39. İstanbul Film Festivali beyazperdede: Ulusal Yarışma ve Ulusal Kısa Film Yarışması heyecanıyla birlikte

Mayıs ayından bu yana festival heyecanını çevrimiçi platformu üzerinden bünyemizde ateşleyen 39. İstanbul Film Festivali yarışmaları başladı. Sakıp Sabancı Müzesi’nin terasında ve çevrimiçi platformunda yayınlanacak kısa ve uzun metrajlı filmler ise tüm sinema severleri bekliyor.

Kimileri hayata ara vermek, kimileri tek başına yolculuğa çıkmak kimileri de başka hayatlara doğru seyre dalmak için film izliyor. Tercih ettiğiniz filmler de dolayısıyla endüstrinin hangi tarafında yer aldığınızı belirliyor. Ana akımın da, festivallerde gösterilen filmlerin de beğeneni ve eleştireni çok. Zaten önemli olan insanlığa ve kendimize dair yeni bir keşif ve deneyim olduğundan bunun pek bir önemi de yok. Eğer yeni keşiflere hazırsanız gelecek haftadan itibaren İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle düzenlediği 39. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma ve Ulusal Kısa Film Yarışması izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor.

Pandemi nedeniyle ertelenen yarışmanın 17 – 28 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek. Gösterimler hem Sakıp Sabancı Müzesi’nin bahçesinde hem de İKSV’nin çevrimiçi platformunda yayınlanıyor olacak. Dokuz uzun metrajlı ve 12 kısa metrajlı filmin yer alacağı festivalin biletleri çoktan satışa çıktı; buradan satın almak mümkün. Yarışma heyecanı ise 28 Temmuz Salı akşamı Sakıp Sabancı Müzesi’nin terasında düzenlenecek geceyle son bulduğunda kazananlar da ödüllerine kavuşmuş olacak.

İzleyici tarafında festival döneminin kendine has telaşları da var elbet: seansları çakıştırmadan özenli bir film izleme çizelgesi oluşturabilmek, sonra bilet kuyruklarına girmek, bazı filmlere bilet bulamamak ama yine de o bileti bulabilmek için yoğun çabalara koyulmak… Bu sene çevrimiçi platform seçeneği sayesinde bunlar da biraz rafa kalkacak gibi. Pandemi dijitali son sürat hayatımıza taşırken bazı şeylerin de tadını değiştirdi. Büyük kolaylıkları da peşinde getirmiş olsa da… Türk sinemasının gelişimi ve ilerlemesi için ciddi değer arz eden festivallere sinema severlerin desteği ise elbette hâlâ çok mühim. Filmlere göz gezdirmeden önce “festival filmi” ya da “sanat filmi” önyargılarının artık geçerliliğini korumadığını, ortaya çıkarılan her eserin bir gün ihtiyacı olan kişi ya da kişilere ilham olacağını hatırlatıyor, tüm sinema emekçilerine teşekkür ediyor, herkese keyifli seyirler diliyoruz. Salvador Dali’nin de söylediği gibi, “Gerçek sanatçı ilhamı olan değil, başkalarına ilham verendir.”

Tanımı üzerinde hâlâ evrensel bir uzlaşmaya varılamamış, Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’ne göre en fazla 40 dakika olması gereken kısa metrajlı film adayları;

Büyük İstanbul Depresyonu

Büyük İstanbul Depresyonu

Yönetmenliğini ve senaristliğini Zeynep Dilan Süren’in yaptığı film, Didem ve Ayşe adında İstanbul’da yaşayan, öğrencilikleri biteli bir süre geçmiş olmasına rağmen hâlâ iş bulamamış iki genç kadının hikayesini anlatıyor. Metropol yaşantısının hayatlarımıza etkisini, büyük şehirlerdeki sınıf farklarının aslında bir sokakla ayrılışına değiniyor.

Bir Yazdan İzlenimler

Bir Yazdan İzlenimler

Yönetmenliğinden yapımcılığına, senaryosundan kurgusuna kadar Ayça Çiftçi’nin eseri olan film, deniz kenarında uyuyakalmış bir çocuğun rüyasına ve yaz mevsiminin ruhumuzda bıraktığı izlenimlere odaklanırken, soruyor “Duyabilseydik eğer, ışığın sesi neye benzerdi?”

yolcular

Yolcular

Yönetmenliğini ve senaristliğini Farnoosh Samadi ile Ali Asgari’nin birlikte yürüttükleri film İstanbul’da yaşayan annelerini aramak için babalarına haber vermeden, yaşadıkları köyü terk eden iki kardeşin hikayesini anlatıyor.Varmak istediğimiz yerlerin, yolumuzu kaybetmemize değip değmeyeceğini sorgulatıyor.

Free Fun

Free Fun

Yönetmen ve senarist koltuğunda Fehmi Öztürk’ün oturduğu Free Fun‘ın baş karakteri Kika, eğlenmek için girdiği oyunda beklemediği bir şeyle karşılaşıyor ve her şeyin bir anda değişimiyle birlikte hikaye de orada başlıyor. Fehmi Öztürk’e ve Free Fun’a vaktiyle bir röportajla dadanmıştık. 

Yağmur Olup Şehre Düşüyorum

Yağmur Olup Şehre Düşüyorum

Kasım Ördek’in yönetmenliğini yaptığı ve senaryosunu yazdığı Yağmur Olup Şehre Düşüyorum, halihazırda epey ödüllü. İFSAK Kısa Film Festivali birinciliğine ve Akbank Kısa Film Festivali Mansiyon ödüllerinin de sahibi. Baş karakter Sait, ailesiyle beraber Diyarbakır’da yaşamaktayken kızı Hacer, nişanlısı İsa tarafından terk ediliyor. Bu durumu kabullenemeyen Sait, aynı zamanda eski çırağı olan İsa’yı aramak için yola çıktığında bazı gerçeklerle de yüzleşmeye başlıyor.

Ahtapot

Ahtapot

Yönetmeni ve senaristi Engin Erden olan Ahtapot, bir yaz günü sekiz ve dokuz yaşlarındaki iki arkadaş olan Ece ve Efe’nin yaşadıklarına konuk olmamızı sağlıyor.

Siyah Güneş

Siyah Güneş

Siyah Güneş‘in yönetmenliği ve senaryosu Arda Çiltepe’ye ait. Film sıcak yaz günlerinde uzaktaki bir adaya ailedeki bir cenaze için yapılan yolculuğu anlatıyor. 2019 Locarno Film Festivalin’den de En İyi Uluslararası Film seçilerek dönüyor.

21xoxo

#21xoxo

Senaryosundan kurgusuna Sine Özbilge’nin elinin değdiği #21xoxo‘nun yönetmenliği ise Sine Özbilge ve İmge Özbilge tarafından birlikte gerçekleştiriliyor. 21. yüzyılın aşk öykülerini ve gerçeküstü siber dünyayı sorgulamaya davet ediyor. “Hipster”lar, internet meraklıları ve sosyal medya bağımlıları bu rengarenk maceranın başrollerinde. Bu yıl yapılan birçok yarışmadan da ödülle ayrılan film günümüzün hayatlarına ışık tutuyor.

Evde Yok

Evde Yok

Yok olmanın da var olmak kadar zor olduğunu keşfedeceğiniz Evde Yok‘un yönetmenliğini ve senaryosunu Murat Emir Eren üstleniyor. Otuzlarında bir genç kadın, hayatı onun için yaşanmaz hale getiren huzursuzluk duygusuna son vermek için, kendisine ait izleri silip evini terk etmeye karar veriyor ancak her şeyi denemesine rağmen bir türlü evden ayrılamıyor. Hayaletlerin gerçekliği film de bir kere daha sorgulanıyor.

Kulak Misafiri

Kulak Misafiri

Büyük bir merkeze taşınma arifesinde olan şirketin eski santralinde çalışan Selamet, transferinin gerçekleşeceği zamanı beklerken tüm gününü tanımadığı insanların telefon konuşmalarını dinleyerek geçiriyor. Telefondaki bir yabancıya karşı hissettiği yakınlığı keşfettiğinde kendi hayatını da ona benzetmeye çalışıyor. Filmin senaryosu ve yönetmenliği ise Ahmet Toğaç’a ait.

Göremediğimiz Tüm Işıklar

Göremediğimiz Tüm Işıklar

Ava giderken avlanmanın ne demek olduğuna, Şeyhmus Altun’un bu filmi üzerinden bir kere daha şahit oluyoruz. Avlanırken kullandıkları tüfek yüzünden av olan baba ve oğul, içinde bulundukları durumdan kurtulmak için beraber hareket ederken, babanın çocuğuna öğrettiği her şey bir bir karşısına çıkıyor. Filmin senaryosu da Şeyhmus Altun imzasını taşıyor.

Cemile Sezgin

CemileSezgin

Senaryosu Dominik Caddesi Sakinleri’ne ait olan, yönetmenliği ise Aylin Kuryel ve Raşel Meseri tarafından yapılan film şehirlere ve efsanelere değinen bir belgesel niteliği taşıyor. Cemile ve Sezgin, İzmir sokaklarında beş yıldan bu yana duvarlara ve sokaklara aşklarını kazırken, yazıların bulunduğu Dominik Caddesi sakinleri bu gizemli karakterlerin kim olduğu hakkında çok çeşitli teoriler üretiyor.

Beyazperdeye konuk olacak uzun metrajlı film adayları ise;

 

Aşk Büyü vs


Aşk, Büyü vs.

Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği film Büyükada’da geçiyor. Hepimiz bir şeylere inanıyor ve hayatımızı adıyoruz. Eren ve Reyhan da aşka ve doğaötesine duydukları inancı sorguluyor, iki kadının aşk ve büyü etrafında dönen bu hikayesi bizi de bazı sorularından peşinden sürükleyecek gibi.

Bilmemek

Bilmemek

Selma ve Sinan birbirlerinden kopmuş bir çift olsalar da 17 yaşındaki oğulları Umut onların aralarındaki tek bağdır. Su topu oyuncusu olan Umut’un eşcinsel olduğuna dair çıkan dedikodulardan sonra ortadan kaybolması Selma ve Sinan’ı oğullarını ararken kendi kayboluşlarıyla yüzleşmelerine sebep oluyor. Filmin yönetmeni ve senaristi Leyla Yılmaz.

Bina

Bina

Orçun Behram’ın yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı Bina, bir Türkiye distopyası. Devlet eliyle tek koldan yayın yapan yeni ağlar kurulurken, bir apartmana yayın anteni kurmakla görevli olan belediye çalışanın düşmesiyle o bölgede çalışan güvenlik görevlisi Mehmet’in de gerçeklik algısı bozulmaya başlıyor. Anten ve antenden yapılan yayın apartman sakinleri için bir tehdit haline gelirken, Mehmet de buna sebep olan tuhaf varlığın peşine düşüyor.

Ceviz Ağacı

Ceviz Ağacı

Annesinin bahçesindeki kurumuş ceviz ağacını diriltmeyi takıntı haline getirmiş Hayati aynı zamanda yazma yeteneği de körelmeye başlamış bir yazar. Babasının ölüm sebebini ve geçmişi kurcaladıkça yalnızlığı daha da derinleşirken, karısı Yaprak’ın başkasıyla ilişkisi olduğunu bilse de sinik ve pasif kişiliğinden dolayı ciddi bir tepki gösteremiyor. Her şey ters giderken yakın arkadaşının nişanlısı Serap ile tanışıyor ve zamanında aşık olduğu kıza benzeyen Serap, yazma konusunda Hayati’ye tekrar ilham veriyor. Bu sırada, ceviz ağacı da tomurcuklanmaya başlıyor.

Hayati, annesinin ölümü ve karısının başkasıyla kaçışından sonra kontrolünü kaybediyor ve evinde çıkan yangından sonra kasabayı terk ediyor. Birkaç gün sonra, polis gölde yanmış bir kadın cesedi bulduğunda Hayati de karısını öldürmekle suçlanıyor. Masum olmasına rağmen iddiaları kabul ediyor. Ceviz Ağacı‘nın yönetmenliği ve senaristliği Faysal Sosyal tarafından yapılıyor.

Körleşme

Körleşme

Körleşme‘nin yönetmenliği ve senaryosu Hacı Orman’a ait. Üç yaşındayken görme duyusunu yitirmiş bir şair olan Sinan, kendisiyle barışık bir insan. Eşinin onu ameliyata ikna etmesiyle belli belirsiz görmeye başlıyor fakat tuhaf uyum karmaşaları da baş gösteriyor. Eşinin duruma adapte olma konusundaki baskısıyla, Sinan ve eşi arasında birbirlerinin kişiliklerini sorguladıkları trajik hesaplamalar baş gösteriyor. Bu sırada doktoru eğer Sinan ikinci ameliyatı olmazsa tekrar görme duyusunu tamamen kaybedeceğini söylüyor.

Plaza

Plaza

Atanamamış bir öğretmen olan Emre ailesinin de yönlendirmesiyle güvenlik görevlisi olmak için eğitim alıyor ve bir bankada işe başlıyor. Fakat şirket Emre’den memnun kalmayınca boş bir plazada çalışmaya yönlendiriliyor. Emre 12 saat geçirdiği plaza içinde kendini hiç beklemediği olayların ve bir aşkın içinde buluyor. Plaza‘nın yönetmenliği ve senaristliğini Anıl Geberi yapıyor.

Soluk

Soluk

Tamer ne kendisine ne de başkalarına bir yararı olamamış, hayata tutunmak için arkadaşlarına sarılmış biri. Okuduğu okulu, hedeflerini, ailesini ve sonunda da yaşamını yarım bırakıyor. Otuzlu yaşlarına gelen annesi ve abisiyle aynı evi paylaşan işsiz Aslı ise Tamer’in tam tersine hayat dolu fakat içine kapanık genç bir kadın. Vaktinin çoğunu Tamer’in evinde geçiren Aslı, artık kendine bir amaç ediniyor, bir dost, bir akıl hocası, bir yol gösterici buluyor. Hastalara son nefeslerinde eşlik eden hastabakıcı Celil ise, çocukluğu mezarlıklarda oynayarak geçmiş, hayatı ölümle tanımış bir adam. Zamanı hastalarının, belki de müşterilerinin hayatlarına dahil olarak geçiyor. Bu üç farklı karakterin hayata tutunma arzusu onları bir araya getiriyor. Filmin yönetmenliği ve senaristliği Özkan Yılmaz tarafından yapılıyor.

Şair

Şair

Mehmet Emin Yıldırım filmin yönetmeni ve senaristi. Baş karakter Ahmet Dirimlioğlu, psikoloji temalı romanlar yazan bir yazar. Yeni romanını sessiz ve huzurlu bir ortamda yazabilmek adına İstanbul’un Taşdelen semtinde, tam ormanın içinde bir ev satın alıyor fakat işler istediği gibi gitmiyor. Altı ay geçmesine rağmen bir türlü romanına başlayamıyor. Bir gece arabasıyla ormanın içindeki çeşmeden su doldurmaya gidiyor dönüş yolun teybin ayarları ile uğraştığı sırada bir şeye çarpıyor. Etrafı araştırıyor ama kazaya sebep olan şeyle ilgili hiçbir şey göremiyor. Kazanın etkisini bir türlü üzerinden atamazken yazma sürecinden dolayı karışık olan zihni, yaşadığı mahallenin keşmekeşi ve mahallelinin kazadan haberdarmışçasına tavırları yüzünden daha da bulanıklaşıyor.

Uzak Ülke

Uzak Ülke

Erkan Yazıcı’nın senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği Uzak Ülke, 1925 yılında Karadeniz’de geçiyor. On iki yaşındaki Trabzon Rum’u Paris, babasının annesi için yonttuğu hediyeyi almak üzere kamptan kaçıyor. Geri döndüğünde mübadillerin gönderilmiş ve kampın boşaltılmış olduğunu görüyor. Yeni rejim Binbaşı Osman’ı hain ilan ediyor, tutuklayıp mübadillerden boşaltılmış olan kampa kapatıyor. Köklerin ve bağlılığın sorgulandığı bu alacakaranlık, yeni gemi gelene kadar ikisine de vatan oluyor.

 

 

39. İstanbul Film Festivali 39. İstanbul Film Festivali 39. İstanbul Film Festivali 39. İstanbul Film Festivali 39. İstanbul Film Festivali

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et