Avrupa Yakası bağımlılığı ve 2000’ler rüyası

Durun tahmin edelim, evden çalışırken öğle yemeği molanızda hâlâ Avrupa Yakası dizisini izliyorsunuz. Ayrıca geceleri uykuya dalmadan önce de Avrupa Yakası izliyorsunuz.

Defalarca izlemenize rağmen yine de her şakayı, her anılan durumu komik buluyorsunuz ve her seferinde sizde farklı bir yankı uyandırıyor. Merak etmeyin, Avrupa Yakası bağımlılığı sadece size özgü bir hastalık değil.

İnternette sayısız başlığa, gruba, caps ve meme’e konu olan Avrupa Yakası bağımlılığı; dizinin Türk TV tarihindeki en iyi yerli sit-com olmasından mı kaynaklanıyor? Yoksa nostalji seven bir toplum olmamızdan mı? Sebep ne olursa olsun iyi bir iş, günün sonunda gerçekten “ölümsüz” bir şekilde popülerliğini korumaya devam ediyor. Avrupa Yakası da kuşkusuz ki bunun en iyi kanıtlarından biri.

Peki bu sonsuz Avrupa Yakası bağımlılığının sebebi ne?

Onların New York’u varsa bizim de İstanbul’umuz var(dı)

Lokasyon, bir dizi için her şeydir!

Yıllarca Friends ya da Sex & The City gibi bizi konforlu hissettiren dizilerin New York ambiyasına aşinaydık. Çalışan kitlenin bol olduğu, kozmopolit, gece hayatının aktif, sokakların ise podyum gibi olduğu bir şehir. Evet bu, 2000’ler İstanbul’u için de çok uzak bir şey değildi. Birbiri ardına düzenlenen ve günümüzde mumla aranan ikonik festivaller, dünya starlarının birbiri ardına verdiği stadyum konserleri, sanatsal etkinlikler, tarihin en unutulmaz Şampiyonlar Ligi finali, Eurovision ve Nobel Edebiyat Ödülü gibi olaylar İstanbul’u daha da cazip hale getiriyordu. İstiklal Caddesi; Londra, Paris, Berlin, Viyana gibi Avrupa şehirlerindeki eş değerleriyle kıyaslanabilecek; eğlence ve yaşamın modern ve mistik bir merkezi halindeydi.

2000’ler rüyası

2000’lere dair bir üniversite kürsüsü açılsa, kuşkusuz ki derslerde Avrupa Yakası bölümleri izletilmeli. Bu 2000’ler nostaljisini defalarca yeniden izliyoruz çünkü iyi hislerle özdeşleşen bir dönemi yeniden yaşamamızı sağlıyorlar. Toplumsal barışın ne kadar kıymetli olduğu anlaşıldığı, insanların -kesinlikle günümüze kıyasla- emeklerinin daha adil bir şekilde karşılığını aldığı ve geleceğe umutla baktığı yıllardan bahsediyorum. Kolektif umudu kaybetmek, bir toplum için yaşanabilecek en kötü şeylerden biri ve bu dönemdeki umutlar insanları pozitif bir etkiyle bir arada tutuyordu.

Komedi ve son kullanma tarihi

Zamanla külte dönüşen dizilerin en büyük avantajlarından biri sadece yayınlandıkları dönemdeki kitleyi değil, dalgalar halinde yeni jenerasyonları da kendilerine bağlamaları. Bunun sonucunda bazı diziler belirli bir döneme özlem hissini tetiklerken bazıları da günümüzden bakılınca sorunlu olduğu fark edilen yönleriyle eleştiri topluyor. Mesela Friends’in küçük çapta da olsa yaşadığı sıkıntılardan biri bu olmuştu. Yıllar sonra Netflix ile farklı bir jenerasyon Friends ile tanışınca; aldıkları en büyük eleştirilerden biri karakter çeşitliliği olmaması ve bazı konulardaki zorba espri anlayışıydı.

Benzer bir “son kullanma tarihinin geçmesi nedeniyle keyif alamama” durumu ise Avrupa Yakası’nda neredeyse imkansız. İstanbul’un mozağine uygun şekilde her kitleden katılan karakter çeşitliliği sayesinde bugün bile herkes kendisinden bir şey bulabilir. Mesela tüm karakterlerin siyasi görüşlerini tahmin edebilsek de, siyasi tansiyon bugünkü kadar hayatın her alanına sinmediği için karakterlerin çatışmaları daha çok kişilikleri üzerine gerçekleşiyor. Ya da Halkalı’da yaşayan Şesu, Nişantaşı’nda çalıştığı ofise uyum sağlayabiliyor ve arkadaşlarıyla dilediği mekana gidebiliyor.

@tjisel

selin ikon daha 2004te başlatmış her şeyi #avrupayakasi #fyp #foryou #keşfet #girlmath #girlmathismathing #girlmathtrend #keşfet #ikon #atvbalmumcu

♬ original sound – jisel ౨ৎ

Buradaki gerçekçilik -maalesef ki- dizideki gerçek zamanlı değişimlerle de destekleniyor. Dizinin ilk üç sezonunda Fatoş, Selin, Yaprak ve Aslı’nın Nişantaşı’nda bir moda dergisinde çalışması ve Sex and the City vari arkadaşlıkları ile ben dahil pek çok kişinin kariyer manifestlerine ve kişilik gelişimlerine dolaylı yoldan katkıda bulunduklarını görüyoruz. Bu ‘‘rafine’’ ve kozmopolit ‘‘Nişantaşı ruhu’’ ilerleyen sezonlarla birlikte (tabii ki yine güldürerek) yeni eklenen karakterlerle birlikte daha gürültülü ve çeşitlenen bir hale geliyor. Artık herkes o kadar ‘‘elit’’ değil ve farklı sınıflardan gelen karakterler arasındaki bu çarpışmada kesinlikle komik bir sürü detay var.

Tabii ki burada Gülse Birsel’in zekasına ve harika kalemine de saygı duruşunda bulunmak gerekiyor. Karakter zenginliği, toplumsal eleştirileri, şampiyonlar ligi seviyesindeki kadrosu ve bu oyuncuların performansları ile günümüz dizi anlayışının 10 gömlek üzerinde olduğu bir gerçek. Mesela dizi global bir platformda yayınlansa bugün Burhan Altıntop karakterinin kesinlikle kendisine ait bir Funko POP figürü olurdu!

@divinethnic

hangisi favoriniz? #avrupayakası #selinyerebakan #fyp #foryoupage #foryourpage #kesfet #kesfett #kesfetteyiz #beniöneçıkart

♬ orijinal ses – ⁷⁷⁷

Dizide zamansız olan bir diğer şey mi? Ofisteki ana karakterlerimizin günümüzde hâlâ hayranlıkla bakabildiğimiz kıyafet seçimleri! Şu anda TikTok’da Z jenerasyonunun “Selin Aesthetic” ya da “Fatoş Aesthetic” başlıklarıyla kombin videoları görmek mümkün.

Konfor alanı

Yeni bir film izlemek veya yeni bir diziye başlamak eğlenceli ve heyecan verici olabilir. Yeni karakterler, hikayeler ve fikirlerle farklı bir dünyaya yerleşiyoruz. Yeni yerler görüyoruz, alışılmadık bakış açıları öğreniyoruz ve dolaylı olarak diğer insanların hayatlarını deneyimliyoruz.

Ancak çoğumuz aynı tanıdık dizileri ve bölümleri tekrar tekrar izlemekten keyif alıyoruz. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bunun yurt dışı bazında en iyi örneği Friends iken, Türkiye örneği ise Avrupa Yakası. Peki neden zaten bildiğimiz hikayelere bu kadar çok zaman harcıyoruz?

Tanıdık dizileri yeniden izlerken beklediğimiz hikayeleri ve duyguları alıyoruz. Bölümlerin nasıl bittiğini ve daha da önemlisi bittiğinde nasıl hissedeceğimizi biliyoruz. Bu, tekrar tekrar izlemek için drama veya trajedi yerine komedileri seçme olasılığımızın daha yüksek olmasının da bir nedeni. Tabii sadece coğrafi olarak bulunduğumuz konumda değil global olarak da “her şeyin oldukça tatsız ve kötü haberlerle dolu” olduğu bu dönemde bu tanıdık sıcaklığı ve konforu istemek oldukça normal. Ne olacağını bilmek, özellikle hayatımızın rahatsız edici derecede daha az kontrol edildiği zamanlarda, düzen ve güvenlik sağlıyor.

Okuma önerisi – Nostaljinin baştan çıkarıcı rahatlığı: 2000’ler neden geri dönüyor?