Bir nevi yemek meditasyonu: Comfort food

Biraz düşünelim: Canımız sıkıldığında şöyle önümüzde bir tabak domatesli makarna olsa fena mı olur? Ya da anne köftesi? Mantı? Yüzünüzde hafif bir gülümseme belirdiyse hemen comfort food’larımıza bağlanalım!

Comfort food kültürden kültüre, cinsiyete göre farklılık gösteren, genelde çocukluğumuza döndüren, çoğu zaman kalorisi yüksek (of), nostaljik ve duygusal bağlarla sarmalanmış yiyecekler için yapılan bir tanımlama. Adının önündeki ”rahatlık” aslında psikolojik. Ve belki de bazen fizyolojik.

Patates, dondurma, pizza, hamburger, makarna gibi şekeri veya karbonhidrat değeri yüksek yemeklerin bir kısmı bu çemberin içinde. Peki neden rahatlattıklarına gelecek olursak…

Yüksek yağ, şeker, tuz beynin ödül sistemini aktive ediyor. Mesela çikolatanın serotonin hormonunu yükselttiği ve gerginliği hafifleten bir etkiye sahip olduğunu araştırmalar kanıtlıyor. Ve maalesef ”sağlıksız” kategorisine başköşeden giren bu yiyecekler, negatif duyguların bünyeyi sardığı anlarda zihnimizi ayartmaya çalıştığını kendi deneyimlerimizden biliyoruz. Mutlu olduğumuz dönemlerde kendimize daha iyi bakıyor, sağlıklı beslenmeye özen gösteriyor, moral bozukluğuyla yerlere düştüğümüz günlerde ise aklımızın bu comfort food’lara kaymasına engel olamıyoruz. Bir de kimileri için bu yemeklerin üstüne ”Ah niye yedim” pişmanlığı eklenebiliyor ama biz pişman olmayanlardanız, söylememiz gerekirse. 

Ayrıca ”comfort food” derken konfor alanı ve aidiyet konusunun da altını çiziyor psikologlar ve araştırmalar. Hep beraber oturmuşuz evdeyiz, yemek için ne sipariş veririz? Çoğumuzun aklına ilk pizza geliyor değil mi?  Sohbet ve aidiyet duygularını bu yemekler resmen tetikliyor ve pozitif aile ilişkilerini hatırlatıyor. Ayrıca duygusal hafızayı da güncelleyip, tatlı bir nostalji, eve özgü bir rahatlık yaratıyor.

Şimdi artık çikolataları, makarnaları mideye indirdikten sonra pişmanlık yaşamak yerine, kendimizi doyasıya bir mutluluk hissine bırakıyoruz, değil mi?