harikası da The White Lotus’tu elbette. Şu soğuk kış günlerinde içimizi ısıtan Sicilya manzaralarına eşlik eden über lüks bir tatil yaptık yine. Geçen sezonki karakterleri görür görmez bir dolu gariplik yapabilme potansiyellerini fark edebilmiştik mesela. Ama bu sezon Mike White’ın özellikle çok “normal” ve de basit görünen karakterlerle yazmış olduğu bu çetrefilli senaryoya ve referanslarına fena kapıldım. Ah tabi bir de kraliçem Jennifer Coolidge’a…

Who Is She Season 2 GIF by HBO - Find & Share on GIPHY

Son olarak nelere dadandığımı düşündüğümde yazmadan geçmek istemediğim bir isim daha var; Quentin Tarantino. Senenin başlarında Uma Thurman sevdam vesilesiyle Kill Bill serisine yeniden sarmıştım, tabii sonra ona bir sarınca da baktım Inglourious Basterds’lar, Pulp Fiction’lar akıyor ekranda. Derken onların da üzerinden tekrar geçip Tarantino ustamızın önünde saygıyla eğildim yine. Geçen sene Marvel’a dadanıp bu sene de tam bir anti-Marvel’cı Tarantino’ya dadanmam da her telden çaldığımın ironik bir örneği herhalde (Spotify özetimi görmek istemezsiniz). O zaman MCU ile Tarantino arasında bir yerden, White Lotus intro’su eşliğinde başımın üstünde uçan ejderhalarla beraber hepimize iyi yıllar dileyip gidiyorum ben. Bay…

Psikoloji ve milföy pasta – Özge Akkaya

2022 yılı tüm dikkatimi iç dünyama verdiğim bir yıldı. Pandemiden çıkışın etkisiyle kendimi dışarılara vursam da tüm o sosyallikler, eğlenceler, işler, güçler arasında iç dünyamın sesi kendini duyurdu bana hep. O nedenle ben de bazen ister istemez ama çoğu zaman da gayet bilinçli bir şekilde o sese kulak verdim. Peki, o sese kulak verip ne yaptım? Kim olduğumu anlamaya, duygularımı tanımaya çalışırken psikolojiye ve milföy pastaya dadandım. İkincisi plot twist gibi plot twist 🙂

Great British Baking Show GIF by PBS - Find & Share on GIPHY

Geride bıraktığımız yılda bol bol psikoloji okuması yapıp, geçmişin hayatımız üzerindeki etkilerini hem kendi üzerimde gözlemledim hem de etrafımda olup bitenlere böyle bir bakış açısıyla bakmaya çalıştım. Milföy pastaya gelirsek… O da bu konunun çok da dışında değil aslında. Her pasta birazcık da duygularla alakalıdır. Kadıköy’ün farklı farklı pastanelerinde yapılan milföy pastaların arasındaki farkları benden iyi bilen yoktur şu an. 2022 yılında milföy pasta uzmanlığı elde ettim. Merak ettiğiniz bir şey olursa bana ulaşabilirsiniz.

Cazın inleyen nağmelerinden Wet Leg’in isyanlarına – Eylül Bombacı

Ben bu sene caz müziğe dadandım. Ha öyle Entel Feridun olmak için değil; gerçekten okudum, dinledim, söyledim. Anladım ki bizim arabeskten pek de bir farkı yokmuş parçaların. Aşk meşk, kayıp, depresyon, inleyen birtakım nağmeler arabeskte de varken cazın tek farkı bir majör yedili tını mı eklemekti gerçekten? Alternatif müziğin anası olarak bilinen caz doğurmuş da doğurmuş ki artık ne dinlesem caz diye genelleyesim geliyor, tutuyorum kendimi. Dadanmak için çok geniş bir mesele, dediğim gibi, artık kapı gıcırtısı bile caza dönüştürülebilirken çok geniş bir skaladan oluşuyor kendisi. Muhtemelen seneye, seneye ve seneye de dadanırım.

Bence erken 20’ler ikinci bir ergenlik gibi, ne yapacağını bilmeden etrafa koşturduğun bu yıllarda annene-babana değil dünyaya veya kendine isyankar tavırlar sergiliyorsun. İşte bu tavırları sergilerken kullanabileceğim bir albüme de dadandım ben. Wet Leg’ten, Wet Leg… Hareketli indie rock’tan zaten hiçbir zaman vazgeçebileceğimi zannetmiyorum. Birinci ergenliğimde şerefli görevini yeterince yerine getirmişti, ikinci ergenliğimde de beni yarı yolda bırakmadı. Wet Leg ise ekstra bir dişil ateş katıyor işin içine, ilk ergenliğimde pek böyle idollerle tanışmamıştım, iyi oldu. Bazen “I don’t wanna go out” (dışarı çıkmak istemiyorum) şarkılarını oturup düşünüyorum.

“Eskiden çok eğlenceliydi / Şimdi her şey aptalca geliyor / Keşke umursayabilsem” derken çok evrensel bir hissiyattan mı bahsediyorlar yoksa bu his sadece Rhian, Hester ve benim hissettiğim bir şey mi(?) İşte böyle dadana dadana belki bir gün ben de içimdeki isyanı patlatabileceğim bir punk rock grubu kurarım (inş).

Beyoncé’nin Renaissance’ı, HBO’nun The Last of Us’ı – Zekican Sarısoy

Yılın ortasına düşse de aslında yılın yarısı benim için bu albümle geçti diyebilirim. Elbette arkada 1000 tane insan çalışıyor; birkaç saniyelik kayıtlar farklı şehirlerde, farklı stüdyolarda alınabiliyor vs. diyebilirsiniz. Kısacası ortaya çıkan ürünün kusursuza yakın, neredeyse kusursuz olması için çalışılıyor. Bu bir gerçek ama yine de sıralaması, sözleri, geçişleri 2022’de daha ne yapılabilir derken yumruk gibi duvara çarpıyor. İnanılmaz feminist, kuir ve kendi tarihiyle iç içe bir albüm Renaissance. Yalan yok ilk birkaç defa dinlediğimde “Hiç sevmedim, apaçi albümü gibi” demiştim ama albümün hakikaten garip bir büyüsü var. Kastettiğim elbette ürünün popüler olması ve dilden dile dolanması ve sizin de bu rüyanın içine koşulsuz şartsız düşmeniz değil. Türkiye’de yaşıyoruz, öyle her şeye düşseydik, mahvolurduk; yurdum insanı bizi perişan ederdi. Örnek verdirmeyin şimdi 😂

Beyonce Lemonade GIF - Find & Share on GIPHY

2016’da Lemonade’i dinlediğim zaman -ki hâlâ 2000 sonrası pop, R&B albümler içinde en iyilerden biri- bir kadının ve öznenin kendi rüyasını ne denli eğip, bükebileceğine şahit olmuştuk. Bir rüyayla yaşamanın, siyah olmanın, köleliğin, babayla, erkek kardeşlerle ya da partnerlerle olan hallerin sizi özne olarak taşıdığı yerleri adım adım keşfe çıkıyorsunuz. Şimdi Renaissance’a geldiğimizde, bir albüm için devamlılık demek kendim içinde ne derece doğru tartışırım ama kesinlikle bir önceki notalarla, seslerle ilintili yeni bir tema olduğu aşikar. Onlardan tamamen kopuk demek de haksızlık olur gibi geliyor. Bir cesaret gerekiyorsa bunu Basquiat gibi duvarlardan taşırmak; dans pistlerinden özgürlüğe çıkan yol bir önyargıya açılıyorsa buna karşı kendi bedeninle barışmak, bedenini sevmek, bunun üzerine düşlemek, kısacası üzerine üzerine yürümek, taşkınlık yapmak, taşmasına müsaade etmek, içindeki suikastçiye ‘dur’ demek…

Praying Queen B GIF by Recording Academy / GRAMMYs - Find & Share on GIPHY

Albüme bir 2022 albümü olarak bakmak onun 90’lar dans ve house tınılarından hiç iz taşımadığı anlamına da gelmiyor. Çok fazla esintisi var. Bana ilk çarpan, albümün altıncı parçası ‘Break My Soul’, beni MTV izlediğimiz döneme ve canımız Robin S’in ‘Show Me Love’ına geri götürüyor. İki parçayı peş peşe dinlemenin yarattığı anlam çerçevesi ve birbirine seslenişi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Bu kısa bir yazı olmalıydı ama gittikçe uzayacak. Görünen o 😂 Belki derinlemesine bir inceleme yazısına dönüşür. Burada bırakıyorum o yüzden. Unutmadan bu albümün her bir parçasına ölüp bitmekle beraber favori parçası kesinlikle ‘Virgo’s Groove’ Çünkü, All these emotions it’s washing over me tonight 💋

Oyundan diziye: The Last of Us

2022’nin en heyecan verici dönemlerinden birisi kesinlikle Temmuz oldu. Literally 40 gün 40 gece doğum günümü kutladığım için değil yani 😂 Şaka bir yana yılın önemli listelerinin paylaşıldığı, 2023’ten önemli gelişmelerin yer aldığı, bazı yönetim değişikliklerinin olduğu, medya şirketlerinin tema değiştirme kararı aldığı bir aya denk geliyor. Bunlardan bir tanesi de beni kalbimden vuran HBO’nun The Last of Us’ı dizi projesine dönüştürme haberiydi. Dizinin ilk bölümü 15 Ocak 2023’te HBO üzerinden yayınlanacak. İnanılmaz heyecanlıyım ve eğer meraklısıysanız Twitch üzerinden sohbetleri takip edebilirsiniz.

Dizinin başrollerinde Bella Ramsey, celebrity crush’ım Pedro Pascal, Anna Torv ve Gabriel Luna gibi isimler yer alıyor. Yani kısacası bu şahane oyun için tereyağı üzerine bal gibi bir durum. Şimdi gömmek için isim vermeyim ama kafatası avcısı gibi her şeyi ve herkesi tüketen başka dijital yapım şirketleri elinde bu hikaye Winx Club’a dönüşebilirdi 😂 Oyun bir kıyamet sonrası senaryoyu incelikli bir biçimde ele alıyor. Senaryosu ve hikaye gelişimi itibariyle oyun endüstrisi içinde gerçekten bu denli emek harcanan bir prodüksiyon var! Müzikleri, diyalogları, sizi oyun içinde kötü bir karakter ile oynamaya ve onun dünyasını keşfetmeye çıkarması gibi detaylarıyla gerçekten daha ne olabilir üzerinden müthiş bir heyecan uyandırıyor. Çünkü, bir antagonist olarak hikayeye devam etmeniz olayın ve bakış açısının tamamen değişmesine neden oluyor. Özetle mesele artık sadece 8K görsel sunmak değil yani. Şurada yılın başında yaptığım bir söyleşide aslında oyun endüstrisi ile sinema endüstrisinin iç içe geçtiği anlardan bazı örneklere bakabilirsiniz. (https://dadanizm.com/oyun-belgeseli-enver-arcak-roportaj/) Bu haberle birlikte ilk oyunu hatırlamak adına bir kez daha tamamladım. Şu sıralar diziden önce oyunun devam halkası olan ikinci bölümünü yeniden tamamlamaya giriştim. Radikal bir kararla sektör değiştirmek istesem yer almak isteyeceğim alan kesinlikle oyun endüstrisi olurdu. Çok seviyorum!

 Son it-girl: Julia Fox – Aykun Taşdöner

“Tam bir başyapıt!” 

Julia Fox, kırmızı halıda yakın zamanda çıkacak anı kitabı hakkında soru sorulduğunda böyle cevap vermişti. Dalga mı geçiyordu, kendinden gerçekten emin miydi? İşte ağzından dökülen bu üç kelimeydi beni kendine hayran bırakma sebebi. Senenin en iyi celebrity’siydi o. 12 ay önce kendini sadece Safdie biraderlerin ilham perisi olarak sunarken bir anda 2022’nin bize verdiği en büyük armağan oldu. Yine kendi sözleriyle Kanye West’in dikkatini Kim Kardashian’ın üstünden çekmek için aslında onunla birlikte olmuştu. Sebebi konusunda emin değiliz, ama belki de Ye’nin 2022’de yaptığı tek akıllıca ve popüler kültüre fayda sağlayan hamlesiydi bu. 

Ziwe GIF by SHOWTIME - Find & Share on GIPHY

Juergen Teller’la New York caddelerinde biriken çamurlu karların arasında yatarak poz verdi, adını bile söyleyemediği tasarımcıların kıyafetlerini giydi. Azmi; onu defilelerde ön sırada oturmaktan LaQuan Smith ve Patou defilelerinde yürümeye terfi ettirdi! Ama onu moda dünyasının kraliçesi yapan şey jean, lateks ve xs crop top’lara karşı tutkusuydu. 

Julia Fox, belki de it girl’lerin sonuncusu, bugün başka kim onun gibi giydikleri, söyledikleri ve yaptıklarıyla bu kadar konuşulup merak uyandırıyor? Anı kitabı henüz ufukta görünmüyor, ama siz TikTok video’larına düşmeyi denediniz mi? Julia Fox’u diğer “reality” yıldızlarından ayıran da bu zaten! Ondan içerik yakalamak için paparazzileri değil, bizzat kendisini yakın markaja almalısınız.

Kim diyebilirdi Ocak 2022’de varlığını sorgularken 10 ay sonra en büyük fanına dönüşeceğimi/dönüşeceğimizi!